22. Bölüm:Rüzgar Kayıp?

632 373 81
                                    

-Not: Diğer bölüm en çok yorum yapana ithaf edilecektir!-

Keyifli Okumalar...

.....

Rüzgar bir çocuğu tutmuş üzerine bağırıyordu. Çocuğun kaşından ve burnundan akan kan da ne kadar kötü hırpaladığının bir kanıtıydı sanki. Gördüklerim zaten beni şok ederken duyduklarım ile öylece kalakaldım.

"Bana bak lan! Bir daha sakın Gökçe'nin adını ağzına almayacaksın. Ne sen ne de bir başkası! Hele bir deneyin, hele bir deneyin! O zaman görürsünüz ne olacağını. Siz kimsiniz lan? Kimsiniz? Kimsiniz de onun adını ağzına alabilirsiniz! Ne Volkan ne de bir başkası Gökçe'yi benden alamayacak. O benim! O Benim!"

Duyduğum sözler karşısında öylece kaldım. Rüzgar ne demişti az önce? O benim mi demişti? Ne diyordu bu böyle? Şaşkınlıktan açılan ağzıma elimi götürürken kolumdaki çantam ve elimdeki bir kaç kitap yere düştü. Çıkan ses ile tüm herkes bana döndü. Ben hâlâ öyle bakıyordum çünkü duyduklarımı idrak etmem biraz zor olacaktı. Rüzgar önce beni gördüğüne şaşırmışcasına baktı, ardından da kaşlarını çattı ve ben gelmeden önce dövdüğü çocuğun yakasını bıraktı. Bana bi bakış attı ve çıkışa doğru yöneldi.

Önce arkasından boş boş bakarken sonra ardından gitmem gerektiğini düşündüm ve yerde olan çantam ve kitaplarımı umursamadan onun ardından koşmaya başladım. Hızlıca dışarı çıkıp etrafa bakmaya başladım. Arabası hâlâ ordaydı demek ki henüz gitmemişti. İyice etrafa baktığımda kenardaki ağacın hemen yanında olduğunu gördüm. Sanki içerde çocuğu az dövmüşcesine şimdi de ağacı yumrukluyordu. Koşar adımlarla yanına gittim. Topuklularımın çıkardığı sesten ötürü geldiğimi duymuş olacak ki dönük bana baktı kısa bir süre, ardından tekrar önüne döndü.

"Rüzgar!" Diye bağırdım. "Ne oluyordu az önce içerde?" dedim kaşlarımı çatarak. "Yok bir şey. Sadece bi arkadaşa haddini bildiriyordum o kadar!" diyerek kestirip attı ve arkasını dönüp ilerlemeye başladı.

"Rüzgar, böyle gidemezsin tamam mı? Bana hiçbir açıklama yapmadan şurdan şuraya gidemezsin!" dedim bağırarak. Dediğim etkili olmuş ki arkasını dönük bana baktı. "Ne dememi bekliyorsun Gökçe?" dedi. Haklıydı, ne demesini bekliyordum? "Bilmiyorum. Ama şunu çok iyi biliyorum ki bana bi açıklama yapmadan hiçbir yere gidemezsin!" dedim. İçeride söyledikleri olağan dışıydı. "İçeride Gökçe hakkında konuşamazsınız, o benim deyip şimdi susamazsın tamam mı? Asla! Madem bi şey söylüyorsun devamını da getir!" diye bağırdım. Bağırmamın ardından gelen gökgürültüsü ile kafamı kaldırıp göğe baktım, umarım yağmur yağmazdı.

"Ne diyeyim Gökçe hadi sen söyle! İçeride herkes senin Volkan ile sevgili olduğunu düşünüyor ki ben olsam bende öyle düşünürdüm. Birbirinizin dibinden ayrılmıyorsunuz!" deyince araya girdim. "Düzgün konuş!" "Yalan mı Gökçe? Hı, sen söyle yalan mı? Ders harici birbirinizden bir metre uzağa gitmiyorsunuz, ne bekliyordun ki?" dedi. Gözlerine bakamıyordum çünkü çok farklı bakıyordu. Hayal kırıklığı vardı gözlerinde, sitem vardı, üzüntü vardı, biraz da pişmanlık...

Bir adım bana yaklaşıp yüzünü yüzümün hizasına getirdi. "Lütfen Gökçe, sen bi size dışarıdan baktığını düşünsene size, ne düşünürdün? Kim olsa öyle düşünür!" dedi. "Hayır!" dedim fısıltıyla. "Evet! Söylesene Gökçe, gerçekten de o senin sevgilim mi? Benden mi saklıyorsun?" dedi. Kafamı salladım sağa sola. "O zaman neden onun adı senin biyografinde yazıyor, niye her yerde fotoğraflarınız var? Niye ya niye?" diye bağırdı. Dolan gözlerimi zorlamak için dudağımın kenarını ısırdım. O benim kuzenim, aptal! Diye bağırmamak için kendimi zor tuttum. Kafamı sağa sola sallıyordum, çünkü cevap verebilecek durumda değildim.

AŞK RÜZGARIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin