9.sınıfın 2.döneminin 2.yazılılarını da bu hafta olduk.Cidden öğrencilere ta gidip te 1.dönemin başından 2.dönemin sonuna kadar soru soran bir hoca gönderilmemeli.Anlaşılan Fizik dersinden kalıcam eğerki performans etkili olmazsa tabi gidipte edebiyattan proje almıştım keşke dersleri değiştirebilsem.Edebiyat dersim öğretmenim sayesinde iyiydi bence bir öğretmen öğrenciye ne kadar kıymet verirse ve ne kadar değerli olduğunu hissettirirse öğrenci de o kadar kendine güveniyor ve derse çalışmaya başlıyor aslında bana göre bir öğrencinin derste başarılı olup olmaması öğretmenine bağlıdır.Gönül hoca bana bir görev vermişti ve en son bir dahaki hafta verecektim.Hayal kurmak ve ben bilmiyorum belki de gönül hocanın söylediği gibi imgeleri birleştirmekte veya pozitif düşünmede sorunum vardır.Bana küçüklüğümden beri annem dışında hiçkimse ne olmak ostiyorsun diye sormadı.Sadece sınıf öğretmenlerimiz soruyordu bu kadar.Özel olarak şahsiyetime soran kimse olmamıştı.Annem ise hep benim doktor olmamı istemişti.Bende hep anneme "hayır ben senin gibi bir anne olucam."diyordum.
Hafta sonları keşke cuma cumartesi pazar pazartesi günleri olsaydı ve diğer günlerde okula veya işe gitseydik 2.sınavların birçoğunu atlatmıştık aynı zamanda ben ticaret meslek lisesinde olduğum için bölüm de seçmem gerekiyordu.Bilişim,Muhasebe,Aile ve tüketiciliği,Ulaştırma ve pazarlama bölümleri vardı bana en cazip gelen bilişim bölümüydü.Muhasebe için matematik lazımdı ve o bende yoktu,Aile ve tüketiciliğini 2.Sıraya yazmıştım gerisi de zaten bana göre bölümler değildi.Şimdi yurtta ilk işim bir kağıda geleceğim ile ilgili hayallerimi yazacağım.Gelecekte ne olabilirim veya ne olmak istiyorum?
Aslında hangi işin maddi yınden imkanı daha çoksa onu seçmek isterdim ama şöyle bir gerçek daha vardı ki maddi geliri yüksek işlerin puanları da yüksek oluyordu.Aslında ingilizce öğretmenliği olabilirdi ama benden doktor olmazdı.Çok zor kan görünce bayılan ben aşırı zor doktor olmam.Hemşire,doktor,hasta bakıcı yani tıp ile ilgili,sağlık ile ilgili bir bölümde ben yokum.
Ingilizceyi seviyordum.ingilizce öğretmenliği ve ben.Sınıfa geliyorum 3 cm topuklularla tak tak tak.Üzerimde hafif dar vücut şeklimi belli eden bir kıyafet,makyaj ve biraz hava püfür püfür kokan parfümüm.Tamamdır ideal bir bayan ingilizce öğretmeni.Şakası bir yana olmak da isterdim.Bir dakika az önce ben hayal kurmuştum değilmi?evet evet hayal kurdum.Demek ki bende her insan gibi hayal kurabiliyormuşum.Hmm aslında biraz daha düşünüp bunları kağıda aktarmam lazım.Aslında şuan kendime bir hedef bile belirledim.
Okula geldiğimde henüz kimse yoktu.Senenin sonları olduğu için ve 2 tane sınavımız kaldığı için dersleri boşluyorduk.Ayrıca sivil gelinmeye de başlanmıştı.Yarın ve yarından dan sonra sınavlar sona ermiş olacaktı.Ve daha sonra bizim için okullar açık olsada kapanıyor ve tatil oluyordu.
Biraz daha bekledikten sonra gizem sınıfa girdi biraz sohbet ettik annesinin durumunu falan sordum daha sonra ikimizinde bilişim bölümüne gidiceğimizi duyunca çok sevindim.Öğlene kadar gizemleydim toprak yine ortalarda yoktu.Öğlen olduğunda ikimizde kantine indik.Ben kantin boş olduğu için kantinde oturmayı tercih ettim fakat gizem dışarıda oturalım diye tutturdu bende gizeme "eğerki dışarıda fazla insan yoksa gelirim dedim".Gizem "tamam o zaman ben bakmaya gidip gelicem." Dedi ve gitti ardından gelmesi 5 dk bile bulmamıştı gizem koşarak yanıma geldi ve soluk soluğa "Dışarıda...toprak..toprak emirle kavga ediyor." Dedi ikimizde dışarıya yani bahçeye koşarak çıktık.Geniş bir kalabalık yuvarlak şeklinde bir yeri sarmış herkesin içinden geçerek ve çoğunu ittirerek en öne geldim ve gördüğüm görüntüler dehşet vericiydi emir toprağı dövüyordu ilkokuldan beri toprağı öğretmenler dışında kimsenin dövdüğünü görmemiştim.Şimdi ağzının kenarı patlamış,sağ kaşının kenarında derin bir yara oluşmuştu emir hala toprağın üzerinde toprağın çenesine ve yüzüne yumruk yerleştiriyordu ayrıca bir kişi daha vardı yüzü tanıdık geliyordu ama hatırlayamamıştım.Ama hiç adil olmayan bir kavgaydı 2 kişiye 5 kişi mi toprağın elini ve kendisini arkadan biri tutuyor yanında da birşey olursa diye duran bir çocuk daha vardı o halde herkes dayak yerdi.Diğer çocuğu ise bir kişi tutuyor diğeri dövüyordu toprak diğer çocuktan daha fazla hırpalanıyor kenarda duran çocukta ara sıra toprağa tekme veya yumruk atıyordu emir en sonunda "Kimmiş lan patron gördün mü piç kurusu" diye bağırdı ve elini çok sert bir şekilde toprağın karnına vurdu toprak iki büklüm olmuştu ve bu sefer ağzından da kanlar çıkıyordu bir anda toprak diye bağırdım birkaç kişinin bakışı üstümde dolansada emir beni hiç duymadı tam toprağa bir kez daha vuracaktı ki toprağın önüne geçtim.Emir çekil ayağımın altından deyip kolumdan tutup fırlattı yere çakılsamda hemen toparlanıp ayağa kalktım toprak biraz doğrulur gibi olduğunda emir tekrar aynı şekilde elini yumruk yaptı tam vuracakken arkasından koşup bu sefer emirin kolunu yakaladım hayır bu sefer beni geri itmemesi gerekiyordu kolu havadayken yakalamıştım emirin gözleri beni bulunca beni itmeye kalkıştı ama onun kolunu sımsıkı tutuyordum bana beni öldürecekmiş gibi bakıyordu."Yeter dur artık yapma lütfen görmüyormusun ne halde." Dedim Bir anlık da olsa duraksadı fakat bu sadece onun nefes almasına yetmişti tuttuğum kolunu hareketsiz bırakıp toprak tam doğrulmuş gibiyken göğsüne çok kötü bir yumruk attı ağzından daha fazla kan çıkacağını anladığım için bakmamıştım tekrar son sesimle yeter diye bağırdım anca emir beyin dikatini çekebilmiştim herhalde "Ya sen ne istiyorsunki topraktan ne yaptı o sana hem dur dediğim halde neden durmuyorsun yeter dur artık bize daha fazla zarar vermeyi de kes!" Dedim en çok cırlayan sesimle fakat o hiçbirşey yapmamış gibi sadece "kimin patron olduğunu gösterdim ona güzelim." Dedi "Ne demek kimin patron olduğunu gösterdim ya çocuğu öldürünce eline patronluk falanmı geçicek zannediyorsun sen.Hastamısın sen ya neredeyse öldürecektin toprağı bumu tek derdin yani herşeyi mahvetmek vurup kırmak daha sonra ortalıkta herkesi korkutup ben patronum diye ortalıkta gezinmekmi!Ama şunu bilki ben senden korkmuyorum ve aynı zamanda senden şuan nefret ediyorum.Bir daha bana asla güzelim deme.Ve ben senin sevgilin değilim bunu o kalın kafana sok."dedim bana doğru bir kaç adım attı "demek benden korkmuyorsun ha?" Dedi "Hayır çünkü sen korkulacak birisi değilsin.Normal insanlar kendine zarar verenlerden değil aslında zarar verenin kendine zarar vermesinden yani deli gibi bir psikopattan korkarlar ama sende onlardaki kadar ne yürek ne de cesaret var sen sadece emir vermeyi bilip güçsüzlerle uğraşıyorsun. Dedim bir elini boğazıma koyup "hala korkmuyorsun öyle mi?" Dedi cidden bu çocuk ruh hastasımı yoksa duymuyormuydu bütün söylediklerimden sadece korkmuyorum kısmını anlamış gibi davranıyordu elini hafif bir şekilde sıkmaya başladı "evet korkmuyorum." Dedim elini biraz daha fazla sıktı "hala korkmuyormusun?" Dedi etraftaki kalabalık hala bizi izliyordu nasil insanlar insan bir yardım eder "Hayır." Dedim sesim yavaş yavaş azalıyordu.Elini ses tellerime tam dayayıp artık gerçekten sıkmaya başladı "hala korkmuyormusun?" Boğazımda öksürükler tıkanırken cevap veremedim başımı hayır anlamında salladım elini artık beni gerçekten boğarak öldürmek istercesine sıktı "hala mı korkmuyorsun." Dedi duygusuzca bir saniyeliğine göz göze geldik daha sonra başımı oynatamadım bile gözlerim yavaş yavaş kararmaya başlamıştı baş parmaklarımı boynumu biraz daha sıkıyordu daha ekran yarı yarıya kararmıştı bıraktığında öksürüklerimden dolayı soluk soluğa kalmıştım zar zor derin derin nefesler alıyordum bir an gözüm yerde yatan kanlar içindeki toprağa kayınca emin olamadım gerçekten o toprakmıydı biraz daha incelerken toprak olduğunu fark ettim ağzından çıkan kan yerle birleşmiş küçük bir hafuzcuk oluşturmuştu kanı görmem ile bayılmıştım zaten.Gözümü araladığımda karşımda duran kişinin gizem olması gerekliydi emir değil diye düşündüm.
"Ne arıyorsun sen burada?"dedim.Bana karşı sırıtarak "seni kurtaran prensine teşekkür etmeyecekmisin?" Dedi ne prensinden bahsediyor bu gerizekalı?
"Ne saçmalıyorsun sen.Kardeşimi döven bir kişiye teşekkür mü edeceğim birde?"dedim ters bir tavırla"Kardeşini dövmüş olabilirim ama senin hayatını kurtardım güzelim." Dedi herzamanki çapkın ama bir o kadar sinir bozucu ses tonuyla "Ne kurtarması neyden bahsediyorsun sen?"dedim Emir daha fazla uzatmadan direk konuya giriş yaptı "Bayıldığın zaman burnun kanıyor ve hemofili hastası olduğunu da bildiğne göre daha fazla soru sormana gerek yok.Ayrıca birden fazla burnundan kan gelmesiyle bende sana kan vermek zorunda kaldım." Dedi hemofili hastası olduğumu bende biliyordum ama bayıldığım zaman burnumun kanadığını bilmiyordum doğrusu.Birde bana zorla kan mı vermiş? Sanki zorlayan vardı onu."Teşekkürler ama gerek yoktu hastahanenin yedekte bulunan kan torbaları vardır en azından toprak ile kan grubumuz aynı ondan da alabilirlerdi."Dedim ne çok konuştum ben böyle "Önemli değil güzelim." Dedi yandan sırıtışıyla.Tamam itiraf etmek gerekli ki bu çocuk gerçekten yakışıklıydı ve bu şekilde sırıtmak ona yakışıyordu ama toprak nerede? Olduğum yere biraz daha bakınca buranın hastahaneye benzer bir tarafı yoktu odanın duvarları rütübetli ve yer yer yosun tutmuştu camda muşamba vardı ve tahta çakılıydı kolumda bir serum vardı hemen onun yanın ise küçük masa vardı onun üstünde küçük bir abajur vardı.Yataktan hafif doğrulduğumda gördüğüm görüntüyle dehşete düştüm yatağın ayak ucunda bir çocuk yerde boylu boyunca yatıyor ve başının etrafında kanlar vardı.Gözlerimi iri iri açıp emire baktım "Toprak nerede?" Diye sordum hafif kızgın bir bağırışla.Emir çocuğa bakıp gülümsedi ve bana bakarak "Toprak.." dedi kolumdaki serumu çıkararak çocuğun yanına gittim saçlarından tutup kaldırdığımda...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Saflığın Kırmızısı
Novela JuvenilBen hiç hayal kuramadım.Bütün herşey benim dışımda gerçekleşti... Acılar,aşklar ve dostluklar ve benim acılarımda bana tek geliri olan şey gerçekleri görebilmemdi.... Mafya benim kardeşim di.Hindistan ise dünyam.