SELMA / 11. BÖLÜM / KAYNANA MÜJDESİ! / YAZAN: AYŞE ÖZDEMİR

567 10 1
                                    

Ayıcı Vahit de komşusu Ramiz'den kına gecesi olduğunu öğrenince, "Birkaç kuruş da ben kazanayım" diyerek geldi. Zincirini elinden bırakmadığı ayısı Pembe'yi tef çalarak oynattı. "Hadi kızım kocakarıların hamamda nasıl bayıldığını göster" deyince ayı yere yattı. Vahit, burnuna zincir takılı hayvana acıyan ve "Amca ayının canını acıtıyorsun" diyen bir çocuğu, etrafındakilere belli etmeden tersledi. Vahit'in peşine düşerek kına gecesine gelen macuncu da yüksek bir tepsiye koyduğu, sakız gibi uzayan rengarenk şekerlemelerinden çocuklara sattı. Para kazanma hayaliyle mahalledeki her eğlenceye giden pamukçu ile çekirdekçi de kına gecesindeydi.

Gecenin sonunda 'Yüksek yüksek tepelere ev kurmasınlar' türküsü eşliğinde kına yakılırken, Kıymet ve kardeşleri gözyaşına boğuldu. Annelerinin dramı gözlerinin önüne gelince, hıçkırıkları arttı. Komşular, Makbule'den çekindikleri için aralarında fısıltıyla, Kadriye'nin kızlarının mürüvvetini görmeden ölmesine yandı.

Kıymet ile Faruk'un düğünü, iki gün sonra Canan Düğün Salonu'nda yapıldı. Mahalle orkestrasının sırtı açık emprime bir elbise giymiş olan solisti Arzu, programına içli şarkılarla başladı. Cızırtılı mikrofondan 'Gönül penceremden ansızın bakıp geçti' şarkısını söylerken, bıyığı yeni terlemiş gençlerin içi gitti. Kenar mahallelerde flört etme şansı bulamamanın burukluğunu, bir kez daha hissettiler.

Uzun saçlı baterist, baterinin sopalarını var gücüyle sallarken de genç kızlar hayallere sürüklendi. Gençler düğün salonlarının popüler şarkıları çalarken piste fırladı. Kızlar kızlarla, erkekler erkeklerle karşılıklı oynadı. Sonra 'Ararım seni her yerde' şarkısına hep birlikte eşlik ettiler. Davetliler arasındaki Tarık da bağlama çalıp memleket havaları söyledi. Türkülerin yanıklığı Kadriye'nin yokluğunu hisseden herkesin gözlerini yaşarttı. Yine kuru pastalar yenildi, limonatalar içildi, badem şekeri eşliğinde likör dağıtıldı.

Mahmutpaşa'dan aldıkları gelinlikle damatlığı giyen Kıymet ile Faruk, konuklarına 'Hoşgeldiniz' demek için salonu dolaştı. Kıymet ayakkabısının altına kısmetleri çıkması için isimlerini yazdığı komşu kızlarına, duvağının kenarına takılı gelin telinden de verdi. Zeynel, kızını almaktan vazgeçerler korkusuyla ne başlık parası istemiş ne de takı pazarlığı yapmıştı. Bu yüzden Faruk'un taktığı ince bir bilezik dışında, geline kimse altın takmadı.

Takı sırasına girenler, gelinle damadın üzerlerine 5'er, 10'ar lira takıp kurtuldular. Sonra da aralarında "Kıymet'e de dul karı gibi hiç takı takılmadı" diye dedikodu yaptılar. Takı takılmamasının ezikliğini yaşayan gelinin yüzü, davetlilerin ellerini öperken beş karıştı. Davetliler "Şunun suratına bak, cenaze evine mi yoksa düğüne mi geldik" diye gelini çekiştirdiler. Davetliler arasında çocuklarının düğünlerinin hesabını yapanlar da vardı: "Kaz gelecek yerden tavuk esirgenmez ama bunlardan ne tavuk gelir ne de kaz. Enayi gibi altın mı takacağız?"

Düğünün sonuna doğru yaş pasta dağıtılırken, arka taraftaki iki masa arasında kavga çıktı. TEKEL biralarını peş peşe deviren mahalleli gençler, düğündeki bir kızla bakışma yüzünden birbirine girdi. Salon çalışanları "Ananı, avradını, sülaleni s....." diye yumruklaşan gençleri kapı dışarı etti.

Düğünün sonunda salonda aile fotoğrafı çekildi. Gelinle damat yeni hayatlarını, aileleri bu evlilik için yaptıkları masrafları düşünerek objektife hüzünle baktı. Düğünden sonra Kıymet'in isteğiyle Telli Baba'ya gidildi. Kıymet türbede kendisi için teşekkür ederken, kardeşleri için hayırlı kısmet diledi. Ardından gelin arabasıyla Boğaz turu attılar. Kireçburnu'ndaki fırından galeta alıp, Boğaz kenarında çay eşliğinde yediler.

Kıymet'in kaynanası, gerdek gecesinin sabahı odaya girip çarşafa baktı. Çarşafta gelininin kızlık zarı kanını görünce, derin bir 'Oh' çekti. Faruk'un sırtına "Benim aslan oğlum" diyerek okkalı bir şaplak indirdi. Sonra zaferi kutlamak için hep birlikte baklava yediler.

Makbule ertesi gün kocasına müjdeyi verdi. "Şükürler olsun Zeynel, yüzümüz kara çıkmadı. Kaynanası haber yolladı, Kıymet temiz çıkmış, kız oğlan kızmış. Ben bir fakire sadaka verip, iki rekat şükür namazı kılacağım." Zeynel de kızından şüphesi olmadığını belli etmek için başını sallayıp, elini kalbine götürdü.

Konuşmayı duyan Selma, mahallede iki ablası da evli olan Nakkaşe'den 'Temiz'in bakire anlamına geldiğini öğrendi. Bekaretini tecavüz sonucu veya evlilik dışı kaybetmiş kızlar için ise 'Kirletilmiş, bozulmuş' deniliyordu.

Kıymet kaynanasından, kocasından dayak yiye yiye çoluğa çocuğa karıştı. Kaynanasının evi dar gelince, yeni kurulmakta olan Ümraniye'ye taşındılar. Usta olunca kendi marangoz atölyesini kuran Faruk, 49 yaşında iş yerinde kimse yokken, elini yeni aldığı makineye kaptırıp kan kaybından öldü. Eşinden kalan maaşla geçinen Kıymet, yaşadıklarını unutup zalim bir kaynana oldu. İki oğlundan bankacı olanın masrafı karşılamasıyla hacca gitti. Hacı olduktan sonra tarikata girdi.


SELMAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin