Keyifli okumalar!
*
"Lütfen sinyal sesinden sonra tekrar deneyiniz."
Sıkkınca nefesimi dışarı doğru üflerken telefonu kulağımdan çektim ve sinyal sesini beklemeden telefonu kapattım. Arşad'a ulaşmaya çalışıyordum ama telefonu sürekli kapalıydı. Zıplayarak yatağa atlarken ellerimle saçlarımı karıştırdım. "Açsana telefonu!"
Bir süre sanki birinin bana cevap vermesine beklermiş gibi ses etmedim. Gelen e-postayı Arşad'a söylemeliydim. Aniden yatakta doğrulurken aklıma Zana gelmişti.
"İnşallah yanındasındır." Telefon rehberime girerek Zana'yı aradım. Telefonu kulağıma götürürken gergince tırnağımı kemirmeye başlamıştım bile.
"Alo?"
"Zana!" dedim parmağımı dişlerimin arasından çekerek. "Neredesin?"
"Evdeyim. Bir sorun mu var?"
"Arşad yanında mı?" Elimle saçlarımı düzelttim. "Konuşmam lazım."
"Yanımda, dur bir dakika."
Telefonu kendimden uzaklaştırarak hızlanan kalp atışımı kontrol altına almaya çalıştım. Seslice yutkunurken telefondaki hışırtılar kesildi ve telefonun ucundan kadifemsi sesi duyuldu.
"Efsa?"
"Nasılsın?" Hafifçe kıkırdadığın da yüzümü hafifçe ekşilterek avuç içimle alnıma vurdum.
"İyiyim." dedi kıkırdaması kesilirken. "Sen?" Kalbim bu kez korkuyla teklemeye başlamıştı. Karnıma saplanan acıları azaltmak amacıyla titrek bir nefes aldım. "Efsa?"
"İyiyim." dedim yapmacık bir gülümseme eşliğinde. "Müsait misin?"
"Sana her zaman." Telefondan yankılanan sesler giderek azaldığında, bulunduğu ortamdan uzaklaştığını fark etmiştim. Derince bir nefes alarak dudaklarımı araladım.
"Yarın görüşelim demiştin ya..." dedim ses tonumu sabitlemeye çalışarak. "Bugün görüşsek olmaz mı?"
Birkaç saniye ses gelmeyince kaşlarımı çatarak telefonu kulağımdan çektim. Ekran aydınlanırken konuşmanın devam ettiğini gördüm. "Alo?"
"Ha?" Şaşkın gelen sesine karşılık güldüğümde boğazını temizledi ve bu kez o derin bir nefes aldı. "Yani bana çıkma teklifi ediyorsun?"
Karşımdaki duvara boş gözlerle bakakalmıştım. Beni yanlış mı anlamıştı? Ağzımın içinde ufak bir küfür savurdum. "Hassiktir!"
"Efendim?" Sert gelen sesine karşılık utançla gözlerimi yumdum.
"Ha- Hayır!" dedim yüksek sesle konuşurken. "Yanlış anladın. Görüşelim mi derke-"
"Saat beşte, Mona kahve evinde."
"Ama beni yanl- "
"Alayım mı seni?" dedi aniden. Masamın üzerinde duran zilli çalar saate baktım. Yaklaşık bir saat vardı.
"Ben gelirim."
"Emin misin?" Israr edercesine sormuştu. Onaylarcasına mırıldandım.
"Gelirim ben."
"Tamam o zaman. Dikkatli ol."
"Sende." dedim sonunu uzatarak. Hafif bir kıkırdama eşliğinde telefonu kapattıktan sonra elimi kalbime doğru götürdüm. Kalbim parmak uçlarımda atıyordu sanki. Gülümseyerek ayağa kalktım ve yatağımın ucunda duran beyaz dolabımın kapağını araladım. Alt raflardan siyah bir pantolona elimi attım fakat paçalarının çamur olduğunu fark ettim. Elimde tuttuğum siyah pantolonu rastgele alt rafa attıktan sonra elime koyu renkli, dar bir kot pantolon aldım. Katlı duran pantolonu silkeleyerek açtım ve çaprazımda duran boy aynasından bakarak üstüme tuttum. Siyah dışında farklı bir renk pantolon giymezdim çoğu zaman ama bugün bir farklılık yapmak zorundaydım. Pantolonu önemsizce yatağımın üstüne fırlattıktan sonra dolaba tekrar döndüm ve kotun üstüne giyinebileceğim bir şeyler aramaya başladım. Orta raflarda karışık biçimde duran kazaklarıma ufak bir göz attım ama hava zaten açıktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GUFRA
Mystery / ThrillerKaranlık ruhlarını bilinmezliğe adayan, geçmiş gibi geleceklerinin de kaybolduğu odalarda yaşamını devam ettiren iki yaralı ruh.