12. BÖLÜM: "KRİZ"

434 62 106
                                    

Yeni bölüm! ^^

Keyifli okumalar! *.*

*

Hava kararmak üzereydi. Gökyüzü yavaşça örtüsüne kavuşuyor, caddeler hızla boşalıyordu. Sekizinci sigarasının ucunu yaktığında derin bir nefes hapsettim göğsüme. Benden tahminen beş, altı adım önde yürüyordu. Ben ise onu takip eden bir köle gibi usulca arkasından adımlıyordum. 'Bilmiyorum, Efsa.' dışında tek bir kelime çıkmamıştı ağzından. Zihni, bedenini fazlasıyla yoruyordu.

"İçme daha fazla." dedim usul bir sesle. "Yeter."

"Kafamdakileri boşaltıyorum." Sesi derin ve sarsılmazdı.

"Sigarayla mı?"

"Dumanıyla."

Sessizce adımlarımı gri taşlarda savurmaya devam ettim. Henüz birkaç saat önce her şey aynıyken bir anda tepetaklak olmuştu. Zana sinirle kafeden ayrılmış, Derin'de doğal olarak abisinin peşinden gitmişti. Bu konuda iki tarafta haklıydı. Arşad'ı anlıyordum... Fakat Zana'da Arşad'a fazla bağlı olmasının sonucunu yaşıyordu.

"Biraz yavaşlar mısın?" dedim sinir bozucu bir ifadeyle. "Yetişemiyorum!"

"O zaman gelme." Sesi olabildiğince sakindi. Gerçekten yanında olmamı istemiyordu sanki. Arkasını dönüp, gözleri gözlerime takıldığında duraksadım.

"Gelmemi istemiyor musun?"

"Eğer geleceksen bana ayak uydur diyorum."

"Pekâla." dedim derin bir nefes alarak. Ve arkamı dönerek ondan uzaklaşmaya başladım. Kırılmış gibiydim. Ama neye kırılabilirdim ki? Yine de içimde tuhaf bir ağırlık vardı; sol tarafıma baskı yapan.

"Efsa!" Bir an için vücudum ufak bir titreme geçirse de ardıma bakmadan yürümeye devam ettim. "Efsa, bekle!"

Adımları benimkilerle yarışmaya başladığında hafifçe gözlerim doldu. Beni istemediği hâlde ben onun yanındaydım, yanında olmuştum. Oysa öyle geliyordu ki yanında olmasam kırılacaktı.

Sert kolu bileğimi yakaladığında beni kendine çevirdi. "Bekle..." Sesi bir anda fısıltıya dönüştüğünde içimde bir şeylerin eridiğini hissettim. "Nereye gidiyorsun?"

"Eve." dedim safça. "Eve gidiyorum."

Gözlerime bakan gözleri kısılıp dişleri dudaklarından göründüğünde dudaklarına bakakaldım.

"Efsa, yapma."

"Ne?" dedim anlamsızca gözlerine bakarak. Elleri hâlâ bileklerimi tutuyordu. Usulca ellerimi avuçlarından kaydırdım ve montumun cebine koydum.

"Gel," dedi konuyu değiştirmeye çalışarak. "Yürüyelim."

"Yorgunum." dedim isteksizce.

"Yorgun değilsin, biliyorum."

Sesi o kadar ikna ediciydi ki bir an için elini tutup koşacak olmamdan korktum. Bir delilik yapmamak için kendimi zor tutuyordum. Avuçlarımı montumun cebinden sıkarak kendime gelmeye çalıştım, nafileydi.

GUFRAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin