Odama gelen takım elbiseli adamlara baktım.
"Sizinle konuşmak istiyoruz."
"Kendimi iyi hissetmiyorum lütfen başkasıyla konuşun."
"Korkarım ki konuşacağımız bir başkası yok." Bir anda şaşkınlıkla yüzlerine baktım.
"Bir çok kişi öldü, olay patlak vermeden kaçan bu yüzden hiç bir şey bilmeyenler var. Bunun yanında... delirenler yada psikolojik tedavi görmeden konuşamayacak insanlar var. İyi gibi görünen bir çok kişi konuşurken panik atak geçirdi, yada konuşamadı."
Dediklerini sindirmek için gözlerimi pencereye diktim. Kaç kişi ölmüştü? Her gün gülümseyip vakit geçirdiğim insanlar, öğretmenlerim, bu kadar masum insan.
Katliam sahneleri aklıma geldikçe gözlerimden yaşlar gelmeye başladı. O makineler aklıma gelince midem bulandı. Ellerimin birini karnıma birini de ağzıma tuttum.
"Hemşire!" Hemşire yanıma bir kova getirdiğinde dayanamayıp kustum. Daha sonra onun yardımıyla lavaboya gidip elimi yüzümü yıkadım. Tekrar yatağa yattığımda bacağım acımaya başlamıştı.
"Bize yardımcı olmalısın. Tek umudumuz sensin!" Tekrar pencereye baktım. O canavar bakıp bana gülümsüyordu. Hayalimin yansımasını iyice inceledim ve artık şüphem kalmamıştı.
O bir akumaydı...
"Artık konuşacak mısın?" Sabırsız adama döndüm. Onlar polis değildi ve ben kısa bir sûre önce bir akuma görmüştûm. Gerçekten nelet oluyor? Bir rüya görüyor olmalıyım. Evet, fizik dersinde uyuyakaldım ve birazdan öğretmenim beni kurtaracak.
Bacağımdaki acıyla inledim.
"Sanırım ağrı kesicinin etkisi geçiyor. Bir doz daha vereceğim." Hemşire seruma iğne yaparken ben bu acının gerçek olmama ihtimalini düşünüyordum. Bu hayal değildi. Görmediğin ve hissetmediğin şeyleri hayal edemezsin. Ben de daha bileğini bile incitmemiş bir insanım.
"Artık konuşacak mısın?" Diğerlerinin lideri gibi görünen adama döndüm. Siyah saçları ve siyah gözleri vardı. Ayrıca gözleri biraz çekikti ama yinede hangi ırktan olduğunu anlayamadım.
"Siz kimsiniz?"
"Ne demek kimsiniz?! Biz bu olayı araştırıyoruz."
"Polis rozetinizi görmek istiyorum." Üçü birden afalladı.
"Biz polis değiliz ama..."
"Polis değilseniz bir şey söyleyemem."
"Ciddi misin?! Sonunda konuşabilecek birini bulduk ama şuna bak!"
Liderleri olan adam kollarını bağladı ve bana baktı.
"Sen..." Bir şey söylemek istiyordu. Sonra durdu.
"Biz savunma bakanlığından geliyoruz. Evet polis değiliz ama bu konuda görevlendirildik. Konuşman şu an çok önemli bu yüzden konuşmazsan zor kullanmak zorunda kalacağız."
"Bunu yapamazsınız o yaralı!" Hemşire hiddetle karşı çıkınca adamlardan biri onu tuttu ve dışarı çıkardı. Sonra da kapıyı kilitledi. Oldukça ısrarcı çıkmışlardı.
"Peki konuşalım. Gerçi çok fazla şey hatırlamıyorum."
"Anlaştığımıza sevindim." Liderleri yanımdaki sandalyeye oturdu.
"Sınıfta ders işliyorduk. Sonra bir patlama duyduk ve camlar kırıldı." Yardımcılardan biri söylediklerimi not alıyordu. Söylediğim her şeye dikkat etmek zorundaydım.
"Camdan baktığımda hayatımda daha önce görmediğim bir şey gördüm. Çevresine rastgele ateş eden bir toplu imha silahıydı." Üçü de heyecanlandı.
"Nasıl görünüyordu?" Beklediğim soru buydu. Çok dikkatli düşûnüyordum. Bu adamların gerçekten kim olduğunu bilmiyordum.
"Tam hatırlamıyorum. Her tarafta duman vardı. Zaten fazla bakamadım bir kaç patlama daha oldu. Sonra bina yıkılmaya başladı." Üçü de şaşırarak bana döndü.
"Yıkılan binada mıydın?"
"Evet. Hem de tam yıkılan kısımdaydık. Yıkılacağını önceden farkettik ve diğer tarafa geçtik. Yinede yaralananlar oldu." Not alan kişi yutkunarak son cümlemi yazdı.
"Öğretmenimiz yaralandı. Onu da alıp bir kaç arkadaşımla binanın arka tarafına gittik. Orada saklanacaktık çünkü kaçmamız pek mümkün değildi..."
"Sonra ne oldu?"
"Kısa süre sonra bayıldım zaten çok kan kaybetmiştim. Nasıl kurtulduğumuza dair bile fikrim yok."
"Yok demek..." Liderleri düşünceli bir şekilde bana baktı.
Sonra ayağa kalktı ve kapıya yöneldi. Diğerleri de peşinden gitti.
"Teşekkür ederiz. Sanırım aradığımız kişi sen değilsin." Sonra odadan çıktılar. Hemşire ve bir kaç görevli koşarak odaya girdi.
"İyi misin?!"
"Evet sorun yok." Neden birini arıyorlar?
***
O gün hastaneden taburcu oldum annemle babam çok endişelenmişti. Şimdi odamda uzanıyordum.
Telefonumu elime aldım ve internetten haberlere baktım. Bu kadar büyük bir olay hiç bir haberde yoktu. Bu da oldukça şüpheliydi. Bir akuma bir okula saldırıyor... Hala şaka gibi geliyordu.
Akuma olduğundan çok emindim çünkü bizi bir exorcist kurtarmıştı. Ah keşke biraz daha dayanabilseydim de kim olduğunu görseydim.
Hayal gücümü kontol etmekte zorlanıyordum...
Sakin ol! O Allen yada Kanda'dan başka biri olabilir! O hiç değildir zaten onun olması i-imkansız...
***
Bir kaç hafta sonra hemen hemen iyileşmiştim. Okulumuz tadilatta olduğu için başka bir okula gidecektik ama hala dinlenme süresindeydim.
Annemi evde daha fazla oturursam öleceğime ikna ettikten sonra ancak dışarı çıkabilmiştim.
Otobüsten indikten sonra gideceğim yöne doğru yürüdüm. Bildiğim en büyük kütüphaneye gidecektim. Bir sokaktan ana caddeye çıkacaktım ama birden dizlerim durdu.
Nedense hareket ettiremiyordum. Sanki kramp girmiş gibi ama öyle de değil. İlerlemeye çalışırken dizlerimin üzerine çöktüm. Yoldan geçen bir kadınla adam yanıma geldi.
"İyi misin?"
"Evet şey. Kramp girdi galiba." Beni kaldırdılar ve teşekkür ettim. Sonra yollarına devam ettiler.
O sırada bakışlarım karşı caddede duran bir adama takıldı. Gözlerini etrafındaki insanlara dikiyordu ve hastalıklı bir görünümü vardı. Sonra göz bebekleri sağa sola çılgın bir şekilde hareket etmeye başladı. İçimden geçen korkuyla geriye kaçmak istedim.
Sonra birden kaldırımda yürüyen siyah kapşonlu ve ceketli iki kişi adamı kollarından tuttu ve ilerideki ara sokağa sürükledi.
Yavaşça adamları takip ettim. Ara sokağa girdiklerinde kenarda durdum.
"Neyseki taşkınlık çıkarmadan yakalayabildik." B-Bu o sesti! Beni kurtaran adamın sesiydi bu.
Kalbim küt küt atarken elimi ağzıma kapattım. Sakin ol sakin ol sakin ol.
"Kim var orada?" Gözlerim şaşkınlıkla açılırken ne yapacağımı düşünüyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Laru Stories
FanfictionD Gray Man Fanfic. Birbirinden bağımsız LavixOC(Teru) hikayeleri