SELMA / 33. BÖLÜM / DOSTLUĞU BİTİREN KAVGA / YAZAN: AYŞE ÖZDEMİR

331 4 0
                                    


        Zeynel ve arkadaşları, Abdüllatif Nami beyin imalathanesinden kovulduktan sonra tanıdıkları ayakkabıcılara başvurmalarına rağmen iş bulamadı. Uzun süre işsiz, parasız dolaştılar. Sonra aralarından Ahmet, Beykoz'daki cam fabrikasına girip oraya taşındı. Boztepe'de aynı mahallede oturan Zeynel ile Süleyman ise parasızlıktan bakkalın veresiye defterini doldurdular.

Aradan sekiz ay geçmişti ki evlerinin yakınındaki buzdolabı fabrikasına işçi alındığını duydular. O fabrikada ustabaşı olan komşuları Nail'den işe girebilmek için yardım istediler. Nail "Müdüre söyleyeyim" dedi, "Zeynel abi yaşın nedeniyle seni aldırmam zor olabilir. Ama müdüre yalvarıp yakarırım. Genç olduğu için Süleyman'ın şansı daha fazla."

Nail'in sayesinde Zeynel ile Süleyman televizyon fabrikasında işe başladı. Ayakkabı imalathanesine göre hakları fazlaydı. Buna rağmen işçiler ve sendika, maaşları yeterli bulmadıkları, işveren de daha fazlasını vermediği için üç ay sonra greve gidildi. Zeynel ile Süleyman için tekrar parasız günler başladı. Grev, iki arkadaşın arasını da bozdu. Greve karşı çıkan çok az sayıdaki işçi arasında, parasızlık canına tak etmiş olan Zeynel de vardı. Süleyman ise grev isteyen işçilerin başını çekiyordu. Zeynel kendisine 'Patroncu' dediğini duyduğu Süleyman ile greve bir gün kala sert bir tartışmaya girdi.

"Ne hakla bana patroncu diyorsun, bilmiyor musun durumumu" diyen Zeynel'e, Süleyman'ın cevabı sert oldu: "Kusura bakma Zeynel abi. Senin gibi yandaşlar yüzünden işçi direnişlerinde sıkıntılar yaşanıyor. Sermaye senin gibi bilinçsiz işçiler yüzünden güçleniyor. Bak biz bilinçlenmek için sendikacı arkadaşlarla birlikte 'Kapital' seansları düzenliyoruz. Bu seanslarda büyük üstad Karl Marks'ın 'Kapital' kitabını okuyarak anlamaya çalışıyoruz. Yakında mahalleler düzeyinde de örgütlenip, bu seansları düzenlemeyi planlıyoruz. Ben şimdi sana seanslara gel desem, sen 'Kapital nedir?' diyeceksin. Zeynel abi, hiç değilse greve karşı çıkmayarak işçi sınıfından olduğunu göster. Sana halk eğitimdeki kursa gidip okuma, yazmanı geliştirmeni tavsiye ediyorum."

Öfkeden yüzü kızaran Zeynel bağırarak karşılık verdi: "Terbiyesizlik yapma Süleyman, sen kim oluyorsun da bana akıl veriyorsun. Unutma ki ayakkabıcılıkta işi ben öğrettim sana, orada yediğin ekmeği bana borçlusun. Nankör. Sen de terbiye kursuna git. Önce adam ol. Benim tek derdim, ekmek parası. Başka bir meselem yok."

Süleyman aşağı kalmadı: "Zeynel abi hayatta en sevdiğim şey güçlülerin, iktidar sahiplerinin ve onların yalakalarının ayaklarına basmaktır. Sen seçimini yapmışsın, hayırlı olsun." Arkasına dönüp gitmeye hazırlanan Zeynel'in son anda küfretmesi, ortalığı karıştırdı. Süleyman kader arkadaşı Zeynel'in sol gözüne yumruk attı. Birbirine giren iki arkadaşı, diğer işçiler ayırdı.

Zeynel her bunaldığında yaptığı gibi, efkarını dağıtmak için, Süleyman'ın yumruğuyla moraran gözüne aldırmadan, ucuz bir meyhaneye gidip kafayı çekti. Kör kütük sarhoş olup, evin yolunu zor buldu. Evlendiğinden beri, kocasını ilk defa bu kadar sarhoş gören Makbule çok şaşırdı. Konuşacak halde olmayan Zeynel, kapıdan adımını atar atmaz, yere yığılıp horlamaya başladı. Öğleye doğru uyandığında başı zonkluyordu. Ayılabilmek için başını soğuk suyla yıkadı. Makbule'nin yaptığı bol köpüklü kahveyi içti. Ne olduğunu soran eşine olayı anlattı. "Artık o Süleyman ve ailesiyle konuşmayacağız. Karısına da bundan sonra selam verme" dedi.

Fabrikada başlayan grevin gerginliği, bu işçi mahallesini de etkisine aldı. Veresiye defterinde yer kalmayan bakkal Mümin, artık peşin parayla satış yapacağını ilan etti. Makbule sokakta karşılaştığı Süleyman'ın karısı Şadiye'ye, "Sizin gibiler yüzünden aç kaldık" diye bağırdı. Şadiye de "Hadi oradan yalakalar" diye cevap verince, kavga büyüdü. İki kadın birbirine belden aşağı olanlar da dahil, her türlü kötü sözü sarf etti. Kavganın saç saça baş başa bir hal almasını, "Çok ayıp" diyerek araya giren komşuları önledi.

Grevin ne zaman biteceği belli değildi. Artık evde kaynatacak fasulye bile bulamayan Zeynel, greve katılmadı. Bildiği ayakkabı imalathanelerini tekrar dolaşarak iş aradı. Eşine evlenirken hediye ettiği ince bileziği satmaya kalkması, aile içinde kavgaya neden oldu. Karısına vurmaya kalkışan Zeynel, Makbule'nin "Bir fiske bile vurursan, kızımı da alır giderim, geri de dönmem" demesiyle elini indirdi. Borçla geçinen Zeynel, üç ay sonra Beyazıt'ta küçük bir ayakkabı imalathanesinde, düşük maaşla iş bulup çalışmaya başladı. Fabrikaya dönemedi.

Fabrikadaki grev yedi ay sürdü. Süleyman bu süre içinde, birçok iş arkadaşı gibi köydeki anne - babasının yardımıyla geçindi. Grev bittikten sonra bazı arkadaşlarının işten atılmasını protesto eden işçilerle polisler çatıştı. Çatışma sırasında bir işçi öldü, çok sayıda işçi tutuklandı. Tutuklananlar arasında Süleyman da vardı. Tahliye edildikten sonra fabrikaya alınmayan Süleyman sendikacı oldu. Fabrika yıllar sonra el değiştirip şehir dışına taşındı.

Zeynel, eski patronu Abdüllatif Nami beyin öldüğünü uzun bir süre sonra bir arkadaşından öğrendi. Eski iş arkadaşı Ahmet'i arayıp haber verdi. İki arkadaş buluşup, eski patronlarının mezarını ziyaret etti. Mezar başında "Ekmeğini yemiştik" diyerek dua ettiler. Ahmet, hemşehrisi olan Cabbar'ın aklını kaçırdığını, hastanede yattığını ve artık konuşmadığını anlattı. Zeynel "O hastanede zapt edilemeyen delilerin zindana atılıp, zincire vurulduğunu söylüyorlar" dedi, "Bize çok kötülük yaptı ama inşallah Cabbar'ı zincirlememişlerdir."


SELMAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin