SELMA / 9. BÖLÜM / YARALAYAN SÖZLER / YAZAN: AYŞE ÖZDEMİR

581 14 0
                                    


        Eşinin ölümünden sonra kızları Kıymet, Leman, Selma ve Tülay ile kalan Zeynel, sıkıntıdan bunalıma girdi. İlkokuldan sonra okumayan büyük kızları Kıymet ile Leman, eve bakmaya çalışıyordu. Babası yıllar önce ölen Zeynel, kızlarının başında durması için annesi Kiraz'ı köyden İstanbul'a getirdi. Ama gelinlerine yaptığı işkencelerle tanınan huysuz ve yaşlı kadın sürekli söyleniyor, köyüne dönmek istiyordu. Üstelik torunlarıyla da sık sık kavga ediyordu. Nitekim son kavgayı da o çıkardı.

Babaanne Kiraz, kahvaltıda zeytinle peyniri bir çırpıda bitiren torunları Selma ile Tülay'a sert çıktı. "Siz de ananız Kadriye gibi arkasını hiç düşünmeden yiyip bitiriyorsunuz. Ayrıca dikkat ettim, akşam yemeklerinde tabağınızı sıyırmıyorsunuz. Ya savaş çıkarsa ya kıtlık olursa diye hiç düşünen yok. Ananıza benzemeyin, idareli olun. Yiye yiye oğlumun iliğini kemiğini sömürdünüz. Zavallı yavrum, size bakmak için erkenden ihtiyarladı. Ah benim garip oğlum."

Annesine laf edilince çılgına dönen Kıymet, babaannesinin karşısına dikildi. "Çeneni kapat babaanne. Ölmüş annemin adını ağzına alma. Annem gencecik yaşta sizin yüzünüzden öldü. Ona yaptığın işkenceleri bilmediğimizi mi sanıyorsun?"

"Kız bana bak, senin dilin anan gibi çok uzun ama ben o dili koparmasını bilirim. Torun morun dinlemem. Kendimi kimseye ezdirmem. Bugüne bugün Yeşiltarla köyünün sultanı Kiraz'ım ben."

"Babaanne kendine gel. Bir daha annem hakkında laf etme. Kardeşlerime de karışma. Seni biz çağırmadık. Kendimize bakmayı biliriz."

"Vay vay vay. Sizin götünüz kalkmış. Ama ben o götü keserim. Sizin o nankör ananız bağı, bahçeyi, bostanı yüzüstü bırakıp İstanbul'a kaçmıştı. Bana bir faydası olmadığı gibi zararı olmuştu. Yatamasın mezarında şimdi."

"Bak babaanne, düzgün konuş. Annemin aleyhinde konuşma. Daha acısı yüreğimizde taptaze. Sen ne kadar zalimsin. Bizim annemiz melekti ama sen şeytansın. Ne kadar kincisin böyle, yatacak yerin yok vallahi."

"Sen büyüğünle nasıl konuşuyorsun?" diye bağıran babaanne, köşedeki süpürgeyi alıp torununun sırtına vurdu. Kıymet de babaannesini itti. Bunun üzerine yaşlı kadın, "Akşama sen görürsün" diye tehdit savurdu. Akşam işten dönen oğlu Zeynel'e yalan söyleyerek, olayı başka bir şekilde anlattı. "Kıymet durduk yerde üstüme saldırıp 'Seni bu evde istemiyoruz' diye bağırdı. Kardeşleri de ona yardım etti. Canımı zor kurtardım."

Zeynel geçmişte köyde Kadriye'ye yaptığı gibi, annesinin sözlerini hiç sorgulamadan Kıymet'i peş peşe tokatlayıp tekmeledi. Ablalarını kurtarmaya çalışan çocuklarını da itekledi. Kız kardeşler hep birlikte arkadaki karanlık küçük odaya kapanıp, saatlerce ağladı.

Durumdan çok memnun olan babaanne, yine mağduru oynayarak "Oğlum" diye seslendi Zeynel'e. "Benim bu evde canım tehlikede. Yarın otobüs biletimi al da köyüme döneyim. Senin hatrın olmasa zaten gelmezdim buraya. Bu canavar kızlar varken bir daha da gelmem çocuğum. Bana bir daha sakın ısrar etme."

Ertesi gün otobüs biletini alan Zeynel, hafta sonunda annesini köye yolladı. Sonra eşe dosta helal süt emmiş, evinin kadını olacak birini bulmaları için haber saldı. Beklediği haber, 3 ay sonra kahveden arkadaşı Hasbi'den geldi. Hasbi'nin oturduğu sokakta, Makbule adlı bir kadın vardı. Manav olan kocası iki yıl önce iflas bayrağını çekince intihar etmişti. Çocuk felci geçirdiği için yürüyemeyen kızı Hesna'yla beş parasız ortada kalan Makbule, dişçi kliniğine temizliğe giderek geçinmeye çalışıyordu. Ama kira verdiği için aldığı ücret geçinmesine yetmiyordu. Anası köyden yiyecek yollamasa aç kalacaklardı. Bir de oturduğu ev zemin katta, rutubet içindeydi. Hem kızı sık sık hastalanıyor hem de ev ayak altında olduğu için güvenli değildi. Geceleri hırsız girmesin diye kontraplaktan yapılma dış kapının arkasına, kızıyla yattığı karyolayı itiyordu. Bu yüzden hayırlı bir kısmet çıkarsa hemen evlenmek istiyordu.

Sıkıntısını bilen komşusu Hasbi, durumu Zeynel'e anlattı ve "Makbule evinin kadını, çocuklarının anası olur" dedi. Hasbi'nin tanıştırdığı taraflar, birbirlerini beğenip anlaşınca evlenmeye karar verdiler. 15 gün sonra imam nikahının kıyılmasıyla Makbule ve kızı, Zeynel'in evine geldi. 4 kızını kenara çekip, yeni eşine anne demeleri için tembihleyen Zeynel, resmi nikahı da söz verdiği üzere sonra kıydırdı. Geçim derdi aileye iki kişinin eklenmesiyle daha da büyüdü. Mahalledeki kadınlar "Erkek değil mi, Kadriye'yi iki günde unuttu" diye dedikodu yaptı.

Makbule, Kadriye gibi başörtülüydü. Ama Kadriye gibi sıcakkanlı değildi. Mesafeliydi. Az konuşuyordu. Konuşunca lafı gediğine oturtuyordu. Nitekim üvey kızlarına ilk emrini verdi. "Bundan sonra çamaşırı, bulaşığı evin kızları yıkayacak. Kız kısmı iş öğrenmeye erken başlamalı. Eve bakamayan kadın, kocasını da idare edemez."


SELMAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin