SELMA / 27. BÖLÜM / MÜŞTERİLER / YAZAN AYŞE ÖZDEMİR

816 6 0
                                    


 Randevuevinin Anadolu tüccarından İstanbul esnafına kadar çeşitli kesimlerden müşterileri vardı. Genelevden pahalı olduğu için fakir fukara müşterisi yoktu. Meliha'nın kızları isteğe ve pazarlığa göre müşterinin evine de gidiyordu. O zaman fiyat artıyordu. Müşterilerin evine gitmekteki en büyük tehlike can güvenliği, cinsel şiddet ve ücretin ödenmemesi riskiydi. Bu nedenle Suphi de kadınlarla birlikte gidiyor, belindeki tabancayla birlikte müşterilere şöyle bir görünüp, sokakta volta atarak saatin dolmasını bekliyordu.

Müşteriden kadınla geçirdiği süreye göre ücret istiyorlardı. Pazarlığı telefonda Meliha yapıyordu. Kadının müşterinin evinde kalma süresi geçerse, Suphi kapıya dayanıyordu. Yeni müşteri söz konusuysa, Suphi ilk karşılaşmada silahını bariz bir şekilde gösterdiği gibi kapının önünden de ayrılmıyordu. Bir bağırış olması halinde, harekete geçmek için donanımlıydı. Karate bildiği gibi, silah ve ustura kullanmakta da ustaydı. Meliha'ya yanlış yapanlar bedelini ağır ödeyeceklerini biliyorlardı. Suphi ayrıca bir saldırı ihtimaline karşı kadınları da eğitiyordu. Kadınların bir tehlike anında yapmaları gereken en basit şey, adamı var güçleriyle itip dış kapıya doğru koşmaktı. Yanlarından ayırmadıkları çantalarında da zor durumda kalırlarsa kullanmaları için çakı taşıyorlardı.

Tüm bunlara rağmen kadınlar yapılan pazarlığın dışında sık sık cinsel şiddete uğruyordu. Müşterilerin fazla para vermesiyle susuyorlardı. Paranın fazlasını Meliha'nın ruhu duymadan ceplerine attıkları için, uğradıkları cinsel şiddeti sineye çekiyorlardı.

Kadınların çoğu randevuevinde yatıp kalkıyordu. Hepsi genç ve güzeldi. Çocuğu olanlar, annelerine veya bakıcılara emanet ettikleri evlatlarıyla ilgilenmek için akşam evlerine dönüyorlardı. Çevrelerindeki herkes onların normal işlerde çalıştığını sanıyordu. Yaptıkları iş, en büyük sırlarıydı. Meliha'nın uygun görüp verdiği parayla ev geçindiriyorlardı. Daha çok müşteriye gittiklerinde prim de alıyorlardı.

Prim yüzünden randevuevinin kadınları arasında rekabet vardı. Rekabeti, Nizo ile Meto'nun "Kızlar bakalım bu hafta en iyi işi hanginiz yaptınız?" diyerek, Meliha'nın gelir - gideri yazdığı defterine bakmaları körüklüyordu. Bu yarış bazen saç saça baş başa kavgaya dönüşüyordu. Kavga edenleri, randevuevinin girişinde müşterileri karşılayan diğer fedai 'Süvari Mıstık' tokatlayarak ayırıyordu.

Selma geçmişiyle kısa sürede vedalaştıktan sonra randevuevindeki Nalan, Mehtap, Sahra, Yağmur, Ceyda, Nilgün, Banu, Ahu, Afet gibi profesyonel bir hayat kadını oldu. Artık dünya umrunda değildi. Aklında ne Cemal kalmıştı ne Zeynel. Süslenip püslenip gittiği müşterilere ve ayağına gelenlere iyi hizmet verip çok para koparmaya bakıyordu. Müşteriyle buluşmadan önce bir kadeh içiyor, yatağa uzandığında naneli sakız çiğniyordu. Hemen kalkıp gitmek istediği için yatakta bile ayakkabılarını çıkarmıyordu.

Adanalı pamuk ağası, evli, 7 çocuk babası Osman, Selma'nın müşterileri arasındaydı. Sahibi olduğu tarlalarda işçiler pamuk toplarken, ağa bulduğu her fırsatta soluğu Meliha'nın evinde alıyordu. Her zaman kadınların en gencini istiyordu. Bonkördü. İyi para verdiği için her isteği yerine getiriliyordu. Randevuevinde birlikte olduğu kadınlara 'Avrat' diyordu. "Sen de pek güzelmişsin avrat" diye övdüğü Selma'yı, Meliha'nın izniyle birkaç kez gazinolara program izlemeye götürdü. Adana'dan birlikte geldiği adamları ve Suphi onlara eşlik etti.

Gazinoya her gittiklerinde garsonlara, "Avradım Handan'a doldurun aslan sütünü" deyip, masaya mönüdeki tüm yemekleri getirtti. Hem yatakta hem sofrada şaşılacak bir iştaha sahipti. Rakıyı yudumladıkça coşuyordu, bir defasında sahnedeki şarkıcıya aldırmayarak ayağa kalkıp bağırmaya başladı: "Yiyin yiyebildiğiniz kadar, için içebildiğiniz kadar. Burası şeytan sofrası. Masumlar değil cehennemlikler, günahkarlar oturur bu sofraya. Cehennem güzeli Handan, bu gece senin şerefine içiyorum."

Uvertür şarkıcıların başlarından aşağı gül döken, dansözün göbeğine para sıkıştıran Osman ağa alkolün etkisiyle göbek atıyordu. Öpücüklere boğduğu Selma'ya kendisine bir kadının yetmediğini söylüyordu. "İlk fırsatta birkaç avrat daha alacağım, onlardan biri sen olacaksın" diyordu. Son seferinde Adana'ya döneceği gün, Selma'ya Mahmutpaşa'dan aldığı sahte kürkü hediye edip, cebine de 250 lira koydu.

Selma randevuevinde onlarca müşteriyle birlikte oldu. Ayaklarına gittiği müşterilerinden aldığı paraları, her defasında tümüyle getirip Meliha'ya verdi. Evine düzenli gittiği müşterilerinden birisi, Dişbudak Mobilya'nın sahibi Cevdet Soyluoğlu'ydu. Ev Bebek'te, deniz kıyısındaydı. 40'lı yaşlarındaki Cevdet Soyluoğlu, muhafazakar ailesinin baskısına rağmen evlenmiyordu. Cinsel hayatını yıllardır randevuevi sahipleri Meliha ve Arzu'nun kızlarıyla yaşıyordu. Kızlara hediyeler alıyor, Meliha ile Arzu'ya düzenli ödeme yapıyordu. İçki masasında arkadaşlarına "Aşk benim için cinselliktir" diyordu. Selma geceyi Bebek'teki dairede geçireceği zaman, yatağa girmeden önce, evin salonundaki beyazperdede mobilyacıyla porno film izliyordu. Porno film, mobilyacının duygularını coşturuyordu. Selma öğleye doğru hizmetinin karşılığı olarak yüklü miktarda para alıp, kendisini bekleyen Suphi ile birlikte lüks otomobile binerek randevuevine dönüyordu.

      

SELMAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin