Multide Gökçe'nin çektiği fotoğraf var. Şarkı olarak da Buray- Sen sevda mısın? var. Keyifli okumalar...
.......
Rüzgar'ın bana söyledikleri aklıma geldikçe sinirlerim bozuldu. Ben sana bakmam. Sen kimsin de bana bakmıyorsun. Sen kendini ne zannediyorsun ya sen kendini ne zannediyorsun? Gözyaşlarıma hakim olamadım. Ya sen kimsin, kimsin? Ağlamamın hızını ve şiddetini hesaplayamazken birden durdum.
Ben neden kendimi böyle bir insan için üzüyorum?.........
Alarmın çalmasına iki saat kapıya kendi kendime uyandım. Her ne kadar buna şaşırsam da omuz silktim ve banyoya gidip güzelce bi duş aldım. Dün ağladığım için gözlerimin altı acıyordu. Gözlerimi biraz ovduktan sonra duşumu sonlandırdım ve içeri giyinmeye gittim.
Dolaba yönelip içinden bir kot pantolon, siyah renk yarım bi bluz çıkarttım. Onları giydikten sonra saçlarımı kuruttum ve düzleştirdim.
Gözlerimin kızarıklığını kapatmak için güzel bi makyaj yapmak zorunda kaldım. Bluzun üstüne deri bir ceket giydim ve siyah topuklu kısa butilerimi giymek için götürüp dışarı bıraktım. Ben tüm hazırlıklarımı bitirince bizim kızlar daha yeni uyanmıştı.
"Gökçe bu sen misin? Sen erken mi kalktın? Bi sorun mu var?" bunu Deniz şaşkın bir şekilde söylemişti.
"Yok ya bi sorun yok. Sadece okula biraz erken gidicem. Bunaldım evde. Hadi öpeyim, görüşürüz."
İçeriden çantamı da aldıktan sonra kapıya çıktım ve ayakkabılarımı gitmeye başladım. Tam bu sırada Emre kapıya çıktı.
"Gökçe bu saatte nereye? Bi sorun mu var?"
"Yok sadece biraz erken gidiyorum okula o kadar." biz Emre'yle konuşurken Rüzgar da bizi duyduğu için kapıya çıktı.
"Gökçe nereye böyle sabah sabah? Niye erken gidiyorsun? Dur bekle beraber gidelim."
"Hayır istemez"dedim ve binadan aşağı inmeye başladım. Otobüs durağına yürüdüm ve ilk gelen otobüse kendimi atıp hızla okula gittim.
Yaklaşık kırk dakika falan sonra kampüsteydim. Ya ben bu kampüse hastayım, havası insanı kendine getiriyor. Hızla kafeteryaya gittim çünkü biraz daha aç kalırsam açlıktan ölebilirim.
Bi tost ve bi kahve alıp rasgele bir yere oturdum. Birkaç dakkika sonra Ateş geldi ve yanıma oturdu.
"Naber güzellik?"
"İyilik sen?"
"İyidir de sen neden erkencisin?"
"Öyle canım böyle istedi."
Biz Ateş'le konuşurken Merve yanımıza geldi.
"Gökçe dediğin kıyafetleri getirdim."
"Ne kıyafetleri?" Ateş'in bu sorusuna karşılık olarak
"Hani ben bloguma fotoğraf falan atıyorum ya Merve'de beğendiğim birkaç kıyafet vardı. Onları giyip fotoğraf falan çekicem"
"Gökçe ben senin fotoğraflarını çekerim. Orjinal kameram var ve bayadır fotoğraf çekmekle uğraşıyorum."
"Ayy gerçekten mi? Çok güzel olur."
"Bugün müsaitsen bugün çekelim."
"Evet zaten fotoğraf çekip atmam gerekiyor. Bayadır atmamıştım."
"Tamam çıkışta beraberiz." Merve yanımızdan gitmişti ki bizim kızlar ve erkekler içeri geldi. Emre'yle Selen'i el ele görünce çok mutlu oldum. Ama Rüzgar'ı görünce bi kötü oldum. Sonra gelip yanımıza oturdular.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AŞK RÜZGARI
RomanceRASGELE İÇİNDE #2 Romantizm içinde #143 "Hani diyorsun ya seni çok seviyorum diye. O çok ne kadar çok?" dedi. "Güzel soru. Öncelikle şunu söylüyorum seni sevemin bir ölçüsü yok. Ama benzetme yaparsam, hani küçük bir çocuğa çok sevdiği bir şeyi göst...