Deniz herzaman hayal kuran hep kendi içinde hayallerini yaşamış çocukluğu aşırı sessiz,içine kapanık geçmiş ve annesini çok küçük yaşta kaybetmiş babasını ise hiç tanımamış olan bir kız.Esmer tenli mavi gözlü 1.75 boyunda düz saçlı birisi.Türkiyede samsun da doğmuş ve daha 6-7 yaşlarındayken yetimhanenin mapushanesinde hapis kalmış.Ne yazıkki içine kapanıklığı yüzünden o yaşlarda hep acısını içine atmış ve ayrıca hiç sevmediği yurt müdüründen daha o yaşlarda nefret ediyordu deniz.
sebebini ise denizin ağzından dinleyelim isterseniz...Denizin ağzından
Daha çok küçüktüm ama annemin bana o yaşlara kadar ezberlettiği hastahanede zar zor söylediği kelimeler hala aklımda o adamdan nefret ediyorum ve ölesiye nefret ediyorum o zamanlar biraz daha büyük olsaydım keşke en azından o adamı gözümü dahi kırpmadan vurabilirdim.Bize yaşattığı o şaheser müthiş acılar hep içimde yaşayacak onu bir gün bulursam eğer...
6 yaşlarında gelmiştim ben bu hapishaneye yani yetimhaneye o zamanlar hiç kimseyi tanımadığımdan dolayı kimseyle konuşmamıştım o cadı beni buldu ve hapishanesine tıktı.Annemin mezarını dahi ziyaret edemiyordum neredeyse onun yüzünden onun beni ilk bulduğu ve aldığı evraklarımı hızla nasıl imzaladığını gördüğüm an beni çok sevdiğini zannetmiştim çünkü bana artık geçici annen bu kadın demişlerdi.Geçici anne lafında değildim ama anne lafının sıcaklığı çok hoş gelmişti kulağıma fakat hepsi daha fazla çocuk daha fazla para demesiyle anlaşılmıştı.Bu kadın bizi sadece para olarak görüyordu hoş yetimhanenin şartları o kadar da iyi değildi bir çocuğun rahatça kendi evindeki gibi uyuyabileceği geniş ve süslü bir yatağı yoktu parkeler ahşapdan ve bazı yerleri su aldığından gıcırdıyordu duvarların renkleri hep aynıydı tonu hep soğuk tu aslında sarı sıcak bir renktir ama neyse beni buraya elimde bir oyuncak ayı ve bir gözünün düğmesi düştü düşecek olan bir ayıcık ve benim bileğimde annemin taktığı o acayip şey uğurluymuşmu ne bileklik gibi birşey vardı,annemin garip inançları vardı çünkü annem Türk değildi türkiyede doğmamıştı o zamanların zenginlerinden olan türk bir adam tarafından evlendirilip türkiye ye yollanmıştı annem çok güzel ve masum yüzlü bir hint kadınıydı yarı müslüman yarı hint de diyebiliriz ama ne yazıkki onun ölümünü ve sebebini dahi bilemeden
Ne olduğunu anlamadan hastaneden çıkarılmıştım ve o cadıya verilmiştim ilk kez kendi odama getirildim ve odadaki çocukların hepsinin yüzü bana bakıyor bazıları aralarında fısıldaşıyor bazıları gülmemek için kendini zor tutuyordu hatta kıkırdayanı dahi vardı ne vardıki benim halimde? Ve beni oraya getiren kadın konuştu adı azraydı ve sizin yeni arkadaşınız hem oda arkadaşınız hem de kardeşiniz dedi ve beni yatağıma doğru götürdü odadaki çocukların bazıları 11 bazıları ise benle hemen hemen aynı yaştaydı çok korkuyordum annem nerdeydi neden ben buradaydım ve burası neresiydi?Aklımda çok soru vardı ve kadın bana yatağımı gösterdi.- artık buradasın canım artık sana biz bakıcaz dedi. Ben ise sadece annem nerde demiştim o da"öldü" diyerek gitti hiçbirşey soramadan gitti ve etrafımdakiler sanki neden burada olduklarını unutmuş gibi benimle alay ediyorlardı bazıları konuşmaya çalışıyor gibi bazıları itiyor bazıları ise ne kadar pis göründüğümden ve çınarın beni pataklaya pataklaya yıkatıp nasıl da güleceklerinden anlatıyordu ve gerçektende öyle olmuştu beni ilk gördüğün de gülümseyip pis terli ve haliyle ıslak olan saçımı ellediğinde iyi gibi görünsede sonrasından odaya gelip beni azarlamış ve hizmetçiye acilen beni yıkaması gerektiğini" şu pirelerini ortaya saçmadan önce yıka şunu" diyerek iletmişti.Böylece herkes bana tiksinerek bakarak gülmeye başlamıştı bir kaç kişi hariç.Işte ilk gün böyle geçmişti.Hapishanedeki ilk günüm hizmetçi kadın beni yıkayıp kurulayıp yatağıma yatırdıktan sonra üzerime battaniyeyi çekti ve yanağıma bir buse kondurdu aynı annem gibi ve kulağıma eğilip yavaşça,birşey olursa beni çağır adım
Simah demişti itiraf etmeliyim hayatımda duyduğum en garip kelimeydi bu aslında kendiside garipti çok genç ve tatlı bir görüntüsü vardı çok güzel kokuyordu özellikle saçları sanki annem gibi kokuyordu o mis yasemin kokusu onun içtenliği gerçek bir anne gibiydi kim bilir belkide öyleydi çok acı çekmiş içinde binbir derdi bulunduran içi yaşlanmış ama sanki görünüşü ben inadına ayakta durucam dercesine ayaktaydı en fazla 25 lerindeydi bana göre onu görmek benim için çok uzun bir zaman dilimi içerisinde değildi zaten ve o herkes uyuduğu için sessiz ve yavaşça gitti gerçi her ne kadar yavaşçada olsa yer yer ıslanan parkelerden sesler sanki korku treninin tekerleklerinin arasında çıkarttığı o iğrenç gıcırdama sesi gibi gıcırdıyordu.Ben daha ona birşey daha dememiştim üstelik ilk günüm kimseye soru sormamın fırsatı olmadığı bir zaman olarak geçmişti aslında.
Çınardan nefret ediyordum adı gibi çınar gibi bir kadındı kökleri toprağa sımsıkı bağlı ve ne kadar yaşlanmış gibi görünsede dimdik ayakta,bu görüntüsü bile ne kadar korkutucu olduğu hakkında bilgi veriyordu aslında onun kırışıklarla dolu yüzü,
simsiyah şimşekler çakmasını andıran bir geceyi andırıyordu
adeta gözleri bunları saymaklakla bitmeyecek cadının ta kendisi o.
Bana bu yurttan çıkana kadar binbir türlü eziyet yapmıştı bazen öğrenci bazen en sevdiği kızı (yalandan tabi)
Bazen veya çoğunlukla hizmetçi oluyordum.Sanki yetimhane de değilde satın alınmış bir robota benziyordum.Ne diyebilirimki ben sesimi çıkartmadığım sürece bu böyle sürdü ve en sonunda zaten sesimi çıkarttığımda buradan resmen beni kovmuşlardı hoş meraklısıda değildim buranın ya orası da ayrı birşey.burada tam 10 yılım geçti 17 yaşımda ayrılmıştım daha doğrusu kovulmuştum buradan sadece arkadaşlarımın hatrına 10 yıl anca geçti ilkokulda fazla sesim çıkmayan hatta oldukça sessiz annesiz ve babasız bir kızdım ama buna rağmen arkadaşlarım oluşmaya ve ilgi çekmeye başlamıştım çok saf ve sıradan olan bir arkadaşlık olabilir belki ama bizim arkadaşlığımız hiç bu söylediklerim kadarıyla kalmamıştı belki hapishanemde çok sessiz olabilirdim ama ben ilkokulda çok eğlenceli zamanlar geçirmiştim tam bir delilik bir keresinde 4 kişilik bir grubumuz gibi birşeyimiz vardı bizim 3 kız 1 erkek bizim hiç sevmediğimiz ingilizce hocası biz 4.sınıftayız tabi o zamanlar çok sinirli ve hiçkimseye tam bir vermeyen sevmediği öğrencilere sürekli bağıran bir hocaydı kendisi sınıfta sessiz duranları hiç sevmezdi ama ses yapanları da hiç sevmezdi zaten biz de 4.kişiyi yani toprakla daha yeni tanışmıştık ve çok sıcak espirili biri olduğundan çok sevecen bir çocuktu çok fazla konuşurdu ve bu yüzden bir gün öğretmen toprağa bağırmıştı ve toprak sinir ve ağlamak üzere olduğu için o kadar çok aşağılandığı için olsa gerek sınıfı terk etmişti ve öğretmen annesini babasını okula çağırmıştı aslında toprağın annesi ve babasıda çatlaktı bence öğretmen ne derse ona kafa sallayıp biz elimizden geleni yapacağız demişlerdi ve ertesi gün toprak öğretmenin sandalyesine ve masasına öğretmen gelmeden 1 dk önce çok güçlü bir yapıştırıcı sürmüştü ve tabiki sonrasında olanlar oldu elleri ve eteği sandalyeye yapışmıştı daha sonra öğretmeni diğer öğretmenler kurtarmıştı fakat lavaboya kadar sandalyeyle birlikte yürümek zorunda kalmıştı zavallı kadın.Bu anılar hiç unutulmaz daha sonrasında ise zaten toprak ceza almamıştı bizim sayemizde 3 kişi toprağı kurtarmıştık yani sınıfı ikna etmek biraz pahalıya patlamıştı orası ayrı herkese birer çikolata.Daha sonrasında o sıra hapishanede neler oluyordu diye sorarsanız eğer benim içlerinde en çok sevdiğim simah abla yani bana yetimhanede ilk kez o kadar yakın davranan kadın bana artık aşırı yakındı 5.sınıfa giderken bana babam olacak kişi hakkında dahi herşeyi anlatmıştı annemin çok yakın arkadaşıymış simah abla zaten annem ile konuştuktan hemen sonra
Simah ablada beni cadıya söylemiş ondan sonra hapishane hayatı başlıyordu zaten simah ablanın bu adam hakkında anlattıkları ise benim beynimde o kadar çok yer etmişti ki onu tekrardan öldüresim gelmişti ortaokul da derslerim çok kötüydü
Hatta aram bile yoktu derslerle.3 kişi kalmıştık zaten içimizden biri çok çalışkandı çoğu derslerimizde o bize yardım ediyordu zaten o da daha sonradan ayrılmıştı simah abla ise koğuşa veya hapishaneye yeni gelenlerlede ilgileniyordu fazla bana ayıracak vakti yoktu yani ortaokulda hep o adamı düşledim görünüşünü şimdi nerde olduğunu falan dediklerine göre hafif sakallı 1.75 boylarında orta kilolu çok olmasada esmer bir adammış pardon adam dedim.Bunu sadece toprağa rahatça anlatıyordum çünkü yasemin benle fazla takılmazdı lisede de hiç görüşmemiştik zaten toprakla aynı liseye gidiyorduk çok şanslıydım onun gibi bir arkadaşım hatta dostum olduğu için benim halimden bir şekilde anlıyordu sonuçta onunda annesi ve babası yoktu onunkiler bir kazada ölmüş ve şimdiki anne ve babası onu evlatlık almıştı onunla biz bir bütün gibiyiz aslında en çok sevdiğim arkadaşımdı o benim ve lise ni ilk senesine birlikte başlayacaktık resmen ortaokul o kadar çok zorluklarla geçmişti ama hepsi toprağın sayesinde daha iyi oldu.Beni hep güldürmek isteyen,ben ağlayacak olduğum anda şakrabanlıklar yapıp binbir türlü yolu deneyip beni güldürmeyi başaran tek insan oydu simah ablada vardı da ikisinin de yeri ayrıydı tabi.Yaseminle de ortaokuldan sonra daha görüşmemiştik zaten.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Saflığın Kırmızısı
Teen FictionBen hiç hayal kuramadım.Bütün herşey benim dışımda gerçekleşti... Acılar,aşklar ve dostluklar ve benim acılarımda bana tek geliri olan şey gerçekleri görebilmemdi.... Mafya benim kardeşim di.Hindistan ise dünyam.