Selamlar! Yeni bi' bölümle tekrardan buralardayım. ^^ Lafı fazla uzatmadan sizi bölümle bırakıyorum. ^^
Bölüm şarkısı: Damien Rice- The Box
Keyifli okumalar! ^^
*
Önünde ki kahveden bir yudum daha aldı ve oturuşunu yayarak esnedi.
"Ulan nerde kaldı bunlar?"
Hafifçe dudağımı bükerek omuzlarımı kaldırdım. Bir saate yakındır Zana ile kahve kokuların hücreleri canlı tuttuğu bir kahvecide oturuyorduk. Gözlerimi üzerinden alarak camdan dışarı baktım. Şubat ayı bitmek üzereydi. Hava kapalıydı ve ben kasvetli havalara bayılırdım.
Derin bir nefes alarak önümde ki kahveden bir yudum aldım.
Arşad ile son görüşmemizin üzerinden yaklaşık bir hafta geçmişti. Bir haftadır onu görmüyordum. Bu bir haftada ise derslere yoğunlaşmış, tüm boş vakitlerimi beynimi başka yerlere vererek geçirmiştim. Zihnimin boş kaldığı tek bir dakikada bile beyaz bir sayfaya düşmüş mürekkep damlası gibi anılarım da canlanıyordu. Onu düşünürken kendimi aptal kızlar gibi hissediyordum. Ve bu sinir bozucuydu.
"Ee, Efsa?" dedi Zana, üstünde ki kot ceketi çıkarırken. "Daha daha ne var, ne yok?"
"Pek bir şey yok aslında," dedim hastalıklı gibi çıkan sesimle. "Bilindik şeyler işte; staj, okul, dersler." Önümde ki fincanı avucumla sardım. "Bu olaylar..."
"Kendini tuhaf hissediyorsun, değil mi? Sanki her gittiğin yerde biri seni izliyormuş gibi."
"Rahatsız hissediyorum."
Bir süre ikimizden de ses çıkmadı. Bir garip sessizlik çökmüştü üzerime, konuşmak istemiyordum. Gerçi normal zamanda da çok can atmazdım konuşmaya.
"Senle Derin kaç sene oldu?" dedi tebessüm ederek. "Seni hep hatırlıyorum."
"Yedi yıl etti."
"Araştırmacılar yedi yıllık arkadaşlıkların sonsuza kadar süreceklerini söylüyor." dedi gülerek. "Desene hep beraber yaşlanacağız."
"Senle Arşad?" dedim gülümseyerek.
"Onunla çocukluk arkadaşıyız biz. Daha okula başlamadan." Bir anda bakışları yüzümde sabitlendi ve gülmesi kendini buruk bir tebessüme bıraktı.
"Küçüktük. Ben zayıf bir çocuktum. Evimiz o zamanlar iki katlı, müstakil bir evdi. Mahallede çok arkadaşım yoktu. Beni pek sevmezlerdi. Sebebini büyüyünce anladım." dedi kendini beğenmiş bir tavırla." Her neyse, saçlarım o zamanlar daha güzeldi. Çocuklar sırf saçlarım güzel diye çamurlu top atarlardı kafama. Onların önünde ağlamazdım ama geceleri yorganımın altında ağladığım geceleri sadece ben bilirim. Birde Arşad."
"Nasıl tanıştınız onunla?" dedim gözlerimi kısarak.
"Mahallede yanıma gelen tek bir çocuk vardı. Yusuf. Yusuf, siyah saçlı hafif tombul bi' çocuktu. Hiç unutmam gözleri ceylan gibiydi. Kirpikleri gözlüğüne değerdi. O da diğer çocukların arasındaydı ama pasifti. Bana acıdığı için gizli gizli gelirdi yanıma." Kahvesinden bir yudum daha aldı ve devam etti. "Birgün ben bahçede otururken oturdu yanıma. Konuşuyorduk yalnızca. Sonra bu diğer çocuklardan biri gördü bizi. Ömer. Diğerlerini çağırıp yanımıza geldi. Bi' kere yanımda görmüştü çocuğu. Daha affeder mi? Başladı Yusuf'a sövmeye. Bir yandan sövüyor, bir yandan da tartaklıyordu. Tam tokat vuracağı anda bir el tuttu Ömer'in bileğini." Kafasını geriye atarak gülmeye başladığında anlamsızca suratına baktım. "Çok dramatikti o zamanlar."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GUFRA
Mystery / ThrillerKaranlık ruhlarını bilinmezliğe adayan, geçmiş gibi geleceklerinin de kaybolduğu odalarda yaşamını devam ettiren iki yaralı ruh.