8.Bölüm Tanışma

134 21 0
                                    

Mert'in bana git demesiyle Mert ile görüşmememin beşinci günündeydim.
Artık bu sıkıcı gelmeye başlıyordu. Mert'i özlüyordum. Yine şu''Aşk depresyonu'' denilen depresyona girmek istemiyordum ve bunun içinde direniyordum. Aleynayla bu konuyu konuşmuştum o da Mert'e düşünmesi için biraz zaman vermemi ve doğruyu bulacağını yani benimle barışacağını söylemişti. Ama beş gün düşünmesi için biraz fazla değil mi? ya da ben mi öyle hissediyorum. Mertle ayrılmıştık, yani sanırım öyle görünüyordu. Aslında bu dediklerimden pek emin olduğum söylenemez fakat yaşadıklarımızın tek genel adı var o da ayrılık.
Sıcak yatağımdan çıkıp banyoma geçtim yüzümü soğuk su ile yıkadıktan sonra tekrar odama geldim. Gri sportif tayt ve kırmızı kapşonlu ince tişört geçirdim üzerime. Ardından aynanın karşısına geçip özgür olan saçlarımı tokayla tutturdum. Ardından telefonum ve kulaklığımı aldım. Aşağıya indiğimde kimse yoktu. Tabii ya Özlem abla'nın bugün yurt işleri tamamlanıyordu. Cansu ise kursta'idi. Yani Özlem abla yurda dönüyordu. Onun için sevinsem mi ?kendim için üzülsem mi? bilemiyordum. Özlem ablanın gitmesini istemiyordum ama o da yurttaki arkadaşlarıyla yaşamayı çok özlemişti ama belli etmiyordu. Küçük  ve sağlık içeren bir kahvaltı  yapıp dış kapının yanındaki vestiyerden siyah spor ayakkabılarımı giydim. Ardından siyah hırkamı alıp evden çıktım.
Telefonumdan ''lyas Yalçıntaş, İncir'' şarkısını açtım. Bu adam ve şarkılarının pahabiçilemez bir hislenimi, güzelliği vardı. Koşmaya devam ederken bir anda ayağım büküldü ve dengemi sağlayamayıp kaldırım köşesine düştüm. Hemen kalkmaya çalıştım ama ne yazık ki ayaklarım kalkmamı onaylamıyordu. Binlerce kez denememe rağmen doğrulamadım. Evet, telefonum yanımdaydı Hemen Mert'i aramak için numarasını çevirdim.
Aramadan önce düşündüm gelmezdi yani bana git diyen bir çocuk niye benim için gelsin ki yanıma diye düşündüm. Ve aramaktan vazgeçtim. Aleyna'yı aramaya karar verip numarasını çevirdim. Ne yazık ki açmadı. Bir daha aradım. bir daha bir daha ve bir daha ama açmıyordu.
Evet, uyuyor olabilir diye düşünüp vazgeçtim. Artık arayacağım kimse kalmamıştı. Bir an aklımdan Atakan geçti ama bu düşüncenin saçma olduğun düşünüp vazgeçtim. Şimdi ne yapacaktım peki? Ayağım hiç iyileşir gibi görünmüyordu ve bu beni daha da tedirginleştiriyordu. Of!
Aslında Mert gelseydi şuan daha da iyi oluyordu belki hem eskileri hatırlardık yani nasıl tanıştığımızı falan.
Soğuk bir ses ''Tut şu elimi'' dedi.
Kafamı kaldırdığımda Gökalp denilen o kötü çocuğu gördüm. ''Senin yardımına ihtiyacım yok benim'' dedim yalan söyleyerek.
Evet, tabi ki vardı kalkamıyordum  ve birini beni kaldırması gerekiyordu. ''Buradan bakılınca hiç öyle gözükmüyor'' dedi alaycı bir sesle. ''Git'' dedim.
''İyi peki gidiyorum'' dedi gülerek.
Sanırsam akşama kadar burada böyle oturacaktım. Gökalp bir iki adım ilerlediğinde "Bana yardım eder misin?'' dedim cilveli bir ses tonuyla. Sesli sessiz gülüp beni kucağına aldı. ''Oha! Biraz abartmıyor musun?'' dedim. ''Hayır'' dedi gayet rahat bir sesle.
''Ya indir beni!'' diye bağırdım.
Bir anda soğukkanlı olup ''Seni yolun ortasına koyarım ve ilk gelen arabayla hayatına son veririsin!'' dedi korkunç bir sesle.
Gökalp'in bunu demesinden sonra sesimi hiç çıkartmamıştım. O kadar korkmuştum ki evimin adresini vermem haricinde hiç konuşmamıştım. Evime getirdi hatta odama dahi çıkardı beni. Annemler evde yoktu ama eve gelince bu durumla karşılaşırsa çok kötü şeylerin olacağını tahmin edip Gökalp'e teşekkür edip artık gitmesini söyledim. O da anlayışla karşılayıp evimden gitti.
Bacağımı bandajla sardığım iki saati geçiyordu. Ardından odamın kapısını duymamla irkilmem bir oldu. ''Gir'' dedim normal bir sesle.
Tabi ki ilk önce Mert'i düşündüm. Onun gelmiş olabileceğini falan. Ama düşüncem beni yanılttı. Odama giren Annem'di. Koyu saçları, masmavi gözleri yüzündeki o hafif makyaj üstündeki o bordo elbisenin güzelliği saçlarının ışıtlısı. Odama bir hareket kattı diyebilirdim. Annem çok güzel bir kadın'dı. Küçükken ona benzemek en büyük hayalimdi.
Annem odama girdi. Ardından ''Tatlım iyi misin?'' diye sorduğunda. Usulca başımı salladım.
İki saat öncesinde ayağımı bandajlayan annem'di. Ardından odaya Özlem abla ve Cansu girdi. Özlem ablanın elindeki tepsiyi fark ettim. Tepside en sevdiğim çikolatalı kurabiyeler ve bardağın içindeki süt'ün sıcaklığından fark edebiliyordum.
Özlem abla ''Cansu ile beraber sana en sevdiğin kurabiyelerden  yaptık.'' dedi.
Gülümsedim ''Cansu yaptıysa yerim'' dedim.
Cansu ellerini birbirine birleştirip başını hafif aşağıya eğdi, gülümsediğini gördüm. ''Gel buraya'' deyip yatağın üzerinde doğruldum ve ellerimi açtım. Kocaman bir sarıldı.
Ardından "Ayağına bir şey oldu diye çok korktum, abla'' dedi.
"Ben, iyiyim''
Aslında değildim ben hiç iyi değildim Cansu'ya yalan söylediğimin farkına vardım. Mert yoktu, babam yoktu hayatım allak bullak olmuştu. Ardından ellerimi Cansu'nun belinden ayırıp ''Seni seviyorum'' dedim. Cansu ''Biliyorum'' deyip güldü bende gülümsedim.
Sabah olmuştu uyandım ve boş boş tavana baktım. Kahvaltı hazırlamayı seven Merve'den eser yoktu. Canım hiçbir şey yapmak istemiyordu. Sadece yatağımdan çıkmamak mavi pijamalarımla yastığıma sarılarak uyumak. Sadece bu. Ardından gözlerimi kapatıp uyumaya karar verdim. Pencerenin sesi gözlerimi açmak istemekteyken bu isteği reddetmeye uyumaya çalışıyordum fakat pencerenin sesiyle gözlerimi açtım. İster istemez gözlerim büyüdü. Karşımda Gökalp duruyordu. Senin burada ne işin var?'' dedim şaşırarak.
Ne oluyordu böyle? Bir Mert bir Gökalp. Herhalde odam sokaktı da gelen geçen odama girip çıkıyordu.
''Hazırlan gidiyoruz'' dedi. ''Nereye?'' dedim. Cevap vermedi. ''Nereye dedim?" diye sorumu tekrarladım. ''Amma konuştun be kızım hadi hazırlan dedim aşağıda bekliyorum.'' deyip pencereme doğru yürüdü ardından ortadan kayboldu. Buna çok şaşırmıştım odam ikinci kattaydı ve odama nasıl çıkabilmişti merdivenle çıktığını falan düşünüp pencereden baktım ama ortada pencere falan da yoktu. Ardından pencereyi kapatıp banyoma geçtim yüzümü yıkayıp saçlarımı topuz yaptım, odama dönüp spor eşyalarım, bir tayt ve tişört geçirdim. Evden çıkmamın tek yolu Annem ve Özlem ablaya koşuya çıkıyorum demekti. Ardından kulaklığı alıp boynumdan geçirdim telefonum elimde odamdan ayrıldım. Mutfakta Cansu annem ve Özlem ablanın kahvaltı yaptığını gördüm.
"Günaydın, ben koşuya gidiyorum. "
Annem "Geç kalma bugün Özlem ablan gidiyor, yurta geri dönüyor" dediğinde ağlamamak için kendimi tuttum. Özlem ablaya alışmıştım şimdi o gidecekti bu bana çok üzücü geliyordu benim öz ablam gibiydi. Hemen koştum Özlem ablaya sarıldım o sırada anneme 'Tamam anne"
Özlem abla ise "Birileri özlem çekmeye başlamış, yani beni!" deyip bir kahkaha patlattı. Kendimi tutamayıp bende güldüm. Özlem abla eskiden hiç böyle espriler yapmazdı bırak espriyi bir ipucu bile sorulmazdı.
Şimdi ise negatif insandan pozitife dönmüştü. Ve bu bizi mutlu etmişti.
Mavi spor ayakkabılarımı giyip evden çıktım. Gökalp'in siyah üstü açık arabasını fark ettiğimde arabanın kapısını açıp arabaya bindim. Gökalp ''Hiç gelmeseydin'' dedi alaycı bir sesle. ''Abartma!'' deyip arabanın kapısını açtım.
Bir anda beni kendine çekti aramızda yarım metre falan vardı sanırsam. İlk kez Gökalp ile bu kadar yakındım. O sırada kahve gözlerinin içindeki kırmızı çizgiyi fark ettim. Gökalp ise ''Sen, çok farklısın'' dedi.
Ben ise sorusunu umursamayıp ''Gözündeki kırmızı çizgi nasıl oldu?'' diye sordum.
Sorduğum soruya karşılık vermedi gözlerini benden alıp arabayı çalıştırdı. ''Soruma karşılık vermeyecek misin?'' "Hayır'' dedi gayet net bir şekilde.
Onu söylemesi için zorlamak istemedim ve konuyu değiştirmek için nereye gittiğimizi sordum ve yine bir cevap alamadım. Gerçekten şu an neden arabasında olduğuma dair hiçbir fikrim yoktu. Galiba Mert'in inadına diye düşündüm.
Gökalp, çok farklıydı hem iyi hem kötü nasıl oluyor tahmin bile edemiyordum. İçimi sıkan bir şey var onun için endişeleniyorum yada korkuyor muyum? Bilmiyorum kafamı darmadağan etti bu Gökalp.
Bir anda arabayı durdurdu.
Hiç bilmediğim bir otoparka gelmiştik. Burayı  daha önce hiç görmemiştim çok yüksek bir otopark ayrıca çok geniş..
Arabadan indiğinde arabadan indim. ''Gel'' dedi kolumdan sıkıca tutup beni sürüklemeye başladı.
"Gökalp'' dedim korku dolu seslerim ile.
Korktuğumu anlar gibi
''Ne oldu? Korktun mu ?'' dedi alay sesleri doluydu sesinde
''Hayır korkmuyorum.'' diye yalan attım.
Ama tabi ki korkuyordum kim korkmazdı ki tanımadığım bir adamın arabasına binmiş ve büyük bir otoparkın merdivenlerinden zorla çıkartılıyorum kim korkmazdı böyle bir şeyden ki!
''Geldik'' dedi normal bir ses tonuyla. Bu ses tonu beni rahatlatmıştı.
''Buraya neden geldik?'' diye sordum. ''Burası benim sığınağım,her şeyimle burada yüzleşiyorum ve senin de burada yüzleşmeni istiyorum.''
Bu sözlerine çok şaşırmıştım. Korku ruhumu kapsarken
"Neyle yüzleşeceğim?''
"Merve, beni tanımanı istiyorum Mert'i tanımanı istiyorum nasıl bir hikayenin yada kabusun içine düştüğünü sana göstermek istiyorum'' dedi.
Gökalp beni çok şaşırmıştı.
''Beni kandırmaya çalışıyorsun Gökalp sana inanmıyorum.'' dedim ardından
''Hem sana neden güveneyim ki?'' diye ekledim.
Bir anda sirkelendi ve beni kolumdan tutup otoparkın o yüksek uçurum bölgesine sürükledi.
Çığlıklarım bulunduğum alanı doldururken ''Gökalp yapma!'' diye bağırdım. ''Eğer sana değer vermeseydim şimdi yaşamıyor olurdun'' dedi.
Anladım, ona güvenmemi istememi istiyordu. ''Tamam sana güveniyorum.'' diye bağırdım.
Bir anda beni kendine çekti ve dudaklarıma hiç unutmayacağım bir öpücük bıraktı.
Kendimi geri çekmek istediğim için geriledim tam düşüyorken yine tuttu beni. Bu sefer sıkıca bıraktı öpmeden...
Gözyaşlarımı serbest bıraktım, yere çöküp ağlamaya başladım.
Gökalp bana zarar veriyordu. Mert'in geçmişi beni mahvediyordu. Göz göre göre deliriyor gibi oluyordum. Gökalp kimdi? En önemlisi Mert ve o kabusu neydi? Yada öyle bir şey var mıydı? Hiç bir şey bilmiyordum..
Gökalp yere çöküp "Özür dilerim ben.." derken sözünü kestim, ''Bana zarar veriyorsun karşıma çıkma bir daha!'' dedim derken sesim ağlamaklı çıkmıştı. Ardından askılı çantamın kollarından bir kez daha tutup kalktım. ''Gel seni eve bırakayım'' dedi Gökalp. ''Hayır'' diye bağırdım. ''Ben kendim gidebilirim.'' diye ekledim. Gökalp ''Hiç iyi görünmüyorsun Merve , izin ver götüreyim'' dedi. Ardından sırtımı ovuşturdu. ''Bana dokunma!'' diye inlerken. ''Merve!' diye bir ses duydum başımı döndürdüm ve sesin geldiği yöne baktım. Bu Mertti. Koşarak yanıma geldi ve ''Ne oldu sana bu yüzünün hali ne?" diye sordu. Ardından Gökalp'e dönüp "Ne yaptın kıza?" diye bağırdı. Mert'in elleri Gökalp'in gömleklerini üzerindeydi. Hiç vakit kaybetmeyerek onlar kavga ederken oradan ağlayarak uzaklaştım. Eve kadar yürüyemeyeceğimi biliyordum. Br taksi çevirip eve gittim. Param yoktu üstümde taksiciye bir dakik beklemesini söyleyip eve girdim. Özlem ablayı gördüm, gitmemişti. 'Merve, ne oldu sana?'' dedi sorarcasına.
''Dışarı da taksi bekliyor para öder misin?" dedim. Başını sallayıp dışarıya çıktı. Ben koşarak odama çıkıp kapıyı kilitledim. Ardından odamın içindeki banyoya girip oranın kapısını da kilitledim. Duş kabininin içine girip eşyalarımla birlikte soğuk suyla başbaşa kaldım..
Çok geçmeden suyu kapatıp kabinden çıktım ardından üzerimdeki eşyalardan kurtulup mavi renkli bornozuma sarıldım.
Banyoya kapımın kilidini açıp odama geçtim yatağın üzerine oturdum.
O sırada Özlem abla "Merve, tatlım ne oluyor? Yine depresyona girdim deme sakın! Bak ben gitmiyorum yurda falan artık buradayım canım hadi güzelim aç şu kapıyı da konuşalım"
''Özlem abla biraz uyuyacağım daha sonra konuşalım.'' diye cevap verdim.
Daha sonra sesin kesildiğini anlayıp başucumdaki komidinin üzerinden kitap almak için uzandığımda komidinin üzerinde bir kağıt parçası buldum. Kitabım ve notu elime aldım. Ve notu açtım.
Üzerinde bir numara vardı kimindi bu numara bilmiyordum. Hemen altındaki yazılı notu okudum. ''NUMARAMI VERMEYİ UNUTMUŞUM HATUN''
Gökalp Aymaz.
Ve numaranın Gökalp'e ait olduğunu anladım. Artık zerre kadar umurumda değildi Gökalp, ayrıca Mertte.
Gökalp'in notunu kestirip attım. Yatağın altına düşen not ardından kitabımı açıp okumaya başladım. Bir kelime dahi okumadan dayanamayıp yatağın altındaki notu alıp telefonuma kaydettim. Whatsap'a girip whatsap profiline baktım ki çevrimiçiydi.
Profili ise bir sandalyenin  üzerinde oturmuş eli çenesinde  yeni yeni çıkmaya başlayan daha önceden alındığı belirli olan kirli sakallarını avuçlamıştı. Ve o buz gibi soğuk bakışlarını da eksik etmemişti.
Gökalp çok korkutucuydu ama istemsizce yanında güvendeydim. Sıradan değildi o. Sanki çok farklı bir şeyi varmış gibi..
Geçmişte ne yaşadığını merak ediyordum Mert ile alakası neydi ya da bana doğruları mı söylüyordu yalanları mı? Telefonumda Gökalp'in fotoğrafı açıkken bir anda Aleyna'nın araması telefonumu doldurdu. " Efendim?" diyerek gayet normal bir şekilde cevapladım. "Canım, bize gelsene hem kuzenim de bizde seni onunla tanıştırmak istiyorum." dedi Aleyna. ''Hangi kuzenin?" dedim.
Aleyna'nın tanımadığım bir kuzeni yoktu. "Ya tanımazsın sen." dedi.
"Ben mi?" dedim şaşırarak. ''Mervecim sana hiç bu kuzenimden bahsetmedim kendisi yurt dışındaydı yeni geldi.'' dedi.
''Hadi gel bekliyorum.'' diye ekleyip telefonu yüzüme kapattı.
Evet, gitmek zorumda olduğumu anlayıp ayaklandım. Gardolabımdan kırmızı bir tişört altıma da kot bilek pantolonumu geçirdim. Belime kahve kemerimi bağladım. Bembeyaz neredeyse en sevdiğim ayakkabılarımı giydim. Saçlarımı da özgür bırakmıştım. Beyaz askılı çantamı alıp odamdan çıktım. Özlem abla ''Ah sonunda bebeğim! Bana neler olduğunu anlat çabuk!'' dediğinde ''Acelem var ablacım''
diyerek geçiştirdim. Dudaklarını büktüğünde. Yanağına koskoca bir öpücük kondurup ''Akşama en sevdiğim çikolatalı kurabiyelerden yaparsan gelince anlatırım'' dedim gülerek.
''Tamam, tamam hadi git.'' dedi gülerek.
Tekrardan Özlem ablayı öpüp evden çıktım.
Bir taksi çevirdim ve Aleynaların evine vardım taksiciye parasını ödeyip arabadan indim apartmana girip asansöre binmek istediğimde koskoca "ASANSÖR TADİLATTA!" yazısıyla dudaklarımı büküp merdivenlere koyuldum. Sonunda varabildim soluk soluğa kapıyı çaldım. Karşımda kim duruyordu peki Gökalp.
Onun burada ne işi vardı?
''Senin burada ne işin var?'' dedim şaşırarak.
Ardımızdan Aleyna gelip ''Ah canım hoş geldin geç içeri. '' dedi. İçeri girdim Gökalp'in o soğuk bakışları hala üstümdeydi.
Aleyna'ya dönüp ''Kuzenin nerede?'' diye sordum.
Aleyna Gökalp'i işret ederek ''Kuzenim Gökalp Merve" dedi. Kalakaldım.
Gökalp Aleyna'nın öz mü öz kuzeniydi.
Yıllardır Aleynayı tanırım ama ilk kez duyuyorum. Şaşırdığımı belli etmemeye çalışırken Gökalp "Biz tanışıyoruz Aleyna'cım."diye yanıtladı. Aleyna her şeyden habersiz"Vay nereden?" dedi. "Mert'in arkadaşıymış Gökalp."dediğimde Gökalp öfkeyle "Eski"dedi tek nefeste. Ah evet eski arkadaşı yani artık Gökalp ve Mert arkadaşlığı yok üstüne üstük Gökalp ve Mert düşmanlığı vardı.
Bu Gökalp Aymaz  kimdi? Şu kısacık sürede hayatıma nasıl girmişti?  Bunların bir düş olmasını hayal ediyordum defalarca. Ardından Gökalp'e döndüm. "Kimsin sen?" Dedim sesimi bulabildiğim anda. Gökalp'in bakışları bir anda soğuklaştı.
O soğuk sesiyle ''Gerçekten öğrenmek istiyor musun?'' diye sordu bana. ''Lütfen'' dedim yalvarırcasına.
"Ben, Mert Sönmez'in üvey kardeşi Gökalp Aymaz.''

KALPTEN HAYATAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin