11.Bölüm BELALIM

106 23 1
                                    

Gözlerim bir açılır bir açılmazdı. Yorgunluktan halim yok gibiydi. Sessiz sakin bir yerde olduğum besbelliydi. Bir süre sonra artık bu tembelliğe son vermek lazım dedim içimden ardından gözlerimi araladım. Küçücük sıcacık bir odadaydım. Nerede olduğum hakkında hiçbir fikirim yoktu.
Tam o sırada kapı aralandı. Ve içeriden elinde 2 bardak içindeki her neyse sıcak olduğu buharlaşmasından belliydi.
Bu babam'dı.
Yanıma kadar geldi ve elini annıma koydu. Ardından "Ateşin normal"
" Tabi ki de normal baba ben hasta değilim ki?" Diyiverdim bir anda.
Hafif gülümsedi. Ardından "Peki."
"Benim burada ne işim var baba neden beni buraya getirdin" dedim sorarcasına. Bu sırada uzandığım yataktan doğrulmuş ve dizlerimin üatüne bağdaş kurmuş oturuyordum. Babam "Önce şunu iç iyi gelecektir sana" deyip elindeki fincanı işaret etti. Elinden alıp bir iki yudum aldım. "Bu salepti. Salep sevmezdim fakat babam kırılmasın diye bana tadı işkence gibi gelen salepi içmeye devam ettim.
"Gökalp'den koruyorum seni" dedi babam tek nefesle. " Bu Gökalp'in benimle alıp veremediği şey nedir?" Dedim. Babam çaresiz bakışlarını üzerime dikip "Onun  derdi benimle" dedi. "Neden?  Ne yapmış olabilirsin ki  onu bu kadar kızdıracak?"
"Bunu söylemeye yüzüm yok" dedi utanarak. "Baba, artık bana dediklerin beni şaşırtmıyor ben bir kere şaşırdım iki kere şaşırdım üçüncüde alıştım. Şimdi lütfen söyler misin? Dedim sıkılarak "Annesini elinden aldım." Gözlerimdeki yaşları durduramamıştım bile!
"Ben gitmek istiyorum" deyip ayaklandım. "Dur! Nereye?" Dedi.
"Anneme, beni hıç bırakmayan beni çok seven beni aldatmayan anneme."
Bu sırada gözlerimden yaşlar akmaya devam ediyordu.
"Merve, yapma ne olursun"
"Beni çabuk anneme götür!" dedim. Başını onaylarca salladı. Ardından beraber kapıdan çıktık ve arabaya bindik. Babam beni evimin önüne kadar bırakmıştı. Arabadan indiğimde ise tek bir kelime dahi etmedim direkt indim. Ardından arkama bir kez olsun bakmadım. Kapıyı çaldım ve beni kapıda karşılayan Cansu oldu.
"Abla!" Diye bağırdı.
Ve ardından minik ellerini boynuma doladı. Ardından annem geldi. Beni görünce gözyaşlarına hakim olamayan o duygusal güzel annem...
Cansu'dan kollarımı ayırdım ve anneme koştum. Bir sarılışım var sanırsınız asırlar sonra ilk kez buluşma! "Güzel kızım, ne çok özlettin kendini" ağzımdan çıkan üç kelime vardı sadece üç kelime  " Seni seviyorum anne."
Başka birşey demedim ve sarılmaya devam ettim. Bir süre sarılı kaldıktan sonra kollarımı boynundan çektim ve yüzüne baktım. Akan gözyaşlarını parmaklarımla sildim.
"Neler oldu yavrum? Sen iyi misin?" Gel otur" deyip beni kollarımdan koltuğa kadar sürükledi.
Herşeyi anlattım. Bu yaşadıklarım hayatım boyunca bana en ağır gelen dertlerimdendi. Ben, ben eskiden ben düşük notlarıma ağlayan ben şimdi hayatıma ağlıyorum. Eskiden ben bir çikolatayla mutlu olabilen beni artık çikolata da mutlu etmiyor. Bir boşluğa itiliyorum ve o boşlukta  ben ve karanlığım başbaşa kalıyoruz.

Artık bir süre odamdan dışarıya adım atmayı düşünmüyordum. Artık sokak yüüzü görmek istemiyordum. Çünkü korkuyordum. Evet, huzurlarınızda korkak Merve Göktürk. Gökalp beni çok korkutuyordu. Her an gelip yine beni  karanlığa itecekmiş gibi hissediyordum. Babam, beni bir karanlıktan kurtarıp başka bir karanlığa itti..

On yedi gün... Tam on yedi gündür değil odamdan  dışarı çıkmak yatağımdan dışarı bile çıkmıyordum. Ama lanet okulun açılmasına tamı tamına  bir hafta kalmıştı.
Okulu çok aksattığım için devamsızlıktan sınıfta kaldım. Ve özel okula geçmek zorunda kaldım. Özel okulları sevmiyorum. Bu beni mutlu etmiyor. Fakat bir güzel olanağı varki belkide Gökalp beni bu okulda bulamazdı. Umarım bir daha karşıma çıkmaz!
Rüzgar sesi gözlerimi açmama izin verdi. Gözlerimi açtığımda penceremin açık olduğunu gördüm. Korkudan delirecek gibi oluyordum hemen yatağımdan kalkıp penceremin perdesini havalandıran rüzgarı dışarıya ittim.
Pencereyi kapatıp banyoya geçtim. Elimi ve yüzümü soğuk suyla yıkadıktan sonra odama geri döndüm. Sandalyemin üzerinde duran yeni okul eşyalarımı üzerime geçirip pijamalarımı dolaba kaldırdım. Aynanın karşısına geçip saçlarımı bir taraftan biraz dağınık ördüm. Ardından okul çantamı aldım ve odamdan ayrıldım. Her zaman olduğu gibi Özlem abla yoktu. Artık o bizimle yaşamıyordu. O da Gökalp'in pis yalanlarına maruz kalmış yalancıydı. Bu sefer mutfakta annem vardı. Mutfağa girdiğimde Cansu ve annem beni karşıladı. "Sen daha gitmemişmiydin anne?"
"Hayır tatlım isterseniz bugün sizleri ben bırakayım okula." dedi. "İyi olur" diye cevap verip gülümsedim. "Hadi geçin oturun masaya güzel bir kahvaltı yapalım." deyip masayı gösterdi annem. Çantamı masanın hemen yanına bırakıp masaya oturdum.
Annemin hazırladığı kahvaltı tabağını yemeyi bitirmiştim bile.
Çantamı bıraktığım yerden alıp ağzımı peçete ile silip koşar adımlarla arabay bindim. Annemin de arabaya gelmesini bekliyordum. İlk günden okula geç kalmak istemezdim ya. Cansu ve annemde yerlerine yerleştikten sonra annem sonunda arabayı çalıştırdı. İlk olarak Cansu'nun okuluna gittik onu bıraktıktan sonra sıra benim okulumdaydı. Annem "Okul değiştirdin ilk günün heyecanı var mı?" Dedi annem heyecanla. Gözlerimi devirdim. "Hayır tabiki, klasik okul günü anne bunda heyecan yapacak bir şey  olduğunu sanmıyorum." Dedim umursamazca. Annem "Pekala." diyerek beni onayladı. Ve sonunda okuluma gelmiştik. Tam arabadan çıkıyordum ki "Merve" dedi annem. Yüzümü ona doğru çevirdim. "Umarım her şey  dilediğin gibi olur güzel kızım." Umarım annem umarım dediğin gibi olur. Çünkü artık istediğim şeyler umduğun gibi olmazsa hayatım yaşama sürem tükeniyor anne. Çünkü senin bir güçsüz kızın var. Bu güçsüz kızının üzerine güçsüzlük yelkenleri daha inince kızın bitti. Bir dahakini kabul edemezdi. Bir dahaki kötü şeyi yaşayamazdı.
Arabadan indiğim gibi yeni okulumun karşısında bir durdum. Bu duruş nedendi? Güçlü olduğumu göstermek için mi? Ah saçmalama Merve, sen güçlü değilsin.
Okulun içine girip iki kat merdiven çıktıktan sonra okulun içindeki asansörü farkedip bir kez daha aptal olduğumu hatırladım kendimce. Sınıftan içeriye girdim. Eski sınıfım gibi sıraların üzerine çıkan bağırışan öğrenciler yoktu. Eski sınıfımdaki bazı arkadaşlarım gibi kötü insanlar yoktu. Sınıftaki herkes içtenlikle gülerek karşıladılar beni.
Ördüğüm saçlarım biraz daha kendini salmaya başladı. Yüzümün önüne gelen saçımı kulağım arkasına geçirip bir sıraya oturdum. Yanıma bir kız geldi önce. "Merhaba, ben Kumsal" dedi mavi gözleriyle. Kızın yüzü bebek gibi çok güzel ve doğal duran saçları deniz mavisi gözleri vardı. Çok güzel diyemezdim. Ama kesinlikle çok tatlıydı. "Bende Merve" dedim. Ardından elini sıktım. Bir anda konuşmaya başladı. "Acaba bu okula ne için gelmiş olabilirsin? Yoksa gelmedin mi? Misafir öğrenci olabilir misin? Hey Merve iyi misin? Bu okul böyle öğrencileri kabul etmez seni nasıl kabul etti?" derken gözlerini bir çocuk misali büyütüyordu. " Ne varmış benim halimde? Gayet de doğalım." Küçümser  gibi baktı yüzüme ama dalga geçeçek bir havası yoktu. "Sanmıyorum ama yinede sınıfımıza hoş geldin."
"Hoş buldum ." deyip tebessüm attım. Sınıfa kalem elbiseli sarı ve maşalı saçları olan bir öğretmen girdi. Öğretmen olduğunu bilmeseydim. Derse değil düğünü gidiyor diyebilirdim. "Hey çocuklar yerlerinize hadi!" dediğinde sınıftakiler yerlerine geçmeye başlamıştı bile. Öğretmen sınıfa bir göz attıktan sonra beni fark etti. " Demek sınıfımıza bir öğrenci geldi" deyip beni yanına çağırdı. "Adın ne güzelim?" derken eli omuzumdaydı. "Adım Merve, Merve Göktürk" Hoşgeldin Merve'cim. Bende biyoloji öğretmenin Miray." Tanıştığımıza memnun oldum Miray öğretmenim" dedikten sonra yerime geçtim. Miray öğretmen, kitapları açın dediğinde donakaldım. Henüz kitaplarımı almamıştım. Gülümseyen yüzüm bir anda solup tedirginleşti. Hemen arkamda duran sesini ilk kez duyduğum bir erkek. " Kitabın yoksa kitabımı paylaşabilirim."
Sanırım mecbur kalmıştım. "İyi olur" dedim yüzüm bir gülümser bir gülümsemezken. "Pekala tamam o zaman şey yapalım" dedi ardından elini kaldırıp saçlarında dolaştırdı. Utanmış bir hali vardı. Evet, kesinlikle utanmıştı. "İstersen sen şöyle gel" deyip elimle yanımdakı sırayı işret ettim. "Pekala!" deyip yanımdaki sıraya geçti.
Ders'in bittiği sanırsam yarım saat olmuştu.
Bir sonraki ders fizikti ve canım derse girmek istemediği için girmedim. Rahatıma düşkün bir kızdım. Son zamanlarda bu alışkanlığım pek sürmesede ilerletmeye çalışıyordum. Okulun bahçesine indim. Bu okul çok lüks bir okuldu. Sonuçta kolejden bahsediyorum. Bilirsiniz kolejleri. Aslında, bu okulda okumak çok rahatsız ediyordu fakat başka çarem yok. Şımarık zengin züppelerine katlanmak zorundaydım en azından bir süreliğine bu okulda okumak durumundaydım. Okuldan sonra hemen eve geldim. Odama çıkıp kendimi yatağımın üzerine bıraktım. Sanırsam on beş dakikadır değil kıpırdamak kaslarımdan biri bile oynamamıştı. Ama bu kadar tembellik yeterdi Yatağımdan doğrulup banyoya fırladım. Hemen üzerimdeki eşyalardan bir çırpıda kurtuldum. Ardından duş kabinin içine girdim. Duş kabinin içerisini buharlar doldurana kadar içerideydim. Ardından duştan çıkıp mavi puantiyeli bornozuma sarıldım. Odama geçtim. Bu sırada telefonuma bir mesaj geldiğini fark ettim.
Gönderen: Aleyna
Mesaj: Gökalp geri dönmüş Merve, dikkat et!!!
Mesajı okuduktan sonra telefonumu hızla yatağı fırtlattım. Kahretsin! tam birşeyler yoluna girecek  gibi gözükürken yine siyaha bürünüyordum. Korkuyordum ama belli etmemeye çalışıyordum. Hemen üzerime bir tişört bir tayt giydikten sonra salona indim. Bu sırada telefonumdan Aleyna'nın numarasını çevirdim. İkinci çalışta cevapladı aramamı Aleyna. "Napacağız şimdi?" dedim hemen konuya dalıp patavatsızca. "Sana da merhaba" dedi Aleyna. "Şimdi merhabalık havamda değilim Aleyna hemen birşeyler üret!" dedim. Ardından Aleyna, sanırsınız yüzyılın eserini bulmuş bir şekilde "Buldum!" diye bağırdı.Kulaklarımın acımasıyla inleyip telefonu kulağımdan en azndan bir iki saniyeliğine çekip kulağımı okşadım. Ardından tekrar telefonu kulağıma yaklaştırıp 'neymiş bulduğun' diyebildim. 'Bir süreliğine bizde kal. Gökalp'in aklına gelmez' dedi. 'Ama kuzenin Aleyna bence tahmin etmesi hiç zor olmaz.' dedim. Aleyna 'sanmıyorum' dedi sesi buruşuk çıkmıştı. 'Pekala o zaman birazdan geliyorum. ' Çantana birkaç günlük eşya al istersen benden de giyebilirsin.' dedi. 'Teşekkür ederim' deyip telefonu kapattım.
Dolabımın içersinde duran bordo rengindeki sırt çantamı aldım ve içerisini doldurdum. Ardından üzerime siyah yüksek bel bir kot pantolon üzerine ise beyaz yarım tişört giydim. Kumral saçlarımı özgür bıraktım. Saçlarımın doğal haliydi bu dalgalıklar. Kıvırcık ve dalgalı saçlara baylırım. Çantamın fermuarını kapatıp sırtıma astım. Masanın üzerindeki kulaklığımı boynuma dolayıp aşağıya indim. 'Anne' dedim rahat bir sesle. Ses gelmeyince tekrar 'Anne, nerdesin' dedim. 'Burdayım kızım' dedi bir ses. Evet, mutfaktan geliyordu ses. Muftağa gittim. Annem sandalyede oturmuş ve masanın üzerindeki soğanları doğrarkenn buldum. Ayn zamanda gözlerinin yanmasıyla akan gözaşlarını elinin tersiyle silmeye çalışıyordu. 'Oy ben sana kıyamam.' deyip yanağından akan gözyaşını öptüm. Aslında ititraf etmek gerekirse gözyaşı tadını seviyordum. Evet son zamanlarda akan gözyaşlarımın çok olması sebebiyle birkaç kez hafif tuzlu olan tadını tatmış ve bayılmıştım. Önüme bir bardak dolusu gözyaşı koynasınız düşünmeden içerdim. Biraz mide bulandırıcı gelse de benim açımdan çok hoştu. Annem yanağını öpüşümü gülümsemeyle karşıladı. 'Annecim ben birkaç gün Aleynalarda kalacağım.' dedim terddüt etmeden. Ardından ''Biliyorsun yeni okuluma alışma aşamasını geçemedim bu konu da Aleyna'nın yardımını yakından almam iyi olur. Ayrıca okulum Aleynaların evine yakın. Gidip gelmek benim için daha kolay ve güvenli olacak.'' Pekala kızım nasıl istersen ama 5 günü geçmesin bu kalma işi.' dedi annem. Sevinerek 'tamam benim güzeller güzeli anneem' dedim. Güldü. Bu sırada dış kapıya doğru adımlar atarken arkamdan ''kendine dikkat et!'' diye uyardı annem. 'Pekala!' deyip spor ayakkabılarımla birlikte kendimi dışarıya çıkardım. Şansım vardı ki taksi geçiyordu hemen taksiyi durdurup içerisine bindim.
Ah sonunda! Aleyna'nın evine gelmiştim. Taksiciye bir yirmilik bırakıp taksiden uzaklaştım. Koşar adımlarla apartmana girip asansör'e bastım. Daha sonra asansör kapısının üzerinde ''ASANSÖR'ÜMÜZ BİR SÜRELİĞİNE HALKA KAPALIDIR. SERVİS DIŞI'' yazısını gördüğümde kendimce üzülüp kendimi merdivenlere attım. Ve sonunda! Kapıyı çaldım. Aleyna'nın bedeni beni kapıda karşıladı. Hiçbir şey demeden Aleyna'nın boynuna ellerimi doladım ve sıkıca sarıldım. ''Bu kadar mı özledin beni Merveciğim.'' dediğinde hafif gülümseyip içeriye geçtim. Evde şimdilik kimsecikler yoktu. Aleyna'nın babası Erkan amca büyük bir holding'in ortağıydı. Aleyna'nın annesi Kudret teyzenin ise küçük tatlı bir cafesi vardı. Aynı zamanda Aleyna'nın bir ablası bir abisi ve birde benim kardeşim Cansudan bile küçük bir erkek kardeşi vardı. Ablası ve abisi de işteydiler. Kardeşi ise anasınıfında'ydı. Ev bomboştu...
Aleyna'nın odasına geçtim. Çantamı bir köşeye bırakıp telefonmu çıkardım. Son zamanlarda hiç mi hiç telefonumda uğraşmıyordum. Aleyna mı? Aleyna tabiki telefonuyla uğraşıp birşeylere gülüyordu. Sosyel medya hesaplarımdan birine girip mesajlarıma göz attım. Tanrım bu da ne? Yaklaşıp bine aşkı mesaj vardı. Hemen bir kaç tanesini açığ baktım.
"Merve artık çok korkuyoruz neredesin?"
"Bir kaç gündür ortalıkta gözükmüyorsun iyi misin?
"Kızım aç şu telefonunu!''
"Yemin ediyorum seni bulduğumda şu telefonunu ağzına sokacağım"
"Merve ben Atakan. İyi misin? Neredesin seni çok merak ediyorum." Atakandan bile mesaj gelmişti. Sanırsam bu mesajlar Gökalp'in beni kaçırdığı sıralarda gelmişti. Evet, uzun zamandır ortalıkta yoktum ve beni merak etmeleri normaldi. Fakat açıkcası bu kadar kişinin merak edeceği aklımın ucundan bile geçmemişti.

Şaşırarak Aleynaya bu mesajları gösterdim. Aleyna '' Kızım sen ortalıkta yoktun ya seni aramadığımız yer kalmadı şehiri  alt üst ettik yine de bulamadık! Ama neyse şimdi buradasın canısı.'' deyip yanağımına zarif bir öpücük kondurdu. hafifçe gülümseyip karşılık verdim.
Akşam yemeğini yediğim en fazla on beş dakika olmuştur. Şimdi napıyormuydum? Aleyna'nın en küçük kardeşi Emir ile  tabu oynuyorduk. Ve bir kez daha yenildim.  Hayata yenildiğim gibi...
Artık buna dayanamayacaktım. Aleynaya kaş gözişreti yaparak içeriye çağırdım. ''Aleyna uykum geldi uyumak istiyorum.''dedi direkt.  '' Aynen benimde'' diyerek beni onayladı.
Mavi pijamarımı giydikten sonra kendimi yatağın üzerine bıraktım. Ve dilek tutmaya başladım. Uyurken bunu çok yapardım. Çünkü hem bu şekilde uykum gelir ve istediğim dileği rüyamda görme şansım daha fazlaydı diye inanıyordum. '' Tanrım yarın ve günlerim iyi geçsin.  Ailem ve beni sevenlere bir zarar gelmesin ve Gökalp benden uzak dursun!'' isteklerim pek fazla abartılacak gibi değildi... Umarım dileklerim gerçekleştir. Bu sefer, bir kez olsun umarım...

Güneş ışığı hafif ama etkili yüzüme vuruyordu. Saçlarım yanaklarıma düşmül saç uçlarımı hissediyordum. Saç diplerim çok fazla hafif ve rahattı. Odanın içi sıcaktı ama fazla sıcak dğil. Gözlerimi açtım ve yattığım yataktan doğruldum. Saat 7.40
Banyoya gidip elimi yüzümü yıkadım. Ardından tekrar odaya dönüp çantamın içerisindeki okul eşyalarımı çıkarıp bir çırpıda üzerime geçirdimm. Dağınık olan saçlarımı çantmın içerindeki tarak yardımıyla düzelttim. Ardından dağınık bir örgü yaptıktan sonra odadan ayrıldım. Aleyna ve annesi kahvalılıkları masaya yerleştiriyordu. ''Günaydın.''Günaydın kızım. Nasılsın, rahat uyuabildin mi? ''Evet, teşekkürler.''Her zaman canım benim. Hadi geç masaya otur.'' Aleyna'nın annesi Kudret teyzenin emri ile masaya oturdum. Güzel ve hoş bir kahvaltı yaptıktan sonra yola çıktık. Kudret teyze ilk önce Aleynayı ve daha sonra beni okula bıraktı. Teşekkür edip arabadan indim. Sınıfıma vardığımda çantamı sırama yerleştirip dirseklerim sıraya deyecek şekile koydum ellerim ise yüzümdeydi. Mutlu görünüyordum. İçimde bilmediğim bir mutluluk vardı. Ardından yanıma yeni sınıf arkadaşım Ezgi geldi. ''Merve, sınıfa yeni birisi gelmiş kim biliyor musun?'' diye sordu. ''Hayır bilmiyorum.'' diye karşılık verdim. ''Pekala görüşürüz.'' Görüşürüz.''

Ders  biyolojiydi. Miray hocayı seviyordum.Ve kapıdan Miray hoca girdiğinde herkes yerine geçti. Dersin başladığı beş dakik oluştu. Miray hoca ''Neredeyse gelir'' dedi kendi kendine. Ardından bize dönüp "Çocuklar bügün sınıfımıza yeni bir öğrenci gelecek birazdan burada olur kendisi." demesiyle sınıf kapısının çalması bir oldu. ''GİR.'' Tanrım bu rüya olmalıydı. Tahmin edin yeni sınıf arkadaşım kimdi? Ya da belalım mı demeliyim. Soğuk bakışları ve alaycı "Benden kaçamazsın sen der gibi bakışlarıyla girdi içeriye kötü çocuk. 
Miray hoca ''Yeni sınıf arkadaşınız Gökalp Aymaz.''

KALPTEN HAYATAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin