SELMA / 18. BÖLÜM /KARANLIĞA DOĞRU / YAZAN: AYŞE ÖZDEMİR

409 8 0
                                    


  Kocasının dünyaya veda etmesinden sonra geçim derdine düşen 'Islak Bedia' ne yapacağını şaşırdı. Adı 'Yalnız Bedia'ya çıkan genç kadın, karnını doyurmak için güzelliğinden faydalanmaya karar verdi. Beyoğlu'na çıkıp Yeşilçam Sokağı'na gidecek ve figüranlık için birkaç film şirketine başvuracaktı. İstiklal Caddesi'nde yürüyerek Yeşilçam Sokağı'nı ararken, çarpışıp tanıştığı Hamdullah kaderini değiştirdi.

Saçı limon sürdüğü için parlayan, üstünde eflatun gömlek, ayağında yumurta topuklu ayakkabı olan Hamdullah'tan esans kokusu geliyordu. Bıyığını burarak Bedia'dan özür dileyip sordu: "Acaba bu güzeller güzeli hanımefendiye bir kahve ısmarlayarak kendimi affettirebilir miyim?" Yalnızlıktan, parasızlıktan bunalmış olan Bedia, tipini ve nezaketini beğendiği Hamdullah'ın teklifini, biraz nazlandıktan sonra kabul etti. Civardaki bir büfeye oturdular ve tost yiyip çay içtiler.

Hamdullah sık sık "Güzel kadın, Beyoğlu benden sorulur, bundan sonra arkanda ben varım" dedi. Uzun zaman sonra kendini bir erkeğin himayesinde hisseden Bedia çok mutlu oldu. Geceyi Boztepe'deki tek odalı gecekondusunda Hamdullah ile geçirdi. Hayatının erkeğini bulduğuna ve bu kez çocuğu olacağına inandı. Bu yüzden "Hemen evlenelim" diyerek yeni erkeğine sarıldı. Oralı olmayan Hamdullah, "Önce sana bir iş bulalım, yeni bir eve taşınalım, evlenmek kolay" diye baştan savma bir cevap verdi.

Akşam gecekonduya elinde lahmacun paketiyle gelen Hamdullah, "Bedia sana iş buldum" diyerek müjdeyi verdi! "Yarın sabah en güzel elbiseni giy, biraz makyaj yap, süslen. Seni patronunla tanıştıracağım." Ertesi sabah beyaz tenini ortaya çıkaran V yakalı bordo elbisesini, siyah sivri topuklu ayakkabısını giyen Bedia, Hamdullah'ın kolunda mahalleden ayrıldı.

Troleybüsten Karaköy'de inen sevgililer el ele yürüdü. Erkeğinin vücudunu hissettikçe mutluluktan başı dönen, sürekli gülümseyen Bedia, kendini Gergedan Sokak'ta buldu. Devlet himayesinde fuhuş yapılan, erkeklerle dolu Gergedan Sokak'taki bir eve girdiler. Hamdullah, Bedia'yı genelev yöneticisine emanet edip ortadan kayboldu. Önce kaçmak isteyen Bedia sonra evin fedaisinden yediği iki tokatla ve "Buraya giren çıkamaz" tehdidiyle öyle korktu ki kımıldayamadı.

Artist olmak isterken kendini genelevde bulan Bedia parasızlığının, cahilliğinin ve yalnızlığının etkisiyle yeni rolüne fazla direnemedi. İlkokul 3'ten terk olan Bedia'nın ne tüm bunları sorgulayabilecek aklı, ne de "Limon satar yine geçinirim" diyerek dünyaya meydan okuyabilecek cesareti vardı.

Hayatını bedeniyle kazanmaya başladığında, Hamdullah'ın sokağın fedailerinden biri olduğunu öğrendi ve artistlik hayalleri çukurlarda biten kızları çok iyi anladı. Hamdullah'ın işi, sık sık Beyoğlu'na çıkıp, ürkek ve yalnız kadınlara çeşitli yöntemlerle kanca atmaktı.

Bedia, Gergedan Sokak'ta 'Benli Mualla' takma adıyla tanınmaya başlarken, gecekondusunda yaşamaya devam etti. Zaten genelevden kazandığı para ancak karnını doyurmaya yetiyordu, başka yere taşınacak hali yoktu. Ezilen, sindirilen, sesini çıkarsa tokatlanan bir insan olarak ruhunu da satmakta gecikmedi. Mahallenin kadınları onu bir şirkette temizlikçi zannederken, o Gergedan Sokak'ta boy gösterdi.

Bir süre sonra tüm erkekleri sadece müşterisi olarak görmeye başladı. Müşterileri arasında Boztepe'den tanıdıkları da vardı. Bu duruma aldırmıyordu, işine bakıyordu. Tuzağa düşürülmek ve para, utanma duygusunu yok etmişti. Bedeninin pazarlanması, duygusallığını öldürmüştü. Kalbi taş kesilmişti. Bir daha aşık olabileceğine de inanmıyordu.

Bedia da Selma'nın başına gelenleri duymuştu. Bu yüzden hamamda yanına gitti. Üvey annesi Makbule komşularla dedikodu yaparken, kenarda keselenen Selma'ya "Güzelim yardım edeyim sana" diyerek yaklaştı.

"Selma ben senin anneni çok severdim. Kadriye abla çok iyi bir insandı. Duyduğuma göre sıkıntı içindeymişsin. Baban seni dövüyormuş, üvey annen göz açtırmıyormuş, evin temizlikçisi olmuşsun. Rahmetli Kadriye ablanın kemikleri sızlıyordur. Kız bak ne diyeceğim sana. Yarın öğlen seninle Taksim'de heykelin önünde buluşalım. Cennet Bahçesi'ne gidip bir şeyler yiyip içeriz. Azıcık havan değişir. Ben ısmarlarım, korkma. Artık eski çulsuz Bedia değilim, çalışıyorum, kazanıyorum. Dertleşiriz, bunalmışsın belli, içini döküp rahatlarsın."

"Ama Bedia abla, ben babamdan izin alamam ki."

"Sus kız itiraz etme. Babana bir şey deme. Makbule'ye de bir kuaföre iş görüşmesine gideceğini söyle. Hem biliyor musun umurlarında da değilsin."

"Nasıl yani?"

"Babanın sana koca aradığını tüm mahalle biliyor."

"Bana koca mı arıyor?"

"Ooo sen ayakta uyuyorsun kızım. Osurukçu simitçi Seyfi var ya... Biliyorsun 40'ına gelmiş, hala evlenememiş. Baban seni ona vermek istiyor. Başlık parası istemediğini de söylemiş."

"Ama benim haberim yok."

"Öğrenmiş oldun işte. Baban seni başından savmaya çalışıyor. Seyfi de tek odalı gecekondusuna, iki kişilik yatak almak için babandan süre istemiş."

(Seyfi'nin adı, başında tablayla gezip "Simitler çıtır çıtır" diye bağırırken, sık sık gaz çıkardığı için 'Osurukçu simitçi'ye çıkmıştı. Çocuklar bu yüzden Seyfi'den değil, rakibi Bahattin'den simit almak istiyordu.)

Bedia "Yol parası yaparsın" diyerek Selma'nın çantasına 20 lira koyup ayrıldı. Hayatında hiçbir hedefi olmayan, nasıl yaşayacağını, ne yapacağını bilmeyen Selma, son günlerde intiharı düşünüyordu. Kendisini o kadar yalnız, o kadar çaresiz hissediyordu ki yaşamasına bir anlam veremiyordu. Ancak ölürse ve annesi gibi tüm dertleri geride bırakırsa, huzur bulacağını sanıyordu. Bunalımın dibinde dolanırken, hamamda Bedia'nın tatlı sesi, sırtını annesi gibi ovalaması ruhuna iyi geldi. Uzun zamandır ilk kez birinden şefkat görmüştü.


SELMAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin