34. Bölüm Oğlum

119 14 4
                                    

Sonra ne mi oldu? Bilincim açık değildi, baygındım...
Gökalp'in söylediğine göre hemen yanıma gelmişti Gökalp. Ardından apar topar hastahaneye...

Hastahanede bebeğimin erkek olduğunu öğrenmiştim. Henüz her şeyden bihaberdim.

Beyaz hastahane odasında benliğim ve karnımda bebeğim ile yatıyordum.
Gülümsüyordum karnıma, bebeğime dokunup onu hissetmeye çalışıyordum. Aynı zaman da bebeğimin ismini düşünüyordum. Dudaklarım dudaklarıma dokunmadan Berk dedim.
Oğlumun çok sağlam ve Gökalp gibi olmasını istiyordum. Babasına benesin istiyordum. Her şeyi ile sağlamlığını korusun. Ama en önemlisi sağlığının sağlam olmasıydı...
Kapı çaldı. ''Gir'' söyleyişim ile birlikte içeriye Gökalp eve doktor girdi.
''Gökalp.'' dedim sevinçle. ''Çocuğumuzun adını buldum! Berk.''

Bir dakika Gökalp'in gözleri kırmızı bir bataklık gibiydi. Aynı zamanda kirpiklerinin ıslak olduğu buradan bile anlaşılıyordu...
''Sen ağladın mı?'' sesim titredi.
''Merve.'' dedi titrek sesiyle. Aynı zamanda elleriyle işaret etti. ''Sana bir şey demem gerek.''
''Söyle.'' dedi yutkunarak. Sesim berk çıkmıştı, katı soğuk...
Doktor atıldı konuşmaya bir anda ''Merve hanım lütfen sakin kalın!''
Ne oluyordu? Neden böyle diyorlardı? En önemlisi Gökalp niye ağlıyordu?
''Artık söyler misiniz?'' Gökalp yutkundu. ''Bebeğimiz... Bebeğimiz...''
dedi devamını getirmedi. Doktor ''Gökalp bey ben devam edeyim.''
Gökalp ellerini yüzüne birleştirdi. Ağlıyor muydu? Elleri yüzünü görmeme engel oluyordu.
Korkuyla irkildim. ''Ne oldu bebeğime?''
Doktor ''Merve Hanım sizin Gökalp bey ile bir aile bağınız var. Bu bağlılık bebeğinizin sakat kalmasına teşvik ediyor.'' Doktorun sözlerine karşı gözlerim alev almaya başladı.
''Be...Ben bakarım çocuğuma!'' dedim. Doktor başını önüne eğdi. ''Başınız sağ olsun.''
NE? ''Gökalp?'' Dedim ağlayarak. Sesim bir geliyor bir gidiyordu. ''Bu...Bu adam ne diyor?''
gözlerimi açıp kapadım.
"Benim bebeğim ölemez.''
Gökalp yüzümü avuçladı.
Ama o an sadece bunun bir düş olmasını diliyordum.
"Gökalp lütfen ölmedi de, yaşıyor de!'' dediğimde gözyaşlarım çoktan gözlerimden akmış, özgürlüğe doğru adımlar atıyordu.
''Gökalp bebeğimizin ismi Berk olacaktı. Bebeğimiz bizim gibi sağlam olacaktı.''
Gökalp ''Özür dilerim.'' Gökalp'in gözyaşları saçlarıma akıyordu, hissediyordum.
''Hayır ya hayır! Ölemez!'' diye bağırdım bu sefer.

Sonra gözlerimi sıktım. Bir volkan olmuştum ve birazdan patlayacaktım. Herkese her şeye içimde olan kırgın kıvılcımları saçacaktım. Gökalp ile bir daha bebeğimiz olmayacak mıydı?
Ben annelik nedir tatmayacak mıydım?
Yaşadığım tüm hikayeler yalan...
Asıl acı anne adayının evladını daha eline alamadan, kokusunu hissedemeden, sesini duymadan elinden kayıp gitmesi değil miydi?
Bu çok acı.
Ben şimdi onun ölü bedenini elime alacağım. Sıcacık elleri yerine soğuk bedenine dokunacaktım. Sesini duyamayacaktım. Bana ''Anne'' diyemeyecekti.

Sonbahar mevsiminde ölmeyen tek yaprağın şimdi ölüşünü izleyecektim...
Sıcak rüzgar ile süzülen yaprak yok! Hafif soluk yaprak yok! Öldü...

Bir kadın girdi içeri az önce elinde ölü bebeğim vardı...
Ağlayarak elime aldım Berk'imi.
O kadar güzeldi ki. Ömrüm boyunca onu izlemek istedim.
Ellerine dokundum, çok soğuktu. Hemen öptüm o küçücük ellerini. Sıcak olmasını istedim.

Kalbimin parçalandığını hissediyordum. Gözlerimden bir yaş aktı. Berk'imin yanağına düştü. Hemen sildim. Başkasının gözyaşı olsa bile ölü bebeğimin sadece ilk doğan bebeklerin ağladığı gibi sadece o an ağlamasını istedim.
Biliyorum imkansızdı, ama istedim.
Elimi gözlerine doğru getirdim. Ellerim titriyor, bağırmamak için dudaklarını birbirine bastırıyordum. Titreyen ellerimi küçücük göz bebeklerine, upuzun kirpiklerine dokundurdum.

Sesimi artık ben bile duyamıyordum. Dünyam dönüyordu. Göz kapaklarım gelgit yapıyordu.
Dudaklarımı birbirine dokundurmadan elimde olan ölü bebeğime seslendim. ''Oğlum.''

KALPTEN HAYATAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin