Real World

47 6 73
                                    

Ders çalışırken çok sıkılmam sonucu yazdım. Beklediğiniz arclara bölüm gelmediği için üzgünüm :p
***
"...bu cismin momentumunu bulmak için de formülde yerine yazarsak..." 

  Aldığım nefesi sesli bir şekilde verdim. Duvar kenarı ikincı sıradaki yerimden umutsuzca camdan dışarısını görmeye çalışıyordum. İlgimi çekebilecek en son şey ders anlatan fizik öğretmenimdi herhalde. Her zaman yaptığı gibi ruhsuzca ve istemediğini her hareketiyle belli ederek dersini anlatıyordu kadın. Ama sorsan aldığı parayı sonuna kadar hak ettiğini söylerdi tabi. Burada olmak istemediğine, öğrencilerden nefret ettiğine ve mecburen bu mesleği yaptığına yemin edebilirdim. İnsan hayatı boyunca istemediği bir şeyi yapabilir mi? Şöyle bir söz vardı sanırsam "Dünyanın daha güzel bir yer olması için ressam resim yapmalı, şair şiir yazmalı." Peki hangimiz gerçekte yapmak istediğimiz şeyi yapıyoruz? Benim şu an yapmadığım kesin.

  Bir animenin içinde yaşamak isterdim. Sahi bunu daha önce düşünmüştüm. Ama tam olarak ne düşündüğümü hatırlamıyorum. Hatırlamak benim için en büyük sorundu zaten.

  Eğer bir animenin içinde yaşasaydım şu an daha heyecanlı şeyler olabilirdi. Sıkıcı. Sıkıcı. Sıkıcı! Keşke şu an bir akuma gelse de şu ders de yarım kalsa!

  Dışarıdan gelen gürültüyle hepimiz cama doğru döndük. Öğretmen de cama doğru ilerledi. O anda dışarıyı seyreden herkesin yüzünde şaşkın bir ifade oluştu. Ne oluyor anlamak için ayağa kalkıp cama gidecektim ki camdan görünen güneşi dev  karanlık bir cisim kapladı. Silah namlusunun çekilmesine benzer sesi duyduğumda kendime geldim.

"Herkes eğilsin." Hepimiz sıraların altına geçerken bir kaç saniye sonra camdan içeri kurşunlar yağmaya başladı. 

  Korkuyla yere yatmış öğrencilerden çığlıklar yükseliyordu. Sonra camdaki karaltı kayboldu ve tekrar ışık göründü.

"H-Herkes iyi mi?" Bunu demesine rağmen öğretmenimizin bizden daha çok korktuğu anlaşılıyordu. 

  Anlaşılan yaralanan yoktu ama herkes yere yatmış bir şekilde ağlıyordu. Sınıf tamamen kızlardan oluştuğu için daha çok korkmuştuk tabi. 

  Korkuyordum ama aynı zamanda merak içimi kemiriyordu. Yerde sürünerek cama doğru ilerledim.

"Napıyorsun?!"

"Sakin olun sadece ne olduğuna bakacağım." Yavaşça başımı cama kaldırdığımda bu kesinlikle görmeyi beklediğim şey değildi. 

  Okulun dev bahçesinde tuhaf makineler vardı. Makineler daire şeklindeydi ama yüzeylerinde yumrular vardı. Ayrıca makinelerin içinden büyük silahlar çıkıyordu. Daha önce görmediğim silahlardı. Namluları kalın, daha çok ince eski gülle atan silahlar gibiydiler. Silahlar siyah renkli makinenin geri kalanı gri renkliydi. Bu haliyle dev bir mayına benziyordu gördüklerim. Daha çok uçan dev mayınlı silahlar!

  Bir tane silah hareket etmeye başladı ve arkasını döndü. B-Bu? O sırada tekrar binaya ateş edilmeye başlandı. O kadar büyük bir gürültü kopuyordu ki hepimiz kulaklarımızı kapatmıştık. 

  Sonra ayağımın altındaki zeminin sallandığını hissettim. Binanın mimarisi aklıma gelince yıkılmak üzere olduğunu anladım. Giriş binanın içine doğru gömülmüştü ve ikinci katın ön kısmını  iki kalın kolon kenarlardan tutuyordu. Eğer kolonlar yıkıldıysa binanın ön kısmı tamamen çökecekti!

  Bu durumdan kurtulmanın yolunu ararken aklıma bir fikir geldi. Ya burası yıkılırken biz yıkılan tarafta olmazsak?

"Herkes karşı sınıfa geçsin burası yıkılacak!" Derin çığlıklar eşliğinde herkes ayağa kalkıp koşmaya başladı.  Herkes koşarken öğretmenimiz hala yere başını dayamış ağlayarak dua ediyordu. Koşarak yanına gittim. 

"Gitmemiz gerek!"

"Hayır hepimiz cehenneme gideceğiz Allah'ım sen bizi koru!"

"Asıl burası şimdi cehenneme dönecek!" Zorla kolundan kaldırdım. Sınıfta bizden başka kimse kalmamıştı ve zeminin eğildiğini hissetmeye başlamıştım. Kapıya doğru çok az kalmıştı ve geçmek üzereydik. 

  O sırada büyük bir gürültü koptu. Son bir gayretle kendimizi koridora attık. Ses durduğunda gözlerimi açtım ama dumandan hiç bir şey göremiyordum.

"Aaaaaaaaaaaa-" Çığlık bir çarpma sesiyle kesildi. Duman dağılmaya başlamıştı. Elimi ağzıma götürdüm. B-Bu öğretmenimdi... 

  Gözümden yaşlar akarken moloz yığınının üstündeki öğretmenime baktım. Sağ bacağı tuhaf duruyordu, kırılmış olmalıydı. Hafifçe başını salladığını gördüğümde yüzümde bir gülümseme oluşmuştu. Demek ki ölmemiş! 

  Koşarak sınıftan çıktım. Merdivenlere doğru gelirken yıkılmaması için dua ediyordum. Neyse ki tam yıkılmamıştı ama çok sağlam olduğu da söylenemezdi. Duvar kenarından yavaşça inmeye başladım. Kilolu biri olduğum için tartmaması konusunda oldukça endişeliydim. Son basamağa geldiğimde oldukça rahatladım. Koşarak çıkışa geldiğimde karşımdaki manzara karşısında donakaldım. Dizlerim çözüldü bir anda.

  Ölüm makineleri çığlık atan kızların peşinden koşuyor ve onları tarıyordu. Umutsuzca kaçanların ağlama sesleri, çığlıklar, silah sesleri, hepsi birbirine karışmıştı. Vurulanlar önce yere düşüyor sonra da toza dönüşüyordu. Ve o iğrenç çürümüş kokuyu hayatımda unutamam...

"Aah~" Sesi duymamla kendime geldim. Hocam hala yerde yatıyordu. Koşarak yanına gittim. 

"İyi misiniz?" Bilinci tam açık değildi, sadece yavaşça inledi. Burada kalırsak biz de o silahların hedefi olacaktık. Bacağı kırık olduğu için ayağı kalkamazdı. Omuzlarından tutup yerde sürüklemeye başladım. Allahtan ufak tefek bir kadındı ve ben de güçlüydüm. 

  Duman hala tam dağılmamıştı. Bu sayede molozların arasında kamufle olmuştuk. Ama duman dağılınca bizi göreceklerdi. Bu yüzden acele etmeliydim.

  Sürüklemeye devam ederken sonunda düşünmeye vaktim olmuştu. O silahtaki korkunç yüz... Bu nasıl olabilirdi? Bu mümkün değildi.  

  O sırada binadan sınıf arkadaşlarım çıktı. Onlara seslendim yoksa canavarların yanına gideceklerdi. Hepsi ağlayarak yanıma geldiğinde kendimi toparladım.

"Hepiniz kendinize gelin! Kurtulmak istiyorsak sakin olmalıyız!" Bu kadar soğuk kanlı davranabildiğime şaşırıyordum. Aslında saklamak istesemde ben, oldukça duygusaldım.

"Bana yardım edin." Üç kişi daha hocanın vücudündan tuttu. Birlikte okulun arkasına doğru gitmeye başladık.

"Yaralanan var mı?"

"Sadece cam kesikleri. Ayrıca sen önce kendine bak." Alnımdan yanağıma doğru elini sürttü. Geri çektiğinde canlı kırmızı renkli kanı gördüm. Neredeyse öğretmenimi bırakacaktım. 

"Ne yapıyorsun?!"

"Özür dilerim ama ben kandan korkarım, özellikle kendiminkinden!" Okulun arkasına gittiğimizde öğretmeni yere koyduk ve soluklandık. Birer kişiyi okulun yanlarını gözetlemeleri için gönderdim. Eğer bir canavar gelirse önceden haberimiz olmalıydı.

"Buradan kaçmalıyız."

"Polisi arayalım..." Söylediğiyle birlikte ağlamaya başladı. Korkarak da olsa daha güçlü olmak için bir kaç kişi sarıldık.

"Muhtemeleen buraya geliyorlardır. Ama ne yapabileceğinden emin değilim. Bu yüzden hemen kaçmalıyız." Gözüm okulun arkasındaki küçük yemekhane binasına kaydı.

"Oraya gidelim. Plan yapalım ve hocamızın durumunu kontrol edelim." Herkes başını salladığında tutup hep birlikte kaldırdık. Kapıya geldiğimizde hocayı yere koyduk. O sırada gözcü olan arkadaşlardan biri bize koşmaya başladı.

"Canavar geliyor!" Tam okulun diğer tarafına gitmek için bağıracaktım ama oradaki arkadaşım da yanımıza koşmaya başladı. Kelimenin tam anlamıyla kapana kısılmıştık.

Laru StoriesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin