21.BÖLÜM: "SUILET"

64 9 66
                                    

"Bu patlamayı o adamlar yaptı."

Gözlerim irileşirken seri bir şekilde yutkunmaya başladım. Boğazımdaki yumru gitmiyordu...

"Nasıl?" dedim fısıltılı bir şekilde konuşurken.

"Sana attıkları maili hatırlıyor musun?" Kafamı salladığımda bir damla gözyaşım yanaklarımdan süzülmeye başladı. "Sana ne demişlerdi?"

"Bana..." derin bir nefes aldım ve kaşlarımı çattım. "Bana Derin'in bir patlamada parçalara ayrıldığını düşünebiliyor musun, demişti."

Arşad kafasını sallayarak bana onay verdi.

"Ne yani?" dedim karnıma ağrılar saplanırken. "Bunu onlar mı yaptı?"

"Başka kim yapsın böyle bir şeyi?" dedi ayağa kalkarken. "İki kişi dışında kimse ölmedi, birçoğu yaralı ve hastanede." Önümde volta atmaya başladı. "Bir tek Derin kayıp." Kaşlarını havalandırarak bana döndü. "Ölmüşse cesedi yanarak kül oldu. Ama eğer ölmediyse?"   

 "Ne demek ölmediyse?" dedim yanağımın seğirmesine engel olamayarak. "Ölmeme ihtimali var mı?"

Kanlanmış gözlerini gözlerime dikti. "Ben öldüğüne inanmıyorum."

Sessizlik odaya hüküm sürerken kafamın içinde olayları tartıyordum. İmkansızdı... Bu biraz uçuk bir fikir değil miydi? Tam anlamıyla mânasızdı ve olabilirliğine pek ihtimal vermiyordum. 'Bir insan ölmüşse ölmüş demektir.'  diye geçirdim içimden. 'Daha ötesi olamaz.'

"Arşad" dedim fısıltıyla. "Böyle bir şey mümkün olabilir mi?"

"Ne?" dedi kaşlarını çatarak.

"Gerçekten Derin'in ölmediğine inanıyor musun?"

"Evet." Katı sesi itiraz kabul etmeyecek bir tonlamayla boyanmış gibiydi fakat kendime engel olamayarak tekrardan dudaklarımı araladım.

"Bana mantıklı gelmiyor." dedim sonlara doğru çatallaşan sesimle. İrileşen gözlerini yüzüme dikti. "Yani bilemiyorum, belki de ölmesini istemediğin için olayları böyle yorumluyor olabilirsin."

"Nasıl yani?" dedi kafasını hafifçe sağa yatırırken. 

"Derin'i ben de çok seviyordum ama bu biraz uçuk bir teori gibi geliyor. Yani ölmesini burada hiçbirimiz istemezdik ama bunu istemediğin için böyle düşünceler kurman bana pek sağlıklı gelmiyor."

"Ne yani, kafayı mı yedim?" Ruhsuzca sırıttı. Gözlerimi yerdeki halıya diktim. "Bana ciddi olduğunu söyleme."

"Ciddi değilim." dedim omuzlarımı silkerken, tek kaşını usulca havalandırdı. Kafamı kaldırdım ve direkt olarak gözlerinin içine baktım. "Şimdilik."

"Bana inanmıyor olabilirsin ama böyle bir suçlama yapmak için biraz fazla erken davranıyorsun, Efsa."

"Eğer ortada bir ölüm varsa bunun yanlış anlaşılması olmaz." dedim yutkunurken. "Bir insan ya ölüdür ya da yaşıyordur. Dahası olmaz, Arşad. Bunu iyi biliyorsun."

Oturduğum koltuktan aniden kaktım ve kapıya doğru ilerledim. Elimi kapının buz gibi demir koluna attım ve son kez sırtı bana dönük olan Arşad'a baktım. Geniş omuzlarını düşmüş görünce içimden bir şeylerin delindiğini hissetmeme rağmen dudaklarımı araladım. "Kendini toparlamakta zorluk yaşarsan burada olduğumu bilmeni istiyorum."

Cevap vermemesiyle beraber umutsuzca önüme döndüm fakat bir anda kendimi aniden açılan kapıyla beraber hafifçe sendelerken buldum ve şok bir ifadeyle içeri giren Zana'ya baktım. 

GUFRAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin