Karanlıktı her yer... Boşluğa itilmiştim belkide... Gözlerimde ister istemez bir yorgunluk... Göz uçlarımdan akan ıslak gözyaşı dudaklarıma çarpıyor, dudaklarımı açmaya dahi gücüm yoktu. Güçsüz biriydim evet. Bunu her yönden belli ediyordum. Parmaklarıma ağırlar girmiş ve üşüyordum. Karanlık! Karanlık! Karanlık! Çığlıklı ağlamalar kulaklarıma çarpıyordu. Ve emindim ki bu seslerin kalınlığı bana soğuk bir erkeği istiyordu.
Ambulans sesi... İşte o soğuk çocuktan duyduğum ses ve ilk kez bu kadar sıcak ve ağlamaklı geliyordu bu ses. ''Doktor yaşayacak mı?''
Göz kapaklarım birbirleriyle savaşıyorlardı adeta!
Bir odanın kapanıp açılan bir ampülü gibiydi gözlerim... Şimdi o ampülde söndü...
Gözlerimi açtığımda üzerimde hastanedeki hastaların giydiği giysiler vardı. Aydınlık bir odada beyaz çarşaflı bir yatakta uzanıyordum. Elimde serum...
Peki ya Mert? Mert benim yerimde olmalıydı. En son tetiği kendine doğrulttuğunu hatırlıyordum.Ne oluyordu? Serum bağlı elimi kaldırıp gözlerimi kaşıdım... Doğrulmak için yavaş yavaş kalkmaya çalıştım. Ama karnımda çok fazla ağrı vardı. Bu ağrı doğrulmamı engelledi. Her an ağlayabilirdim! Bir dakika... Gökalp? Gökalp nerede? İster istemez ağzımdan Gökalp kelimesi çıktı. Fark etmeden söylemiştim. Bekliyordum, bekliyordum ve bekliyordum...
Olanları idrak etmeye çalışıyordum. Mert beni mi vurmuştu yoksa?
Yarım saat olur olmazdı. Gözlerimi kapatmıştım. Uyumuyordum... Sadece karanlığı izliyordum.Hani gözlerinizle çok uğraştığınızda bir anda gözleriniz karıncalanır ya... Uzay görüntüsü ortaya gelir ya... İşte tam da bunu yapıyordum...
Ardından odaya bir hemşire girdi. Beyaz üniformalı saçları siyah ve örgülü. Hemşirenin odaya girmesiyle gözlerimi araladım. Hemşire beni görür görmez kapıya kadar geri dönüp ''Uyanmış'' diye bağırdı. Ardından yanıma gelip ''İyi misin?'' diye sordu. Cevap verecek halim bile yoktu. Kafa sallamakla yetindim. Ardından odaya Gökalp,Aleyna, Cansu ve annem girdi...
Gökalp her an ağlamak üzereydi...
Onu ilk kez böyle görmüştüm...
Aleyna ve Cansu gözlerinden akan iki damla yaşı siliyordu.
Annemin ağladığı ise mavi gözlerinin kızarmasından belli oluyordu.
Aleyna ''İyi misin?" diye sordu.
Başımı olumlu salladım. ''Kızım çok korkuttun bizi'' dedi annem aynı zamanda sinirli gibiydi...
Cansu, bana kadar koşup ''Ablam'' deyip üzerime atladı.
Acıyla inledim. Cansu geri çekildi. Aleyna Cansuyla arasındaki boyu sıfırlayarak ''Canım ablan biraz hasta iyileşsin bol bol sarılırsınız.'' deyip elinden tuttu. Cansu ''Çabuk iyileş abla daha sana çok sarılacağım.'' deyip küçücük ellerini dudaklarıyla birleştirip bana öpücük attı.
Gülümseyip ona öpücük attım.
O sırada Gökalp Aleyna'nın kulağına bir şeyler fısıldıyor gibiydi...
Daha sonra Aleya'nın kulağından uzaklaştı. Aleyna ''Biraz yalnız bırakalım da dinlensin. Hadi Gaye teyze gel benimle'' dediğinde annem yanıbaşıma kadar gelip elini elime tutuşturdu.
''Seni seviyorum bebeğim'' diye fısıldadı. ''Bende seni seviyorum deniz gözlüm'' dediğimde sesim buruk çıkmıştı. Gülümsedim. Gülümsedi. Ve odadan ayrıldılar... Odada sadece Gökalp ve ben kalmıştık... Gökalp yanıbaşımda oturup ''İyi misin?'' dedi. ''İyi miyim?'' dedim.
Gözler dolmuştu. Gökalp Aymaz, soğuk ve kötü çocuğun bir duyguları vardı... Ve ağlamak nedir biliyordu... Bu anı hafızama kaydetmiştim bile!
''Ben... Özür dilerim... Böyle olmasını asla istemezdim...'' dediğinde neyden bahsettiğini anlamamıştım. ''Anlamıyorum, neden özür diliyorsun?'' diye sorduğumda ''Hatırlamıyor musun?'' dedi şaşırarak. Gözleri irileşmişti. ''Açıkcası, kafam allak bullak! Neler olduğunu sindiremiyorum. Belki de hatırlamak istemediğim için hatırlamıyorumdur.'' dediğimde. Dolan gözlerinden bir iki damla özgürleşti yanaklarına doğru...
''Seni bu halde görmek beni bitiriyor.'' dediğinde şaşırmıştım açıkcası. Gökalp benim için üzülüyor muydu? ''Yardım eder misin? Su içmek istiyorum.'' dediğimde Gökalp beni kollarımdan tutup kaldırdı. Ve hemen yanımdaki küçük alçak masadan bir bardak suyu alıp bana doğru uzattı. Suyu almak için elimi kaldırdığımda elimi diğer eliyle indirip bardağı dudaklarımın arasına koydu. Gökalp bana su mu içiriyordu? Suyu iki yudumda bitirmiştim. Gökalp'e ''Bu anı hafızamdan hiç silmeyeceğim.'' dedim ve gülümsedim. Ne dediğimi anlamış olmalıydı ki ''silme'' dedi ve gülümsedi. Gülümsemesi bir an bozulur gibi oldu. ''Merve'' dedi. ''Efendim?'' dedim. ''Sana bir sır vereceğim.'' dedi sesimi çıkartmadım öylece yüzüne baktım.
''İnan bende bilmiyorum ne yaptığımı.''
Gökalp çok değişik bir insan. Bazen kişilik bozukluğu olduğunu düşünmedim değil. Acaba neyin intikamını almaya çalışıyordu?
Her şeye bir çözüm bulan bir kızdım ben.
Ama konu Gökalp olunca bağlanıp kalıyorum işte.
Ona çözüm bulamıyorum. O karanlık gözlerinde karanlığına bürünüyordum bir kez daha...
Bana ne kadar zarar vermek istese ve bu isteğini dile getirse de uzak duramıyorum ondan. Beni ona bağlayan bir şey var ve bu şey her neyse çok özel...
Tam bir hafta. Hasta duvarlarına bakarak, düşünerek geçti bu bir hafta...
Gökalp, yanımdan hiç ayrılmadı hep yanıbaşımdaydı. Aleyna annemin daha da üzülmesini istemedi ve Cansu'nun da hastane köşeerinde olmasını istemeğinden onları eve göndermişti. Aleyna sabahları gelmişti bir hafta boyunca Gökalp bir haftadır benimleydi. Ben uyuyana kadar yanımdan ayrılmıyor, uyumuyordu. Zaman zaman koltukta uyukladığına şait oluyordum...
O uyusa ve ben onu izlesem... Saatlerce ona bakıp gülümsesem. Belki de mutluluk buydu...Küçücük şeyler bile insanı mutlu eder. Bu söyledikleri söz kesinlikle doğruydu bence.
Yine bir sabah Gökalp yanıbaşımdaki mavi küçücük tekli koltukta uyuyor... Bense onu izliyorum... Ve lanet hapşurmam o güzel manzarımı bozdu. Gökalp uyandı... Gözlerimi hemen üzerinden ayırdım. Beni onu izlerken görmesini istemedim. ''Uyanmış hatun'' dedi. Gülümsedi. Gülümsedim. ''Nasıl rahat uyuyabildin mi?'' diye sorduğunda onu onayladım. Ardından odaya doktor ve hemşire girdi. Doktor'um Levent. Gökalp'in tanıdığı bir doktordu. Gökalp bana bu doktordan bahsetmiş ve onun beni iyileştireceğini söylemişti. Levent Doktor ''Nasılız bakalım?'' diye sorduğunda artık beni buradan çıkarması için '' Çok iyiyiz.'' diye yalan attım. Ağrılarım aralıksız devam ediyordu. Sadece acısı biraz dinmişti. Levent Doktor ''Sanmıyorum iyi olduğunu,ama merak etme bugün kurtluyorsun'' dediğinde ''Yaşasıın!'' diye bağırdım. Gökalp güldü. Evet güldü. Gökalp'in güldüğünü pek görmezsiniz ve bu anı tabi ki fotoğraflayıp hafızama kaydettim. ''Çıkış işlemlerini halledeceğim bugün taburcu olacaksın Merve, ama kendini sakın yoracak bir şeyler yapma. Eğer dediklerime ters davranırsan yine buraya dönersin ona göre.'' dediğinde ''Nasıl isterseniz öyle'' deyip tebessümledim. Levent Doktor odadan çıktı. Hemşire ise elimde bağlı olan serumu sökmekle uğraşıyordu. Ve sonunda işkence serumdanda kurtulmuştum. Hemşire de odadan çıktıktan sonra Gökalpten de müsade istedim. Ama o kabul etmedi. ''Hayır çıkmıyorum odadan dışarı falan'' dediğinde ''Gökalp üzerimi değiştireceğim.'' diyerek gözlerim büyüttüm. ''Tamam ben arkamı dönüyorum sen değiş'' Saçmalamayı kes ve odadan çık!'' diye emrettim Gökalp gibi. ''Bana emir verme'' dedi soğuk sesle. Gökalp geri mi dönüyordu? ''Emir verme sırası bende'' dediğimde. '' Nasıl istersen öyle olsun hatun sen hastasın karışmayacağım sana ama bu yaptıklarının bedelini ödetirim.'' dediğinde kafa sallamakla yetindim. Ne yaptıysam Gökalp'i odadan çıkartmıştım. Aleyna'nın getirdiği eşyalardan siyah bir tayt ve üzerime de beyaz bir tişört giydim. Ayaklarıma da siyah spor ayakkabılarımı giydikten sonra odadan ayrıldım. Özgür olan saçlarımla uğraşmamıştım bile!
Zaten berbat görünüyorlardı. Bir haftadır yıkanmamış olan kirli saçlar...
Gökalp'in yanına geldiğimde ''Ben hazırım gidebiliriz'' dedim. ''O zaman seni eve bırakayım.'' dediğinde ''İyi olur diyerek onu onayladım.
Yol boyunca hiç konuşmadık. Mert neredeydi? Çok merak ediyordum. Ve dayanamayıp merakıma kapılıp ''Mert nerede?'' diye sordum ve cevap alamadım. Bir sokak sonra evimin tam önünde olacaktık. ''Gökalp en azından Mert'in yaşayıp yaşamadığını söyler misin? Bunu bilmeye hakkım var ''dediğimde kısa ve net bir şekilde ''yaşıyor'' diye yanıtladı. Ve arabayı durdurdu. İnmemi bekliyordu. Arabanın kapısını açtım. Bir bacağımı dışarı çıkarttım. Gökalp ''Merve'' diye seslendi. ''Efendim Gökalp?'' dediğimde ''Kendine iyi bak!'' dedi ve gülümsedim. ''Sende''
''Sende kendine iyi bak Gökalp''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KALPTEN HAYATA
Novela JuvenilYazı kışa çeviren adam var hayatımda. Aynı zamanda kışı yaza çeviren adam. Merve Göktürk, hayatının en zor anlarının daha da çoğalmasıyla zirveden yere çarpışı bir yıldırım gibiydi! Tesadüfler karşısına çok çıkmıştı. Hayatını bambaşka bir boyuta çev...