SELMA / 22. BÖLÜM / RANDEVUEVİNDE / YAZAN: AYŞE ÖZDEMİR

568 9 0
                                    

Hiç kimsenin umurunda olmadığını, hatta evden gitmesinin istendiğini anlayan Selma, kararlı bir şekilde otobüse bindi. Eve dönmemeye, Burhan'ın gösterdiği yerde kalmaya karar verdi. Taksim'de heykelin önünde buluştular. Burhan, "Hadi Tarlabaşı'na gidelim, Meloş abla seni bekliyor" dedi. Yolda yürürken Burhan konuşmaya başladı.

"Selma görüşmeden önce sana birkaç şey söylemem lazım. Meloş abla delikanlı kadındır. Yanlış yapan olursa lafı gediğine koyar, tokadı çakar. Bu yüzden biz ona 'Okkalı Meloş' deriz. Ama işini iyi yapanı da omzunda taşır. Bu sözlerim kulağına küpe olsun."

Selma ne olacağını bilemediği her durumda olduğu gibi ürkerek sordu. "Peki iyi para verir mi? 5 - 6 ay sonra civardan küçük bir ev tutabilir miyim? Artık babamın evinde yaşamak istemiyorum."

"Tam Meloş ablanın istediği elemansın. Daha önceki elemanlarına olduğu gibi sana da mesleğin tüm inceliklerini öğretip hakkını verir. Yeter ki zorluk çıkarma, Meloş ablamın tepesini attırma."

Burhan'ın 'Zorluk çıkarma' demesi, Selma'nın aklını kurcaladı. İyi bir kuaför olmak istiyordu, neye zorluk çıkaracaktı ki! Fakat iş şansını kaybetmek istemediği için bir soru daha sorarak rahatsızlık yaratmaya cesaret edemedi. Sessizce yürüdü. Tarlabaşı'nın arka taraflarındaki dar bir sokakta, üç katlı köhne bir binanın önüne geldiler. 'Kuaför Meliha' yazan kapıdan içeri girdiler.

Burhan "Meloş ablam, patroniçelerin en güzeli... Bahsettiğim kızı getirdim" diye bağırdı içeri doğru. İçeriden saçı sarı boyalı, makyajlı, kırmızı ojeli, pullu terlikler giymiş 50 yaşlarında şişman bir kadın çıktı.

"Burhanım, oğlum, hoşgeldiniz."

"Abla ben gidiyorum, bir ara uğrarım, komisyonumu o zaman verirsin. Hadi kolay gelsin. Selma sen de Meloş ablamın sözünden çıkma. Bugünden itibaren o senin ustan."

Meliha'nın yardımcıları Meto ile Nizo, Selma'yı dükkanın köşesindeki bir sandalyeye oturttu. Meto, "Kız dinlen azıcık" dedi, "Meloş abla tostunu yedikten sonra seninle konuşacak. Pek de güzelmişsin. O saçını ben bir yaparsam, kaparlar seni vallahi."

Küçük dükkanda iki müşteri koltuğu, kenarları küçük ampullerle süslü aynalar, bir kanepe, birkaç sandalye, sehpa, ayaklı iki saç kurutma makinesi, raflarda saçla ilgili malzemeler, renk renk peruklar vardı. Duvarları ise ünlü artistlerin posterleri süslüyordu. Meliha'nın köşedeki masasında bolca yapma çiçek, eski tip bir telefon, iki kül tablası, sigara paketleri, küçük çerçeveler içinde siyah - beyaz fotoğraflar ve 'Meliha Erenbol' yazan madeni küçük plaket duruyordu.

Dekolte bir bluz giymiş olan Meliha, dev kırmızı koltuğun içinde kaybolmuş gibiydi. Bir yandan kahvesini içerken, diğer yandan Selma'yı şöyle bir süzdü. Evine her kız düştüğünde, içinden geçenler yine aklına üşüştü: 'Bu kızlar dükkanıma süklüm püklüm gelir. Onları doyurup süsler, bir leydi gibi erkeklerin hizmetine sunarım. Cepleri para görünce gözleri açılır. Kanı bitlenen orospu, Meliha'nın altını oymaya kalkar, müşteriden aldığı paranın yarısını cebine atar. Oysa onların hakkı sadece yüzde 10'dur. Patron olarak kalanı benimdir ama kurnazlık yapar kaltaklar. Ben onlarca ayının üstümden geçmesiyle kazandığım parayı bu binaya yatırdım. Burada fareler cirit atıyordu. Bu gerçeği anlamayan orospular, Suphi'nin dayağıyla kendilerine gelir. Sıkıdır Suphi'min yumruğu. Yılanın başını küçükken ezer. Sonra suspus olup, yata kalka çalışırlar. Hele bir de kafaları iyiyse, ne iş yaptıklarını bile fark etmezler."

      

SELMAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin