Keyifli okumalar. 😍
*
Sessizlik odaya hüküm sürerken bilmem kaçıncı kez derin bir nefes aldım. Kendimi olabildiğince rahatsız hissediyordum. Hareketlerim, bakışlarının altında esir gibiydi. Gözlerimi ileride ki melekli tabloya çevirdim. Kırmızımsı renklerle boyanmış tablonun üzerinde bebek yüzlü, beyaz kanatlı bir melek vardı. Koca gözleri masmaviydi. Yağlı boya olduğu belliydi ve oldukça yumuşak renklerle boyanmıştı.
"Arşad." Soğuk bakışları gibi içimi donduran soğuk sesi kulaklarıma dolduğunda gözlerimi gözlerine sabitledim. Otoriter, sarsılmaz görünüşüyle dehşet vermesi bir yana mavi, iri gözleri insanın içinde soğuk rüzgârlar estiriyordu. "Seninle biraz konuşalım."
Arşad'ın yüzü gerilirken ellerini birbirine kenetledi ve öne doğru eğildi. "Burada konuşalım ağabey?" dedi sorarcasına.
Ejder, ayağa kalktığında Arşad'ta ayağa kalktı. Küçümser bakışları yeniden beni bulduğunda gözlerimi kısarak yüzüne bakmaya devam ettim. "Başka yerde konuşsak daha iyi olur."
Arşad anlamamış gibi bir bana bir Ejder'e baktığında derin bir nefes alarak ayağa kalktım. "Ben gideyim artık." Salonda ki herkesin gözü bana dönerken Derin, mutfaktan çıktı ve holden seslendi.
"Yemek yapıyorum, kal!"
Ejder, bakışlarını yeniden bana çevirdiğinde bu ortamdan acilen kurtulmam gerektiğini anladım. Bu adam bana negatif enerji vermekten başka bir işe yaramıyordu. "Çıkacağım ben." dedim hole doğru adımlarken. "Keyfinize bakın, daha sonra görüşürüz."
İstemsizce gözlerim Arşad'ı bulduğunda anlamsızca bakmaya devam etti. Tuhaf bir şekilde bana bir şey anlattığını hissediyor gibiydim. "Gel, seni geçireyim."
Zana, elini omuzuma atarak benimle beraber yürümeye başladı. Yüzümde derince bir tebessüm belirirken elini burnuma attı ve ucunu hafifçe sıktı.
"Acıdı ulan bıraksana!" Sesim gülüşlerinin arasında kaybolduğunda elini yüzümden çekti.
"Neden gidiyorsun?" Kolunu omuzumdan çektiğinde portmantoda ki montumu üstüme geçirdim ve fermuarını boğazımı kapatacak bir biçimde yukarı çektim.
"Bu adam," dedim çenemle salonu işaret ederek. "Anlaşamıyoruz onunla. Kalp kalbe karşı derler." Umursamazca omuz silktim. Gözlerim yeniden geniş salona kaydığında Arşad'ın yüzünde ufak bir tebessümle bizi izlediğini gördüm. Dudaklarıma istemsizce bir gülüş konduğunda kafamı sallayarak kapıya doğru adımladım. Derin, elinde küçük, beyaz bir havluyla mutfaktan çıktığında Zana kolumdan tuttu.
"Derin, bir şey söyle şuna, kalsın."
Gözlerim Derin'e döndüğünde umutla bana baktığını gördüm. Bir anlığına montumu çıkarmak için parmaklarım hareketlense de son anda yerde duran çantamı omuzlarıma attım. "Gideyim, eve geçip uyurum."
Zana, gitmekte kararlı olduğumu anladığında gözlerini yumup açtı. Bu kabullendiği anlamına geliyordu. Derin, gelip yanaklarıma küçük birer öpücük kondurduğunda, holde adım sesleri duyuldu.
Derin'in kumral saçlarından önümü göremediğimden gelen Arşad mı yoksa Ejder mi anlamamıştım. Derin, usulca geriye çekildiğinde gözlerim Arşad'a takıldı. "Gidiyor musun?"
Kafamı usulca salladım. "Uyusam iyi olur."
"Burda da uyuyabilirsin." dedi gözlerime bakarken. "Sonuçta burası artık senin de evin sayılır."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GUFRA
Mystery / ThrillerKaranlık ruhlarını bilinmezliğe adayan, geçmiş gibi geleceklerinin de kaybolduğu odalarda yaşamını devam ettiren iki yaralı ruh.