Bu arada bu aralar 'Ortam Bizden Sorulur' baya revaçta, hem ona hem Gufra'ya yeni bölümler atıyorum. En aktif olduğum dönemler bu zamanlar herhalde :)
*Ortam Bizden Sorulur'a bakmanızı tavsiye ederim, yeni mizah kitabımız o çünkü. Karakterleri oldukça içten ve de sevecen. Tatlı bir aşk ve arkadaşlık hikayesini hepimiz severiz diye düşünüyorum, umarım beğenirsiniz. Ortam Bizden Sorulur şu anda yeni bölümüyle profilimde, duvarıma tıklayarak ulaşabilirsiniz.*
Keyifli okumalar, sevgilerimle!
*
Kelimeler yerini sessizliğin boğucu havasına bırakırken kafamın içinde kurduğum binlerce senaryonun altında eziliyordum. Geçen her dakika aleyhimize işliyor gibi hissediyordum ve bu durum içimdeki merak duygusunu tetikliyordu. Kafamın içinde dönen düşünceler, yüreğimin ve ruhumun derinliklerinde yeşeren bu duygularla ilk kez karşılaşmıyordum fakat eskilerdi... Küflü duygular içimi kaplıyordu.
Buna rağmen her zamanki gibi boştum. Ömrümün neredeyse ilk çeyreğini bu duyguyu yaşayarak ve her anımda hissederek geçirmiştim. Bu duygu acıya çok yakındı, en az onun kadar hüzünlü ve öğreticiydi.
Umut bazen bir gün doğumunda, bazen ise bir kapı sesinde mevcuttu ve şu an yalnızca bir kapı sesine ihtiyacım vardı. Arşad'a ihtiyacım vardı...
"İyi misin?" Zana'dan gelen bu meraklı sesle beraber gözlerimi, kilitlediğim halıdan çektim ve ona diktim.
"İyiyim."
"Arşad'a ulaşamıyorum!" dedi telefonu kulağından indirip kapatırken. "Neden öyle sinirli çıktı evden? Bir problem mi var?"
"Arşad'ın sinirlenmesi için bir probleme ihtiyacı yok." dedim gergin bir ifadeyle. "O her zaman sinirli."
Omuzlarını indirip kaldırdı ve karşımdaki koltuğa oturdu. "Haklısın."
Bir süre ikimizde sessizce oturduk. Aramızda bir şeylerin konuşulması mı gerekiyordu, bilmiyordum. Söyleyeceğimiz her şey bitmişti...
Burada oturup Arşad'ı beklemek bana mantıksızca gelmeye başlamıştı. Geleceği yoktu, zaten bazen bencil olabiliyordu ve bu sefer yine bizi unutarak bencilliğinin dibini sıyırmıştı. Beklememin mantığı yoktu ki saat yeterince geçe geliyordu. Kolumdaki saate baktığımda içimi hafiften bir telaş kaplamıştı.
22.34
"Ben kalkıyorum." dedim ayağa kalkarken. Yukarı doğru sıyrılan bluzumu aşağı çekiştirdim ve saçlarımı topladığım tokadan kurtardım. "Zaten geleceği yok."
"Telefonunu bir açsa!" dedi sinirle telefon ekranından onu ararken. "Bir haber verse."
"Boş ver." dedim gözlerimi devirerek. "Onu bilmiyor musun? Bu gece gelmez o."
Gözlerini gözlerime dikerek kafasını salladı. Sanki bir şeyler bildiğimi hissediyor gibiydi. Korkuyla gözlerimi birkaç kez kırptım ve kafamı sallayarak selam verdim. "İyi geceler."
"Efsa." dedi arkamdan gelirken.
Korkuyla yutkunurken hızlıca arkama döndüm ve gözlerine baktım. Bir şeyler bildiğimi biliyor gibi bir hali vardı ve bu durum beni korkutuyordu. Beni çok köşeye sıkıştırırsa ağzımdan bir şeyler kaçırabilirdim diye içten içe korkuyordum çünkü öğrendiklerimi bilirse ortalık fena karışırdı...
"Efendim?" dedim tek kaşımı havalandırırken.
Bir süre daha gözleri kısık bir şekilde yüzümü süzdükten sonra derin bir nefes aldı ve dudaklarını araladı. "Bu saatte eve tek başına dönebilecek misin?" Duraksadı ve devam etti. "Gel, seni bırakayım."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GUFRA
Mystery / ThrillerKaranlık ruhlarını bilinmezliğe adayan, geçmiş gibi geleceklerinin de kaybolduğu odalarda yaşamını devam ettiren iki yaralı ruh.