Keyifli okumalar dilerim.
Zihin, şüphesiz ki en büyük oyunları içinde barındıran tehlikeli bir silahtır. Bu silahın içinde ki mermiler, dudaklardan dökülen fikirler gibi bazen tehlikeli, hatta yıkıcıdır. Ruhumda gerçekleşen yıkımlar, bir domino etkisi gibi tüm her şeyi beraberinde yok ediyor, dipsiz bir kuyuya sürüklüyordu.
"Anlat bana."
Gözlerim karşısında yansıma yaratmayacak çıplak bir ayna gibi bomboştu. Issız bir yok oluşa görüntü bildiriyordu. Bakışlarımın takılı kaldığı yerde ucu açık bir enjektör vardı. İçerisi beyaz bir madde ile doluydu. Anlamsızlık zihnimin içinde dolanıyor, yerde ki şeye bir anlam getiremiyordu.
"Bilmiyorum."
Sesimden akan çaresizlik yavaşça zihnime yeniden oturduğunda gözlerimi kırpıştırarak açık kahve renginde ki çekik gözlerine baktım. Karı anımsatan beyaz ve pürüssüz tenine...
"Bunu yapma, Efsa." Yumuşak sesi kulaklarımı doldurduğunda gözlerimi kapatarak kafamı geriye yasladım. Vicdan azabı gibi göğüs kafesimi zorlayan bu şeyin adı neydi? "Bildiğini biliyorum, anlat."
"Anlatamam!" Bomboş koridorda sesim katman katman yankı yaptı ve söndü. Kafamı hiddetle kaldırarak gözlerinin içine baktım. "Hiçbir şey bilmiyorum."
"Sen vuruldun, Efsa. Daha önce nedensiz yere vuruldun. Neden olduğunu biliyorsun ama korkuyorsun." Kuşkuyla gözlerini kıstı. "Korktuğun için anlatamıyorsun."
"Boşuna kendinizi yormayın." dedim ayağa kalktığımda. Çenemi dikleştirerek gözlerine baktım. "Ağzımdan tek kelime laf alamazsınız."
"Sana yardım ederim." Gözlerinde cehennemde kavrulan bir bedenin çektiği gibi bir acı gördüm. "Yemin ederim seni kurtarırım. Yeter ki bana güven."
"Lütfen," dedim elimi önümde tutarak. "Uzatmayın. İstemiyorum."
Birkaç saniye gözlerimiz anlamsızca birbirine takılı kaldı. Kelimeler tükenmiş gibi dudakları kımıldamıyor, gözleri katman katman koyulaşarak kabullenişin hazin duygusunu tadıyordu. "Tek amacım sana yardım etmek. Ve bunu sende biliyorsun." Yüzünü hafifçe yüzüme yaklaştırdı. "Ama sen ona güveniyorsun."
Bir adım geriye atarak gözlerine baktım. "Ona güveniyorum." diyerek onayladım.
Kafasını sallayarak benim yaptığım gibi bir adım geriledi ve dudaklarında acımsı bir gülüş belirdi. "Bunu görüyorum, Efsa." Dudaklarında ki gülüş silindi ve kaşları bilmişçe havalandı. "Ve güveninin boşa çıkacağını da biliyorum."
Dilimi ısırarak kendimi kontrol altında tuttum. Konuşsaydım onu o an bilinçsizce kırabilirdim. Usulca kafamı salladım. Birkaç saniye daha gözlerime baktıktan sonra adımlarını yavaşça geriye doğru attı ve sırtını dönerek çıkışa doğru adımladı. Gözden kaybolana kadar ona baktım ve hastaneden çıktığında olduğum yere yeniden çöktüm.
Gözlerim yeniden yerde duran enjektöre yöneldiğinde parmaklarımla plastik yerini kavradım ve önümde ki açık kahverenginde ki masanın üzerine koydum. İçinde ki beyaz maddenin ne olduğunu bilmiyordum. Bunu bana kim yollamıştı? Masanın köşesinde duran kahverengi kutuyu elime aldım ve etrafını incelemeye başladım. Kargo firmasının adı ve yollanan tarih dışında yazan hiçbir şey yoktu. Birkaç gün önce kargoya verildiğini belirten tarih kafamı bulandırmıştı. Kutuyu yeniden yerine koydum ve iğneyi dikkatlice parmaklarım arasında sabitledim. Dikkatlice ayağa kalkarak geniş holde adımlamaya başladım. Tek amacım içinde ki maddenin ne olduğuydu ve bunu öğrenebileceğim tek bir yer vardı; laboratuvar.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GUFRA
Mystery / ThrillerKaranlık ruhlarını bilinmezliğe adayan, geçmiş gibi geleceklerinin de kaybolduğu odalarda yaşamını devam ettiren iki yaralı ruh.