SELMA / ALTINCI BÖLÜM / ŞEHRİN NE İÇİNDE NE DIŞINDA / YAZAN: AYŞE ÖZDEMİR

761 15 1
                                    


           İstanbul'da 1950'li yıllarda Levent'in dışında peş peşe fabrikalar yükseldi. Fabrikalarda çalışacak işçilere ihtiyaç vardı. Bu durum, Anadolu'dan İstanbul'a göçü artırdı. Köylüler akın akın İstanbul'a göç etti.

Kentin ilk gecekondu semtlerinden Boztepe'ye yerleşenlerin çoğu, fabrikalarda çalışmaya başladı. O tarihte Boztepe'deki evlerde elektrik ve su yoktu. Uzun süre gaz lambaları kullanıldı. Sonraki yıllarda sokaktaki hatlara, akşamları kaçak olarak kablo atılıp elektrik alındı. Bu yüzden elektriğe kapılıp elini, kolunu kaybedenler oldu.

Semtin kadınları, köylerinden getirdikleri el dokuması kuşaklarla küçük çocuklarını sırtlarına bağlayıp, ellerinde kovalarla sokaktaki çeşmenin önünde su kuyruğuna girerdi. Bazen tam sıra geldiğinde su kesilince, kadınlar öfkelenirdi. O yıllarda ne hazır bebek bezi, ne çamaşır makinesi, ne de bulaşık makinesi vardı. Bebeklerin altlarına sarılan Amerikan bezleri, dağ gibi çamaşırlar leğende; bulaşıklar bir kapta beyaz sabunla yıkanırdı. Bu yüzden çeşmeden sürekli su taşımak gerekirdi. Suyun kesilmesi, kadınların sinirlerini oynatırdı.

Gündüzleri evlerindeki sedirlerde uyuyan gececi fabrika işçisi kocalardan asabi olanlar, karılarının çeşme başı kavgalarını duyunca, atletleri ve çizgili pijamalarıyla sokağa fırlardı. Öfkeli kocalar sık sık lağımların patladığı yollarda, alt alta üst üste yuvarlanarak dövüşürdü. Birkaç kişinin gidip karakola haber vermesiyle, jandarma harekete geçerdi. Toprak yolda botlarıyla koşarak geldikleri için toz kaldıran jandarma erleri, dipçikle ayırdıkları kocaları karakola götürürdü.

Birinin dudağı, diğerinin kaşı patlamasına rağmen birbirine küfretmeye devam eden kocalar, karakol komutanı başçavuşun attığı tokatlarla kendilerine gelirdi. İşte bu nedenle sokaktaki çeşmenin suyunun sık kesildiği günlerde mahallede kafası, gözü sargılı komşular görülmesi şaşırtıcı değildi. Bu kavgalar bir türlü çizilemeyen arazi sınırları için de yaşanırdı.

Yoksulluğun kol gezdiği Boztepe'de çocuklar, muz yemenin zenginlere özgü bir hak olduğunu sanırdı. Sınıflarını takdirnameyle de geçseler, annelerinden alabildikleri tek hediye, bir gazoz olurdu. Kız çocukların ağlayan taş bebekleri yoktu, pazardan alınmış naylon bebekleri vardı. Erkek çocuklar ise babalarının bilye taktıkları tahta parçalarını, bisiklet niyetine kullanırdı. Bir bankanın verdiği kumbaraları doldurmak, bu semtin çocuklarının yıllarını alırdı. Okula tahta çantayla giden çocuklar, sınıfta dağıtılan süt tozunu getirip evde içerdi. Hepsinin babası ya işçiydi ya da işsiz.

Herkesin birbirini tanıdığı Boztepe'de, tüm bunlara rağmen Anadolu terbiyesi devam ediyordu. Semt sakinleri, ekonomik sıkıntıya rağmen kokuyu duyup canı çeker diye komşularına pişirdikleri yemeklerden veriyordu. Komşuların birbirinden çay, limon, un, tuz gibi gıda malzemelerini ödünç olarak istemesi doğaldı. Mahallede birine kamyonla odun geldiğinde, herkes hep birlikte taşırdı.

Kadriye - Zeynel Karayazı, 1958'de bu semte ilk yerleşen ailelerden biri oldu. Üçüncü kızları Selma 1959'da, dördüncü kızları Tülay 1961'de Boztepe'deki gecekonduda doğdu. Şehrin gözde yerlerine coğrafi olarak yakın ama ruhen uzak bu semtte, Anadolu'nun her yerinden gelmiş, farklı etnik köken ve anadillerine sahip komşularıyla yıllarca barış içinde yaşadılar. Onları birleştiren şey, fakirlik ve şehre sonradan gelmiş olmaktı.

Televizyonla da 70'li yıllarda Boztepe'de tanıştılar. Mahallenin ilk televizyonunu, Mecidiyeköy'deki beyaz eşya fabrikasında çalışan Müslüm aldı. Müslüm'ün evi kötü havalarda akşamları kahveye dönüyordu. Mahalleli çoluk çocuk eve doluşup, gece İstiklal Marşı'nın sonuna kadar siyah - beyaz televizyonu izliyordu. Müslüm iyi havalarda da televizyonu pencereye koyuyordu. Mahalle sakinleri, geceleri hiç arabanın geçmediği sokağa evlerinden getirdikleri sandalyeleri diziyordu. Sonra sandalyelere oturup, çekirdek yiyerek kapanana kadar TRT'yi izliyorlardı. Ön tarafa oturabilmek için yer kavgası yapanlar da oluyordu.


SELMAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin