Multide Nilay...
.........
Şu an evde oturmuş ağlıyorum. Neden mi? Çünkü Rüzgar benim yüzümden kavga etti. Hemde Ateş'le. Rüzgar Ateş'e kafa atınca Ateş'te ona karşılık verdi. Sonra o ona, o ona diye devam etti. Sonra Ateş'in arkadaşları geldi , bizimkilerde geldi derken kavga büyüdü. Birde baktık tüm parti kavgaya dahil oldu. Tabi ne kadar engellemeye çalışsakta ayıramadık ve polis ekipleri gelip onları nezarete attı. Bu gece boyunca orada kalacaklarmış. İyi olmuş cezalarını çeksinler.
Benim yüzümden arkadaşımın doğum günü mahfoldu. Oradan çıktıktan sonra Nilay saatlerce ağladı. Benim yüzümden arkadaşımın böyle üzülmesi benim canımı bir hayli sıktı. Hatta şu an bu yüzden ağlıyorum.
"Gökçe"
Nilay'ın sesiyle gözlerimdeki yaşları silmeye çalıştım. Silmeye çalıştım diyorum çünkü ağladığım için tüm makyajım birbirine girmişti."Efendim"
"Girebilir miyim?"
"Aslında pek müsait değilim ama"
"Gökçe sanki bilmiyorum içerde ne yaptığını!"
"Tamam gir"
Nilay'ın içeri girmesiyle çığlık atması bir oldu çünkü gerçekten çok kötü bir haldeydim. Tabi Nilay'ın güçlü çığlığı sayesinde tüm kızlar benim odama toplandı. Hepsi kötü kötü bakınca dayanamadım.
"Ya ne bakıyorsunuz? Anladım makyajım akmış. Tamam şimdi hepiniz çıkın, bi duş alıcam sonra konuşuruz!"
Hala beklemeye devam ettiler. "Hadi" diye bağırınca hepsi tırmış bir şekilde odamdan çıktı.
Banyoya girip ılık bi duş aldım ve çıktım. Ilık duş sinirlerimi birazda olsa aldı. Çıktığımda herkesin yatmış olduklarını gördüm. Bugün hem çok uzun hemde çok zor bir gündü bu yüzden hepimiz çok fazla yorulmuştuk. Bende en iyisinin yatmak olduğunu düşünerek yatağa girdim. Bugün yaşananları düşününce Rüzgar'ın neden böyle yaptığını düşünmeden edemedim.
Eğer böyle düşünmeye devam edersem gece boyu uyuyamayacağımı kendime hatırlatıp kendimi uykunun kollarına bıraktım.
Sabah Selen'in beni dürtmesiyle uyandım. İyiki de bugün pazardı. Yoksa vu halde okula gidebileceğimizi pek sanmıyorum. Tamam kalkıyorum gibi geçiştirmelerle Selen'i odadan yolladım. Saate baktığımda 11:40 yazısını görünce güzel bir yuhh çektim ve kalktım. Banyoya gidip elimi yüzümü yıkadım, dişlerimi fırçaladım ve saçlarımı tarayıp içeri geçtim.
Salona gittiğimde kızların sofrayı kurduklarını gördüm. Ama bi dakika neden masada toplam sekiz tane tabak var ki?
"Ayıptır sorması neden masada sekiz tane tabak var? Hayırdır birilerini bekliyoruz da benim haberim yok?"
"Şeyy, yani erkeklerde gelecekte ondan." dedi Nilay.
"Ne dedin sen diye bağırdım Nilay'a"
Tam o sırada kapı çaldı. Deniz mercekten baktı ve "onlar" dedi. Hepsi bana sorar bir şekilde bakarken derinden bir 'offf' çektim ve kafamı tamam anlamında aşağı yukarı salladım.
Deniz gidip kapıyı açtı ve geldiler. Hepsi geçip kanepelere otururken yavaş yavaş onları süzdüm. Hepsinin yüzünde morluklar vardı. Emre'nin dudağı patlamış, Buğra'nın kaşı yarılmış, Selim'in ise dudağı şişmişti. İçimden Rüzgar'a pek bakmak gelmese de istem dışı baktım. Onun da dudağı yarılmıştı ama onun diğerlerinden fazla olarak elini de sarmıştılar. Ben zaten dün fark etmiştiştim elinin mahf olduğunu. Onları o kadar çok dövmüştü ki onları elinden kan gelene kadar yavaşlamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AŞK RÜZGARI
RomanceRASGELE İÇİNDE #2 Romantizm içinde #143 "Hani diyorsun ya seni çok seviyorum diye. O çok ne kadar çok?" dedi. "Güzel soru. Öncelikle şunu söylüyorum seni sevemin bir ölçüsü yok. Ama benzetme yaparsam, hani küçük bir çocuğa çok sevdiği bir şeyi göst...