31. Bölüm Ben pes ettim ama biz değil!

65 18 1
                                    

4 yıl sonra...

Devasa bir gemi vardı içinde ben, içinde Gökalp, içinde biz...
O gemi bizim gücümüz, bizim aşkımızı temsil ediyor.

Hayat çok zor, hayat çok kısa...

Ramak kalmış geminin batmasına kaptan pes etmiş, kaptanın karısı pes etmiş...
Kadın demiş ki: Ben pes ettim ama biz değil!
Adam demiş ki: Ben pes ettim ama biz değil!
Farklı olmayı, genel insanların bir çoğu ister ,farklılık...

Kimileri saçlarında, kimileri giyiniş tarzlarında, kimileri davranışlarında, kimileri aşkında...
İşte Gökalp ve Merve'de aşkın farklılığının en büyük örneği olmuş...
Hayat her insana kolay gülmez, bazen güler sanırsınız ama o gülüşün altında ne kırmızı dolaplar dönüyordur...
Mevsimlerden kış, soğuk ama çok soğuk...
Merve'nin dışı buz dağına dönmüş bir vaziyette soğuk!
Aynı zamanda içi de Gökalp gibi gibi soğuk!
Gözlerimden yaşlar indi biraz önce göz yaşına dokundum, o da soğuk.
Gözlerimden akan yaşlarla birlikte gözlerimi pencereye verdim. Dışarından akan karı seyrettim.

Kar, o kadar bulandırıcı yağıyordu ki gözlerim bulandı.
Kafamı çevirip şömineyi yakan Gökalp'e verdim gözlerimi.
Üstümde ince bir pike vardı. Maviydi rengi. En sevdiğim renk!
Burası Ankara!
Buraya geldiğimiz neredeyse bir ay oldu.
Neler mi oldu? Gökalp ve Merve aşklarına kavuştular...
Gökalp pes etmedi, Merve onu bırakıp gitmedi.
Aylar önce Gökalp bana üvey kardeş olduğumuzu söylemişti. Bu ne demek mi oluyordu?
Babası küçüklükten beri benim babammış...
Babamdan nefret ediyorum!
Gökalp bir baba hasretiyle yanıp tutuşurken ben babam ile küçüklüğüm tadını yaşamışım senelerce!
Gökalp ne kadar söylemek istese de söyleyememiş bu gerçeği bana!
Çünkü korkmuş, onu bırakıp gitmemden korkmuş...
Ben sevdiklerimi yarı yolda bırakmam! Buna en güzel örnek babam mesela!
Artık bir yetişkin oldum. Gökalp'te...
Hatta evimiz var, hatta yüzüklerimiz var... O kadar güzel anlar yaşadım ki!
İlk önce okuduk! Hatta ben çocuk esirgeme kurumunda müdür oldum.
İstediğim bir mesleğe atandığım için çok mutluyum!
Gökalp annesini buldu. Yıllar önce öldüğünü sandığı annesi meğer yaşıyormuş...
Ve annesinin büyük bir kadın olduğunu öğrendi. Büyük bir yazar...
Onun şirketinde işe başladı bile!
Ankara'ya taşınmamızın sebebi de Gökalp'in annesiydi...
Annem, kardeşim Cansu'nun yurt dışı okulu için gittiler. Gittikleri iki ay oldu. Onları çok özledim!
Ama ne yazık ki uzun bir süre daha orada kalacaklar...
Atakan'ın burada olduğunu öğrendim. Ankara da yaşadığı duyulmuştu bile!
Ama zerre kadar umurumda değildi. Tek umurum ailem!
Gökalp ''Ah sonunda yandı! Gel otur hatun birazdan ısınır etraf.'' dediğinde gülümseyerek şöminenin karşısına yerimi aldım. Gözyaşlarım soğuktan kurumuştu bile!
Masanın üzerinde duran telefonumun çaldığını fark ettim. Gökalp'e dönüp ''Aşkım şu telefonumu verir misin?'' Duydunuz mu aşkım dedim. Evet, Gökalp ile evlendiğimizden beri böyle konuşuyorduk. O bana hatun derdi. Ben ona aşkım. Gökalp en büyük aşkım!
Gökalp ''Aleyna arıyor.'' Ah ben onu çok aksatmıştım değil mi? Telefonu alıp hemen açtım.
Aleyna ''Bana öldüğünü söyle Merve beni aramaman için başka bir sebep üretiyorum da bulamıyorum!'' çok sinirlenmiş belli ki!
''Kerimle kavga ettik ya inana biliyor musun?''
Evet, Kerim ile Aleyna barışmıştı bile! Çok yakışıyorlar ama değil mi?
Ama maalesef ki Aleyna ve Kerim ile ayrı şehirlerde yaşıyorduk. Kerim'in bir fitness salonu vardı. Oranın sahibiydi. Aleyna bir ressam.  Dört ay önce Kerimin canlı fotoğrafını kağıda dökerek bir resim çıkartmıştı ortaya ve bu resim çok beğenilmiş, yüksek bir meblağda satılmıştı. Aleyna resimleri çizmeye devam etti, etti ve etti. Resimleri büyük sergilere çıkıp satışa sunulduğunda ise kendine küçük bir atölye açmış ve çizimlerine orada devam ediyordu. Her ay bir sergisi mutlaka olurdu. Kerim ve Aleyna henüz nişanlı'idi.  Yakında düğün var!

Kerim'in fitness ve Aleyna'nın atölyesi İstanbul da. Ve haliyle İstanbul da yaşıyorlardı.
Ama evlendiklerinde Ankara'ya taşınmayı düşünüyorlardı.
Bu beni ve Gökalp'i mutlu ediyordu bile!
Yeniden bir dörtlü edinmek bizim için efsane olacaktı!
Yaklaşık iki saat sonra evden çıkıp işe gittim. Telefonumda iki gizli cevapsız aramayı gördüğümde hiç aldırmadan yoluma devam ettim. Yurda vardığımda kapıda beni Ayşe karşıladı.
Ayşe yurdun görevlilerinden biriydi. ''Merve hanım Elif yine ağlıyor isterseniz bir bakın!''
Ah yine neden ağlıyordu benim tatlım!
Ayşe'den Elif'in arka bahçede olduğunu öğrendiğimde hemen oraya yöneldim.
Elif, küçük bankta küçük bedenine sarılmış oturuyordu.
Bir dakika! Saçları... Saçlarına ne olmuştu?
Hemen yanına koştum. Kısacık saçlarına dokunup ''Elifim saçlarına ne oldu?"diye sordum.
Ağlıyordu... Çok ağlıyordu...
''Saçlarımı kestiler.''
''Kim kesti saçlarını?''
''Büyük ablalar.'' deyip ağlamasına devam etti.
Eliften saçlarını kimin kestiğini öğrendim. Elifi Ayşe'ye teslim edip kızların yanına çıktım.
''Hey kızlar!''dediğimde içlerinden birkaç kız ''Efendim Merve abla.'' dedi.
Elif'in saçlarını havaya kaldırıp ''Bu saçları kim kesti?''dedim sinirle.
Kimse sesini çıkaramadı. Çok fazla sinirlenmiştim. Elif benim yavru kuşumdu. Onu kızım olarak görüyordum. Ağlamasına dayanamıyordum!
Kızlara bir takım bağırıp yurttan ayrıldım. Elimde Elif'in saçlarını çantamdan çıkarttığım peçeteye sarıp çantama geri koydum. Ve eve döndüm.
Kapıda beni Gökalp karşıladı. Bir an kapıda başım döner gibi oldu. Gökalp tuttu. ''İyi misin hayatım!'' dedi korkuyla. Elimi başıma koyup ''İyiyim.'' dedim. Beni kucağına alıp yatağıma kadar taşıdı. Gökalp ''Nedir senin bu baş dönmelerin mide bulantıların?'' diye sordu.
''Bana lütfen bir şey sorma şu an!'' deyip arkamı döndüm ve yattım.
                      ***
Bu gün büyük gündü!
İstanbul'a gidiyorduk... Çünkü Aleyna ve Kerim evleniyorlar!
Yatağımdan kalktığım gibi banyoya yöneldim. Ellerimi ve yüzümü yıkayıp mutfağa geçtim.
Gökalp ''Günaydınlar!''dedi iki elinde de iki tane tabak vardı.
''Aşkım bana kahvaltı mı hazırlamış?'' deyip gülümsedim.
Ardından ''Hım... O zaman tadına bakalım...''dedi.
Gökalp'in hazırladığı omletten bir lokma alıp ağzıma attım.
''Hım tadı çok güzel!'' deyip kahvaltıma devam ettim.
Gökalp ''Ah bir dakika ekmeğimiz eksik.'' dediğinde ''Ben alırım.'' diye atıldım.
Gökalp ''Yok ben giderim aşkım!'' dediğinde ''Hadi ama, sen bana kahvaltı hazırlamışsın ben de ekmek alıyım.'' diye geçiştirdim. Gökalp'in kabul etmesiyle ayaklandım. İnce paltomu üzerime alıp cebimdeki parayla beraber evden ayrıldım. Bir markete uğrayıp ekmek aldıktan sonra eczaneye uğradım. Neden mi? Mide bulantıları ve baş dönmeleri...
Her şeyden emin olmak için gebelik testini alıp eve doğru yol aldım.
Hamile kaldığımı falan sanmıyordum. Ama her şey olabilirdi.
Aman tanrım! Eğer öyleyse bir bebek bakmak için hazır mıydım?
Kahvaltıyı bitirdikten sonra Gökalp'e duş alacağım deyip kendimi banyoya kilitledim. Suyu açtım. Banyo yaptığımı sansın diye. Ardından testi denedim. Ne çıkacağını bekliyordum.
Ardından bir çizgi belirdi, daha sonra bir tane daha... Bu ne anlama geliyordu? Hemen testin arkasını okudum.
Gözlerimi bir yere kilitledim. ''Hamileyim!''
Tanrım bu geçek miydi? Şimdi karnımda benden ve aşkımdan bir parça mı vardı?
Gökalp'e söylesem mi? Düğünde her şeyi söylemek daha güzel olurdu diye düşünüp hiçbir şey söylemedim. Testi çantama koyup banyodan çıktım.
Gökalp beni fark ettiğinde ''Tatlım duş alacağım demiştin?'' dedi.
''Aldım zaten, saçlarımı çoktan kuruttum.'' dedim.
''Üstünü bir an önce değiş. Uçağımızı kaçıracağız.'' dediğinde kafamı sallayıp odamıza yöneldim.
Üzerime siyah bir pantolon ve ince siyah bir kazak giydim. Saçlarımı da dağını topuz şekli verip çantamla beraber odadan ayrıldım. Gökalp çoktan dışarı çıkmış, ufak bavullarımızı arabaya yerleştiriyordu. Evden çıkıp kapıyı kilitledim. Ve aşağıya doğru yön aldım.
Arabaya bindik. Ve hava alanına gelmiştik bile!
Uçağa binecektik ve ya mide bulantım tutarsa? İşte büyük sorun...
Ama asıl büyük şey hamile olmamdı...

KALPTEN HAYATAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin