Reverse (2)

101 6 151
                                    

[...]

  Tren istasyonuna geldiklerinde Teru Komui'yi aradı ve görevde olanları anlattı. Tabi Lavi'yi tanıdığını ve adını bildiğini söylememişti.

"Kendine Junior diyen biri vardı. İnsan görünümündeydi."

"//Öyle olması seni kandırmasın muhtemelen bir noahtır. Dikkatli olun.//" Telefonu kapattığında sonunda Timothy'le konuştu.

"Sen iyisin değil mi?"

"İyiyim de. Ne-chan sen o noahı nereden tanıyorsun?"

"O noah değildi Timothy ve bu konu aramızda sır olarak kalacak tamam mı?" Timothy başını salladı. Gişeye yöneldiler.

"Bir bilet. Sadece gidiş." Timothy şaşkınlıkla Teru'ya döndü.

"Ne-chan sen gelmiyor musun?"

"Üzgünüm. Komui sorduğunda treni kaçırdığımı söylersin sonraki tren yarın akşam."

"Ama neden?"

"Halletmem gereken bir iş var. Sana çok borçlandım." Teru hüzünlü bir şekilde gülümserken Timothy de hüzünlendi.

"Merak etme ne-chan sırrını kimseye anlatmayacağım!" Son bir kez birbirlerine gülümsedikten sonra Timothy trene bindi. Kısa süre sonra tren kalktı. Timothy Teru'ya el salladı. Teru da ona karşılık verdi.

  Teru Lavi'yi görmek için kalmamıştı. Aslında kafası bu kadar karışmışken onu tekrar görmek istemiyordu. Ama dikkatsiz davranışı nedeniyle masumiyeti onda kalmıştı. Sadece eski günlerin hatrına da olsa umarım masumiyetini geri alabilirdi. Çünkü masumiyet olmadan Kara Emir'de hiçe yakın sayılırdı. 

  Geldikleri onca yolu geriye dönerken aklını toparlamaya çalışıyordu.

  Seni gerçekten çok bekledim Lavi. Hep geldiğinde nasıl görüneceğini düşündüm, beni gördüğünde ne diyeceğini düşündüm. Ben seni hep sevdim, artık umudumu kesmek üzere olduğum o zamanlarda bile... Ama şimdi, şimdi her şey çok farklı. Kara Emir'e geldiğimden beri yeniden bir aileye sahibim. Yeniden gerçek arkadaşlara sahibim. Onlara bir şey olmasına izin vermeyeceğim.

  Bunları düşünürken Lavi'ye olan kızgınlığı ve kırgınlığı daha da arttı. Ne olursa olsun O gelmedi diye düşündü. Onu asla affetmeyecekti.

  Bütûn yolu hızlı bir şekilde yürümüştü. Ormana doğru olan tepeyi de çıktığında nefes nefese kaldı. Nefesini düzenlemek için bir süre durdu. Kendine geldiğinde etrafı kolaçan etmeye başladı. Etrafta bir şey göremeyince ormanlık alana doğru ilerledi. Tam daha derinlere dalacaktı ki biraz ilerideki ağaçtan atlayan silüeti görmesiyle o yöne döndü. Lavi yavaşça yürüyerek Teru'nun yanına geldi. Doğruca Teru'nun gözlerine baktı. Teru'ysa tek kelime etmeden bakışlarını kaçırdı.

"Benim olan şeyi almaya geldim."

"Hangisini? Ben mi yoksa bu mu?" Lavi bir kendini bir de kemerindeki masumiyeti gösterdi. 

  Teru bakışlarını daha da uzağa kaçırdı. İçinden yüzünün kızarmamış olmasını umdu. 

"Lütfen zorluk çıkarma da alıp gideyim."

"Gitmeni istediğimi nereden biliyorsun?" Teru gittikçe sinirleniyordu yine de kendini tuttu. Sonuçta burada güçsüz olan kendisiydi.

"Lavi daha fazla zorlama istersen."

"Neden yüzüme bakmıyorsun?"

"Sen artık kötüsün. Yüzüne bakmak bile istemiyorum." 

Laru StoriesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin