SELMA / 13. BÖLÜM / SOKAĞA DÜŞEN BOMBA / YAZAN: AYŞE ÖZDEMİR

536 11 2
                                    


      Zeynel'lerin iki ev ötesinde oturan ailenin 19 yaşındaki kızı Gülistan, seramik fabrikasında çalışıyordu. Güzelliğine çok güvendiği için artist olmak istiyor, cikletlerden çıkan Yeşilçam ünlülerinin fotoğraflarını saklıyordu. Günaydın gazetesinin ilavesi Saklambaç'ta artist haberlerini okuyup, gazetenin 'Pay kuponları'nı biriktiriyordu. Pay kuponlarıyla bakkaldan krem ve nemlendiricili sabun alıyordu.

Gülistan'ın yazın en büyük tutkusu, ustabaşından izin alıp, Beşiktaş Yüzme Havuzu'nda çarşamba günleri yapılan kadınlar matinesine gitmekti. Ustabaşının memelerini ellemesine göz yumduğundan, izin alması zor olmuyordu. Abdullah adlı ustabaşı, cinsel tacizlerine ses çıkarmayan kadın işçilerin izin taleplerini onaylıyor, onlara ödül olarak da zaman zaman fazla mesai yazıyordu.

Gülistan, suyunu Boğaz'dan alan havuza yüzmek için değil, eğlenmek için gidiyordu. Çırağan Sarayı'nın yanındaki havuzun basamaklarının üstündeki sahanlıkta orkestra çalıyor, solist Memoş oynak şarkılarla kadınları coşturuyordu. Bir de her hafta 'Havuz Güzeli' seçiliyor, birinci ödül olarak, yaz boyunca 10 liralık giriş ücretini ödemeden içeri girebiliyordu. Genç kızların hayallerini 'Havuz Güzeli' seçilmek süslüyordu. Gülistan o hafta 'Seda' takma adıyla yarışmaya katılmaya karar verdi.

Ama mahallenin bıçkın delikanlılarından olan abisi Tufan'ın, kardeşinin gizleyemediği yarışma heyecanını fark etmesi planı bozacaktı. Mahalledeki tüm delikanlılar gibi 'Namus' olarak algıladığı konularda aslan kesilen Tufan, "Bu evden orospu çıkmaz" diyerek kardeşini feci şekilde dövdü. Dayaktan sonra her yeri ağrıyan Gülistan, bir hafta işe gidemedi. Holdeki divanda sırt üstü yatıp, yüzündeki ve kollarındaki morlukların geçmesini bekledi.

Kızının artist olup zengin koca bulma umudunu destekleyen Hüsniye, oğluna kızıp ağzına geleni söyledi. "Ben kızımı senin mahalledeki züğürt arkadaşlarına yedirmem" diye bağırdı. Gülistan için mahalleye gelen iki delikanlıdan, Günaydın'ın yarı fiyatına siyah - beyaz gazete aldı. Okuma - yazma bilmediği için gazetenin birinci sayfasına bile bakmadı. Artist haberlerini okuması için gazeteyi kızına uzattı. Ama manşeti 'Halk direnişi için örgütlenme' başlığını taşıyan ve çok kötü baskısı olan 'Devrimci Mücadele' gazetesinde ne artistler ne de pay kuponu vardı. "Anne sen bunu niye aldın deli misin?" diye bağıran Gülistan, gazeteyi buruşturup pencereden fırlattı.

İki gün sonra gece mahallede büyük bir gürültüyle el bombası patladı ve gökyüzü bir anda kızıla boyandı. O sırada sokakta 'Yağ satarım bal satarım' oynayan çocuklar, büyüklerinin anlattığı kıyametin koptuğunu sandılar. Ağlayarak evlerine koştular. Bombanın patladığı bahçeden dereye doğru iki gencin hızla koştuğunu görenler oldu. Gökyüzündeki kızıllık dağılınca dışarı çıkan mahalle sakinleri, "Anarşistler kaçtı" diye bağırdı. 15 dakika sonra karakoldan gelen jandarma erlerine, el bombasını patlatan iki gencin kaçtığı yönü gösterdiler.

Mahalle sakinleri sokakta olayı yorumlarken birbiriyle tartışmaya başladı. Kafası karışık sol eğilimli ampul fabrikası işçisi Nafiz: "Bu gençlerin tek amacı, halkın eşitliğini sağlamak. Eylem yaparak fakir halk kitlelerini uyandırıp, bilinçlendirmeye çalışıyorlar. Onları jandarmaya şikayete edeceğimize, yanlarında olmamız, hiç değilse kaçtıkları yönü devlet güçlerine söylemememiz gerekiyor. Hem zaten devlet istese onları bulur. Devletten uzanan gizli bir elin, toplumda karışıklık yaratmak için bu tip eylemleri desteklemediğini nereden biliyoruz. Ayrıca ben bu eylemi faşistlerin yaptığını ama devrimcilerin üzerine yıkacaklarını düşünüyorum."

Atatürk değerlerine bağlı bakkal Kemal: "Sen ne diyorsun arkadaş? Cumhuriyete uzanan elleri kırmayı herhalde biliriz. Devlet düşmanı anarşistler bunlar. Burada her gün tarhanaya kaşık sallayan fakir halkı bombayla rahatsız edeceklerine, gidip üretime katkıda bulunsunlar. Okuyup adam olsunlar, bilime, insanlığa hizmet etsinler. Anarşistlik yaparak sonuç alamazlar. Götlerine güveniyorlarsa, parti kurup seçime girsinler."

Melek ablanın kocası, muhafazakar Rıza: "Bunların hepsi münafık, dinsiz, imansız. Ne bu dünyada ne öbür dünyada yatacak yerleri var. Onların yeri cehennem. Her zaman dediğim gibi komünistler Moskova'ya. Moskof gavuru bunlar."

Kadınlar da aralarında bombayı patlatanlar için "Anarşist bunlar anarşist" diyordu. Gülistan ile annesi, bombayı siyah - beyaz ucuz gazete satan gençlerin patlattığını iddia ediyordu. Mahallenin çocukları ertesi gün bahçedeki merdivenin altında el bombasının kabını buldu.

BİR DAHA DÖNMEMEK ÜZERE

Sokakta bomba şoku yaşanırken, Zeynel'in evinde farklı bir heyecan vardı. Patlamayla birlikte evdekilerin dışarı çıkmasını fırsat bilen Leman, kaçmaya hazırlanıyordu. İçine birkaç parça giysi koyduğu çantasını alıp ayakkabılarını giydi ve hızla kapıdan çıktı. Karanlıktan istifade ederek, kimseye görünmeden soluğu Muharrem'in evinde aldı.

Dışarıdan yeni dönen Muharrem telaşla çalınan kapısını açıp, karşısında Leman'ı görünce çok şaşırdı. Ne zamandır görmediği için çok özlediği sevgilisine sarılırken, "Ne oldu, çabuk söyle" diye kaygıyla sordu. Genç kız, "Muharrem evden kaçtım, babam beni sana vermeyecek, gidelim buradan" dedi.

Aşık olduğu Leman'ı kaybetmek istemeyen Muharrem, küçük valizini aceleyle nefes nefese hazırladı. Sonra 'İkinci annem' dediği Nimet'e durumu anlatıp, anahtarı verdi. İki sevgili yakalanmamak için karanlık dere yolundan Mecidiyeköy'e çıktı ve otobüsle Çorum'a gidip, Muharrem'in halasının oğlunun evinde saklandı.

Kızının Muharrem'e kaçtığını öğrenen Zeynel, konu komşuya karşı damadının mezhep farklılığından rahatsız olmuş gibi davrandı. Ama aslında bir 'boğaz'dan daha kurtulmanın gizli sevincini yaşadı. Ayrıca Muharrem'in dürüst bir delikanlı olduğunu bildiği için bir süre sonra da kızıyla evlenmesini kabul etti.

(Mahallede etnik ayrım yapılmamakla birlikte, mezhep ayrımı yapılırdı. Alevilerle Sünniler birbiriyle evlenmezdi. Aleviler hem mahalle baskısından hem saygıdan Ramazan aylarında sahurda ışıklarını yakar, ezan okununca söndürürlerdi. Kendi oruçlarını ise gizli tutarlardı. Sünni komşularının kimi zaman hakaret niyetine 'Kızılbaş' demeleri, kalplerini inicitirdi. Tüm bunlara rağmen mahalledeki mezhep ayrımcılığı, hiçbir zaman kavga boyutuna varmadı.)

Zeynel'in elini öpüp barıştıktan sonra nikahlanan aşıklar, Sanayi Mahallesi'nde Muharrem'in işine yakın bir ev tuttu. Bir yıl sonra gurbetçi akrabasının yardımıyla Almanya'da otomobil fabrikasında iş bulan Muharrem, Leman ile oraya göç etti. İki yıl sonra kırmızı tosbağa otomobil ile İstanbul'a yaz tatiline geldiler. Zeynel'e o zamanlar Türkiye'de olmayan Alman markası bir spor ayakkabı hediye ettiler. Makbule'ye ise o tarihte beyaz sabunla saçlarını yıkayan tüm yakınlarına olduğu gibi, yumurtalı Alman şampuanı verdiler.

İki çocuğu olan çiftin evliliği, 9 yıl sonra bir yıldırım aşka yenildi. Fabrikada tanıştığı bir Alman'a aşık olan Muharrem, Leman'dan boşanıp, sevgilisi Gisele ile evlendi. Çocukları için nafaka alan Leman da Türkiye'ye dönmedi, Köln'de bir gurbetçiye ait kreşte çalışarak hayatını sürdürdü.


SELMAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin