Darned's Tale (2)

38 5 98
                                    

Uzaklardan gelen kısık uluma beni korkutmamıştı. Aksine her saniye daha da heyecanlanıyordum. Bu işi yapmak beni mutlu ediyordu.

Gülümsememi ve içimdeki heyecanı bastırırken artık zamanın geldiğini anlamıştım. Kılıcımı sırtımdan indirdim. Diğer ekipmanlarımı çoktan kuşanmıştım. Bunlar dövüşü kolaylaştıran eşyalar ve basit büyülerdi.

Uluma daha da yakından geldi. Artık saklandığım yerden meydanı gözetliyordum. Bomboş bir şekilde canavarı bekliyordu.

Son uluma neredeyse kulaklarımda çınlayacak derecede yaklaşmıştı. Artık meydana bakıp canavarın nereden geleceğini kestirmeye çalışıyordum.

Tam karşımdaki karanlık sokaktan hızla bir şey koşarken ayak seslerini duydum. Geldiği sokakta genelde çok katlı binalar vardı bu yüzden silüetini bile göremiyordum. Nihayet sokaktan çıkıp meydana geldiğinde kulağımı sağır edecek bir şekilde uludu.

Canavar devasa büyüklükteydi! Bir binanın üçüncü katına ulaşacak kadar büyüktü. Kocaman ağzında daha önce görmediğim kadar keskin dişleri vardı. Tüyleri kızıl kahverengiydi ve bütün derisini kaplıyordu. Ellerinde keskin ve uzun pençeleri vardı. Kocaman kuyruğu bir kurtla birlikte aynı zamanda bir tilkiyi hatırlatıyordu. Tek gözünde kocaman bir yara vardı ama diğer gözü açık yeşil bir ışıkla korkunç bir şekilde parlıyordu.

Dehşete düşmüştüm. Hayatımda hiç bu kadar büyük bir canavar görmemiştim. Dövüştüklerim en fazla benim iki katımdı. Bu canavarsa çok daha farklı bir seviyedeydi.

Derin bir nefes aldım. Bunu yapabilirdim. Bu dövüşü kazanabilirdim. Sadece canavarın zayıf noktasını bulmam gerekiyordu. Büyük olduğu için güçlüydü ama kütlesi onu yavaşlatacağı için hızı azalacaktı.

Sakince ne yaptığını izlemeye başladım. Etrafı kokluyordu. Sanırım bir çok koku almıştı. Nereye döneceğini bilemez bir şekilde sonunda durduğu yerden 4 ev sonraki eve yöneldi.

O sırada ben de tüm gücümle koşmaya başladım. Ben eve ondan daha yakındım. Ama benden önce eve ulaştı ve kuvvetli bir pençe darbesiyle evin çatısını uçurdu. Evdekilerin çığlıklarına bakılırsa tavanın tamamı parçalanmıştı. Şaşkınlık içerisindeydim. Bana ne canavarın bu kadar büyük olduğunu ne de böyle şeyler yaptığını söylemişlerdi.

Evin önüne geldiğim zaman kendimi önüne attım ve kılıcımı kaldırdım. Durdu ve bir adım geri çekildi. Durup sadece bana baktı. Ne yapacağını kestirmek oldukça zordu.

Sonra birden adeta kükredi ve bana pençesiyle saldırmaya çalıştı. Sağa doğru kaçarken takla attım. Anında diğer pençesini de atınca durmadan koşmaya devam edip sıyrıldım. Sağ tarafına doğru çevresinden koşarken sırtına zıpladım. Tek şansım direk yüzüne saldırmaktı.

Dümdüz sırtına tırmanırken birden hızla dönmeye başladı. Parmaklarımla tüylerini kavradım. En sonunda tüyler koptu ve dönmenin şiddetiyle gökyüzüne doğru savruldum.

Havada asılı dururken hızlı düşünmek zorundaydım. Şanslıydım ki hemen yanımda dört katlı bir bina vardı. Koluma takılı tabancanın mekanizmasını çalıştırdım. Ucunda değişik bir sıvı olan ip aniden fırladı ve binanın en üst katını tutan kirişlerden birine yapıştı. Aşağı doğru düşerken ip beni bir mancınık gibi attı. Salınımın etkisiyle canavarın çenesine büyük bir tekme attım. Canavar geriye savrulup binaya çarptı. İpi bırakıp yere inerken binadakilere bir şey olmaması için dua ediyordum.

Canavar doğruldu ve kendine gelmek için kafasını salladı. Sonra korkunç bir şekilde kükredi ve üzerime gelmeye başladı. Kılıcımı çektim ve bana doğru gelen canavara savurdum. Bir anlığına geri çekilmek zorunda kaldıysa da daha sonra sağdan bir pençe darbesi savurdu. Eğilerek kurtulmuştum ama soraki darbe direk başımın üzerinden gelmişti. Kılıcımla pençeleri durdurdum. Canavar baskı uygularken ben de bütün gücümle itiyordum. Kılıçla pençeler birbirlerine sürtüyor ve korkunç bir ses çıkıyordu. Ayaklarım daha fazla dayanamayınca dizlerimin üzerine çöktüm. Eğer pes edersem pençeler kafamı parçalayacaktı. Bir elimle kılıcı tutarken diğer elimle kemerimdeki bıçağı çektim. Hızla canavarın eline batırdım. Acıyla bağırırken elini geri çekti.

Bu halinden fırsat bilerek sol tarafından dolandım. Sanırım sol gözü görmüyordu bu yüzden bana hep sol eliyle saldırıp sağa gitmeye zorluyordu.

Kazandığım ivmeyle sırtına zıpladım. Hızla koşarken düşmem için sallanmaya başladı. Bir an durup tüylerine tutunsam da aynı numara iki kere işe yaramayacaktı.

Hızla tekrar koştum. Tam başının üstüne çıktığımda şiddetli bir şekilde kafasını salladı. Tek elimle tüylerinden tutunurken diğer elimle kılıcı tutuyordum. Tekrar savrulmadan önce bu işi halletmeliydim. Bir an yavaşladığı sırada kılıcımı bütün gücümle sol gözüne batırdım.

Kılıç hızla yumuşak yüzeye girdi. Sonuna kadar giren kılıçla birlikte gözden kan ve başka sıvılar fışkırdı. Asıl amacım başına batırmakken ancak gözüne isabet ettirebilmiştim.

Canavar acıyla çığlık atınca kılıcı çıkarıp yere atladım. Bunu yapmam çok yerindeydi çünkü canavar az sonra kükreyip sağa sola dönmeye başladı. Bağırıyor, büyük bir hışımla etrafında dönüyor ve pençeli ellerini gözlerine kadar kaldırıyordu.

Ben onun çırpınması sırasında ezilmemek için geri çekildim. O sırada çatısı uçan binadan insanlar çıkmaya başladı. Son çıkan genç bir kızdı.

"Hayır! Hemen geri dönün!" Ben evden uzak denebilecek bir mesafede duruyordum. Hemen yanlarına koşmaya başladım. Canavar kızın sesini duyunca kulaklarını dikti ve tek gözünü kıza çevirdi. Şu an çok sinirliydi ve oradaki herkesi öldürebilirdi.

Ağrıyan bacaklarımı umursamadan tüm gücümle koştum. Canavar da hızla o tarafa koşuyordu.

Canavardan önce kızın önüne atladım. Koşan canavar bir an duraksadı. Sonra yüzünde korkunç bir öfke büyüdü ve hızla arkasını döndü. Kuyruğunu büyük bir şiddetle savurdu ve beni bir binaya yapıştırdı.

Sırt üstü yapıştığım duvardan yavaş yavaş kayarken bütün vücudumu korkunç bir acı sardı. Canavar kükreyip kızın bedenini kuyruğuyla sardı. Görüşüm hızla bulanıklaşıyordu.

"Ha...yır..." Gözlerim kararırken tek duyduğum şey çığlıklardı.

Laru StoriesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin