Multide Ateş var. Keyifli okumalar.........
İki gündür durmadan çalışıp Nilay Hanım'ın doğum günü partisi için uğraşıyoruz. Arkadaşımızın mutluluğu için durmadan çalıştık. Güzel bi kafe kapattık ve partiyi orda yapmamız için ne gerekiyorsa yaptık. Tabi Nilay'ın hiçbir şeyden haberi yok. O sanıyor ki evde güzel, şirin, sade bi şekilde kutlayacağımızı. Hatta doğum günü için kıyafet bakmaya gittiğimiz zaman Nilay normal , pek abartılı olman yani sade şeylere baktı. Ama öyle bi yerde öyle bi şey giyemeyeceği için onu farklı kıyafetlere yönlendirdik.
Şu an kuafördeyiz. Nilay hariç hepimiz hazırız ve Nilay'ın hazırlanmasını bekliyoruz. O saçlarını daha farklı ve daha ayrıntılı yaptığı için onun işi daha üzün sürmüştü. Nilay'ın da işleri bitince toparlandık ve kuaförden çıktık. Tüm erkekler kapının önünde bekliyordu. Zaten binlerce mesaj atmalarından sıkıldıkları gayette belliydi. Kuaförden çıktık ve erkeklere doğru yürüdük.
Tabi Rüzgar'ı görmemle kalbim birden yerindem çıkma çalıştı. Sakin kalbim olan bir şey yok. Sadece Rüzgar'ı gördüm. Sadece Rüzgar'mış. O Rüzgar KILIÇ , o genç kızların gönüllerinin prensi. Off iç sesim başladı yine. Onun yanına doğru giderken biraz heyecanlansam da heyecanımı bastırıp yanına gittim. Bi de baktım Nilay ve Selim gidiyor. Tabi Rüzgar'ı görünce unuttum. Selim Nilay'ı parti saatine kadar oyalayacak bu arada bizde gidip partinin olduğu kafede son hazırlıkları yapacağız.
"Sen benim arabamla gel." dedi Rüzgar bana. Kafamı yukarı aşağı tamam anlamında salladım ve arabaya yöneldim. Bu çocuk harbi öküz ya. Ya insan der bi bu kızın kapısını açayım, biraz centilmen olayım ama yok. Katıksız odun, öküz, kütük, kereste.
Arabaya bindim ve emniyet kemerimi taktım ve Rüzgar'ın da arabaya binmesini bekledim. Rüzgar'ın arabaya binmesiyle araba birden parfüm kokusuyla doldu. O an eridim resmen. Ama ben bu parfüm kokusunu hatırlıyorum. Bu parfüm kokusu Rüzgar'ın yastığından gelen parfüm kokusu. Geçen gün Rüzgar'ın odasında telefonla konuştuktan sonra etrafa bakınırken gözüm komidinin üzerindeki parfümlere ilişti. Parfümlerin her biri ayrı bir marka, ayrı bir koku, ayrı bir mütişlik. Sonra acaba hangisi yastığından geliyordur diye düşündüm ve tekrar yastığını kokladım. O an kendimi çok garip hissettim. Birden içim ürperdi, tüylerim diken diken oldu ve daha fazla böyle olmamak için odadan çıkmıştım.
"Çok yakışıklı olmuşsun"
"Teşekkürler yani sende birazcık güzel olmuşsun. Ama fazla değil havaya girme"
"Gerzek, pis saçıntı!"
"Aaa Gökçe çok komiksin"
"Ya insan nasıl bu kadar salak, beyinsiz, karaktersiz, gıcık olur ya insan bari kibarlık olsun diye öyle der"
"Kibarlık ve ben!"
"Tabi sende haklısın bende burda bir öküze kibar ol diyorum. Pardon Rüzgar ben semin bir öküz olduğunu unutmuşum."
"Ya varya nasıl güldürüyo bu kız beni. Yok öyle bi şey!"
"Kes Rüzgar"
Baktım susmuyor ve hala konuşmaya devam ediyor bende çantamdan hiç eksik etmediğim kulaklığımı çıkardım ve bi müzik açıp dinlemeye başladım. Ama akustik bir şarkı açtım. Birden kulağıma o kadar güzel bir gülme sesi geldiki o an kimden geldiğini anlayamadım. Nasıl yani böyle güzel bir gülme sesi Rüzgar'dan mı geldi? Kafamı Rüzgar'a çevirip hayranlıkla bakmaya başladım. Rüzgar farkedip 'hayırdır, noluyo' bakışı attı. 'Yok bi şey dön önüne' bakışı attım. Tabi o nasıl oluyor diyeceksiniz ama oluyor. Yaklaşık bir yarım saat sonra cafenin önüne geldik.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AŞK RÜZGARI
RomanceRASGELE İÇİNDE #2 Romantizm içinde #143 "Hani diyorsun ya seni çok seviyorum diye. O çok ne kadar çok?" dedi. "Güzel soru. Öncelikle şunu söylüyorum seni sevemin bir ölçüsü yok. Ama benzetme yaparsam, hani küçük bir çocuğa çok sevdiği bir şeyi göst...