Uyandığında kendini tahta tavana bakarken buldu. Başı sanki kurşundan yapılmış gibi ağırdı ve çok fazla acıyordu. Bilinci tamamen yerine geldiğinde başında küçük bir çocuk olduğunu fark etti.
"Uyandın!" Çocuk heyecanla ayağa kalktı ve odadan koşarak çıktı. Teru doğrulmaya çalışınca birden başı döndü ve yatağa geri düştü. Elini başına götürdüğünde olanları hatırlamaya çalıştı. En son hatırladığı şey boşluktu. Rüzgarın verdiği tuhaf bir his hatırlıyordu.
Lavi koşarak kamaraya girdiğinde peşinden bir kaç adam daha geldi. Yatağın yanına oturdu ve endişeyle Teru'ya baktı.
"İyi misin?" Teru anılar beynine akarken parmaklarına değen sargı bezini hissetti. Eliyle yataktan destek alarak doğruldu.
"İyiyim." Ayağa kalkmak için bacağını hareket etmeye çalıştırdığında sağ bacağındaki keskin acıyla inledi. Lavi endişeli bir şekilde omzuna dokundu.
"Bacağın kırılmış. Tedavi ettik ama iyileşene kadar yürüyemeyeceksin." Teru pek şaşırmadı yada tepki vermedi. Bu bu duruma alışık olduğundan mıydı yoksa umursamadığından mı?
"Hepiniz çıkın. Özel konuşacağız." Herkes yavaşça çıkarken Lavi ciddileşti.
"Kim olduğunu biliyorum."
"Neden beni yanına aldın? Neden bana yardım ediyorsun?"
"Birine yardım etmek için illaha da bir neden olması mı gerek özellikle güzel bir kıza." Teru gözlerini kısarak baktı. Gerçekten anlayamıyordu. Ona yardım etmek mi istiyordu? Yoksa başka bir şey mi planlıyordu?
"Ne kadardır uyuyorum?"
"İki gün. O yüksek duvardan iskeleye düştün ve başını çarptın. Ucuz kurtuldun bile diyebiliriz." Tuhaf bakışlarını Lavi'ye diktikten sonra odada gezdirdi. İki duvarda kütüphane bulunuyordu ve oldukça geniş bir odaydı.
"Burası kaptanın yani benim kamaram. Diğerlerinden uzak kalman için seni buraya yatırdım. O kadar erkeğin içinde uyumak istemezdin herhalde." Teru bakışlarını çapkınca gülen Lavi'ye çevirdi. Hem onlarla hem de seninle uyumak istemezdim diye düşündü.
"Sen nerede uyudun?"
"Haha hala el değmemiş olup olmadığını mı soruyorsun yoksa endişelendin mi?" Teru donuk bakışlarını Lavi'ye çevirdi.
"Alt katta diğerlerinin yanında." Derin bir nefes aldığını belli etmemeye çalıştı. Sonra odayı incelemeye devam etti.
"Bir korsana göre bu kadar kitap fazla değil mi?"
"Aslında benim olayım biraz daha farklı. Ama oldukça kültürlü biriyimdir. Burda gördüğün kitapların hepsi ezberimde hatta çok daha fazlası da. Ayrıca biz diğer korsanlar gibi taşkınlık yapmayız. Bizi elit olarak görebilirsin." Çapkın bakışlarını görünce sinirleri bozuldu. Neden bu kadar kendini övüyor? Gerçekten bana asılıyor mu yoksa benim hayal gücüm mü?
O sırada kapı çalındı ve Allen göründü.
"Sıkı tut Allen sakın dökme çok sıcak!" Yan tarafta duran biri tepsiyi Allen'a verdi. Allen küçük çarpık adımlarla tepsiyi Teru'nun kucağına kadar taşıdı.
"Al bakalım. Ama dikkatli ye çok sıcakmış Kro-chan öyle söyledi. Bak böyle yiyeceksin. *kaşığı tuttu ve biraz çorba aldı* huuufff." Sevimli bir şekilde dudaklarını büzerek çorbaya üfledi.
"Aç ağzını." Teru büyülenmiş bir şekilde ağzını açtı ve yedi. Çorbayı yuttuğunda gülümsemesini tutamadı.
"Sen ne kadar da tatlısın!"
"N-Ne ben tatlı değilim! Ben korksanım! Bak ben korkuncum korsanlar korkunç olur! Gözümde yara da var. Bak ne kadar da korkunç!" (Yn: bu nasıl bir sevimlilik *w*) Yüzü kızarmıştı ve küçük çocuk bakışlarını kaçırdı.
"Ama kaptanınız hiç de korkunç değil." Az önce hareketleriyle sinirini bozan Lavi'ye laf atmadan duramamıştı.
Lavi güldü. Ağzını açtı ama bir şey söylemedi. Onun yerine dudaklarını yalayıp gözlerini devirdi.
"Korkunç olmam daha mı hoşuna giderdi?" Teru Lavi'nin bakışlarından ürkmüştü. İstemsizce başını sallamakla yetindi.
"Ben de öyle düşünmüştüm Bayan Teru." Toplanıp yandan önüne getirilmiş, at kuyruğu saçından bir tutamını parmaklarının arasına alıp oynamaya başladı. Sahi saçlarımı kim topladı diye düşündü.
"Sen onun yanında kal Allen benim bu kadar kalmam iyi olmayacak sanırım." Bakışlarını son bir kez Teru'nun yüzünde gezdirdikten sonra odadan çıktı. Teru'ysa donmuş bir şekilde kala kalmıştı. Olayı kavrayınca yüzü kızardı.
"Ne-chan hasta mısın, yüzün kızarmış."
Teru Allen'la tanıştı. Çok sevimli bir çocuktu. Bir kaç yıl önce babası öldükten sonra Lavi onu bulmuş ve yanına almıştı. Artık bu gemidekiler onun ailesi olmuştu.
"Dışarıdan sert görünebilirler ama hepsi çok iyi insanlar." Lavi'nin küçük bir çocuğa sahip çıkması Teru'yu düşündürmüştü. Belki de gerçekten iyi biridir diye düşündü. Sonuçta kendisine de yardım etmişti.
[Teru]
Kapı açıldı ve içeri Lavi girdi.
"Allen hadi misafirimizi yalnız bırak. Biraz dinlensin." Allen kucağımdaki boş tepsiyi aldığında ben de battaniyeyi açtım. Lavi biraz şaşırarak yanıma geldi.
"Dışarı çıkmak istiyorum çok sıkıldım." Kırık bacağımı ellerimle kaldırarak yere koydum. Dizimden bileğime kadar uzun çıtalarla çevrelenmişti ve sarılmıştı. Oysa ellerini saçlarına götürdü ve kaşıdı. Sanırım ne yapacağını bilemiyordu.
Odada o kadar sıkılmıştım ki gerekirse tek ayağımla zıplayarak güverteye gidecektim. Denizi gerçekten görmek istiyordum. Dengemi sağlamaya dikkat ederek ayağa kalktım.
"Hey." Düşme ihtimalime karşı ellerini omuzlarımın yakınında tuttu. Sonra bir of çekti.
"Hadi ama sadece azıcık yardım etmen gerekiyor. Sonra ihtiyacım kalmayacak zaten." Kolumu Lavi'nin omzuna attım destek almak için. O da kolunu belime sardı. Bir anda hafiflediğimi hissettim. Gerçekten güçlüydü. Yardım isteyen bendim ama nedense bana dokununca biraz utanmıştım. Yüzümün kızarmamasını umarak başımı çevirdim.
Güverteye kadar geldiğimizde Lavi birine emir verdi. Geminin sınır kısmındaydık elimi kenarlara koyup kokusunu içime çektim.
"Bu kokuyu özlemişim." Sonra başımdaki sargıyı çıkarmaya başladım.
"Ne yapıyorsun?!" Dediklerini umursamayarak güldüm. Sonra ayağımdaki sargıyı çıkarıp tahtaları çıkarmaya başladım.
"Vay canına sen mi tedavi ettin. Çok iyi yapılmış. Tekrar teşekkür ederim."
"Ama çıkarırsan iyileşmez!" Son tahtayı çıkardığımda Kenardaki yüksek kısma oturdum.
"Dikkat et. Düşeceksin!" Lavi düşersem tutmak için yanıma yaklaştı. Ama ben ona izin vermeden kendimi serin sulara bıraktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Laru Stories
FanfictionD Gray Man Fanfic. Birbirinden bağımsız LavixOC(Teru) hikayeleri