SELMA / BEŞİNCİ BÖLÜM / AŞK İLE SÜRGÜN BİRBİRİNE BENZER / YAZAN: AYŞE ÖZDEMİR

877 15 0
                                    


      Zeynel, haftanın birkaç gecesini geçirdiği Maria'nın evinde bambaşka biri oluyordu. Aşkın, cinselliğin verdiği mutlulukla dünyanın en kibar, en şefkatli, en tutkulu sevgilisine dönüşüyordu. Bir dediğini iki etmediği Maria'yı kollarına alıp, dans bile ediyordu. Birlikteyken ikisi de hayatlarının en pembe anlarını yaşıyordu.

Maria'sız zamanlarda ise Zeynel'in yüzünden düşen bin parçaydı. Ailesinin İstanbul'a gelmesi, tüm planlarını altüst etmişti. Niyeti, eşini ve çocuklarını köyde bırakıp, Maria ile karı - koca gibi yaşamaktı. Sınıf atlamayı düşlerken, olduğu yerin de gerisine düşmüştü. Düşündükçe kaderine küfrediyordu.

Mümkün olsa, Kadriye'yi bir kaşık suda boğacaktı. Her şeyi bahane edip karısını sık sık tersliyordu. Daha da tepesi atarsa dövüyordu. Fahriye yenge, Kadriye'yi defalarca kocasının elinden aldı. Zeynel, karısını tokatlarken "Defolup gidin geldiğiniz yere" demekten de geri kalmıyordu. Bu öfke nöbetleri sırasında "Gece gelmeyeceğim, imalathanede işim var" diyerek Maria'ya gidiyordu.

Ama Maria son günlerde hem ilişkisi heyecanını kaybettiği hem de ülkede kışkırtılan milliyetçilik nedeniyle mutsuzdu. Zeynel'e soğuk davranmaya başlamıştı. Boşandığı kocasından sonra uzaktan akrabası olan patronu da başlarına bir şey gelmesinden korkuyor ve Yunanistan'a gitmekten söz ediyordu. Yaz sonuna doğru huzursuzluk iyice arttı. Maria aşkını değil canını düşünüyordu artık, ayrılığın eli kulağındaydı.

İstanbul'da 6 - 7 Eylül 1955'de Rumlar'ın yaşadığı semtlerde korkulan oldu. Milliyetçi duygularla kışkırtılan gözü dönmüş güruh, Rumlar'a ait dükkanlara, evlere saldırdı. Yıllarca kafeste tutulup bırakılınca önüne geleni parçalamış gibi Beyoğlu'nu, Taksim'i savaş meydanına çevirdiler. Maria'nın patronunun dükkanı da yağmalandı. Can derdine düşen Maria, halaları, patronu ve ailesi, her şeylerini bırakıp, Yunanistan'a kaçtı.

Sevgilisinin Türkiye'den ayrıldığını bilmeyen Zeynel, 10 Eylül akşamı Maria'nın evine gitti. Apartmanın hantal, eski kapısını iterek içeri girdi. Koridor lambası yanmayınca karanlıkta merdiveni çıktı, el yordamıyla bulduğu kapıya vurmaya başladı. İçeriden hiç ses gelmemesine karşın, yarı umutlu yarı umutsuz beklemeye başladı. Sonra aniden ensesinde soğuk bir metal hissetti ve tok bir ses duydu. Av tüfeğini Zeynel'in ensesine dayayan, üst katta oturan manifaturacı Kamil bey bağırdı:

"Kimsin, ne arıyorsun burada?"

"Ben Maria'nın arkadaşı Zeynel'im. Merak ettim, nasıl olduğunu görmeye geldim." Tüfeğini indiren Kamil bey, durumu açıkladı."Maria Yunanistan'a gitti, evini bize emanet etti, ortalık durulunca gelip satacak. Sana da bir mektup bıraktı. Mektubu vereyim. Senden bir daha buraya gelmemeni rica ediyorum. Ortalık tekin değil. Yanlışlıkla vurulursun. Zaten durum sakinleşince çilingir getirtip, dış kapının kilidini yenileteceğiz. Yabancı kimse giremeyecek. Hepimiz ölüm korkusu yaşadık. Hiçbir suçu olmayan insanlar, mallarını mülklerini, en acısı da doğup büyüdükleri şehirlerini, geçmişlerini terk etmek zorunda kaldı."

"İyi ama insan sevgilisine veda etmez mi?"

"Kadıncağız can derdine düştü, sevgilisini düşünecek değildi herhalde. Biz de Balkan göçmeniyiz. Yerini yurdunu terk etmek zorunda kalmanın acısını biliriz. Biz de Balkanlar'da her şeyimizi bırakıp, can derdiyle yalın ayak göç ettik Türkiye'ye. Aşk ile sürgün birbirine benzer."

"Nasıl anlamadım."

"İkisinde de bilmediğin suya dalarsın. Aşkta suya isteyerek girersin. Ama sürgünde seni iterler. İkisinde de suyu tanıyıp yüzmeye çalışırsın. Ya yüzersin ya boğulursun."

Şoka giren Zeynel mektubu alıp kapıdan çıktı, Kamil bey kapıyı arkasından sımsıkı kapattı. Aklı, kalbi Maria'da kalan Zeynel ağlayarak Şişli'ye doğru yürüdü. Bir süre sonra yol kenarına oturup, mektubu okumaya başladı: 'Zeynel sen bu mektubu okuduğunda, ben Yunanistan'da olacağım. Canımızı kurtarmak için geçmişimizi, her şeyimizi terk etmek zorunda kaldık. Kalbim acı dolu. Aşkla bağlı olduğum İstanbul'dan ağlayarak ayrıldım. Seninle güzel zaman geçirdik. Seni sevdim, sen de beni. Ama artık her şey geçmişte kaldı. Artık ayrı ülkelerdeyiz. Görüşme imkanımız kalmadı. İkimize de iyi bir hayat dilerim. Sizin tabirinizle, hakkını helal et. Ben de sana ediyorum. Hatıralar iz bırakır. Elveda. Maria'

Mektuba bakakalan Zeynel, dizlerini döve döve ağlıyordu. Maria'nın kendisine hiçbir umut vaat etmeden hayatından çıkmasıyla, aklı başından gitmişti. Ayağa kalkıp mektubu cebine koydu ve burnunu çekerek yürümeye başladı. Kendisini çaresiz, mutsuz, perişan hissediyordu. Hayat bir anda anlamını kaybetmişti. Bulutların üstünden, bataklığın dibine yuvarlanmıştı.

Şişli'de ara sokakta yürürken gördüğü küçük meyhaneye girdi. İçerisi boştu. Dipteki masaya oturdu. "Hoşgeldin" diyen meyhaneci Talat, iç karartıcı durumdan söz etti. "Olaylar nedeniyle sinek avlıyoruz. Böyle giderse iflas ederiz. Derin güçlerin kışkırttığı tetikçi magandalar yüzünden utanç verici bir olay yaşadık. Bu kiralık kırolar yüzünden insanlar öldü, kentin yerlisi beyefendiler, hanımefendiler kaçmak zorunda kaldı. Bu dram ticarete de büyük darbe vurdu. Hepsinin Allah cezasını versin."

Kafası bu tip sosyal analizlere ermeyen Zeynel, "Sorma abicim sorma, ben de o ayılar yüzünden ilk ve tek aşkımı kaybettim" dedi, "İçim yanıyor, bu gece bana içli şarkılar çal."

Müşterisinin gözlerinin ıslandığını gören meyhaneci, yılların tecrübesiyle durumu anladı: "Bak kardeşim, yüreğinin yandığı çok belli. Zaten benim meyhaneme acısı küllenmişler değil, dertleri taze olanlar gelir. Keyfi yerinde olanın meyhanede işi yoktur. Bu dükkan onların yaralarına merhem sürer, yüreklerindeki yangına su serper." Zeynel içini açmak istedi ama meyhaneci izin vermedi.

"Deşme yaranı kardeşim, bırak öyle kalsın. Kelimeler yarayı kanatır. Acıyı dindirmek için en iyi ilaç, aslan sütüdür."

Garson rakıyla beyaz peynir getirdi. Müşteri olmadığı için üç gündür bekleyen pilaki, meyhanecinin ikramı oldu. İçli şarkılar eşliğinde kafayı çekip, Maria'yı düşünerek ağlayan Zeynel, gece yarısına doğru kalktı. Cebindeki paraları verip, "Sağol abim, ilaç oldun bana" diyerek meyhaneciyi birkaç kez öptü. Sallana sallana minibüs durağına yürüdü.

Durakta günün son minibüsüne binip beklemeye başladı. Bu sırada yine Maria'yı düşünüp, "Bu dünyanın anasını avradını..." diye küfredince, bıçkın minibüsçüden zılgıtı yedi. "Bana bak bana... Bir daha küfredersen, sarhoş marhoş demem, tutar kolundan dışarı atarım." Suspus olan Zeynel, birkaç müşterinin daha gelmesiyle hareket eden minibüste sızmadan eve gitmeyi başardı. Türkü söyleyerek kapıya vurdu. Şaşkınlık içindeki Kadriye, kapıyı açıp kocasını içeri aldı. Boylu boyunca uzandığı yerde sızan Zeynel, gece boyunca "Maria, Maria" diye sayıkladı. Ertesi gün de hiç konuşmadan işe gitti.

Kocasının davranışlarına bir anlam veremeyen Kadriye, "Bu şehir işlerinden ben anlamıyorum, sen anlarsın" diyerek aklına takılan soruyu, Fahriye yengeye sordu. "Zeynel gece sarhoş geldi. Uykusunda Maria diye sayıkladı. Maria ne ola ki, içki mi ayakkabıcılık malzemesi mi?" Fahriye yenge "Kadriye, Maria'nın ne olduğunu sorup soruşturayım, öğrenince sana anlatırım" dedi. Akşam eşine, Maria'nın ne olduğunu soran Fahriye yenge, Zeynel'in gizli aşkının adı olduğunu öğrenince, susmaya karar verdi. Ama yorumunu da yaptı: "Bak sen şu sümsüğe, çoluğuna çocuğuna bakamazken metres mi tutmuş? Ne aşkıymış bu böyle. Önce aç karnını doyursun."

Zeynel, Maria'nın Beyoğlu'ndaki bir stüdyoda çektirip, ilişkilerinin başında kendisine "Beni hep hatırla" diyerek verdiği siyah - beyaz vesikalığını uzun süre cebinde taşıdı. Her aklına geldikçe, vesikalığı çıkarıp, sevgilisinin dalgalı saçlarına bakarak mutlu günlerini düşünüp hüzünlendi. Daha sonra fotoğrafla mektubu, nüfus cüzdanının yaprakları arasına sakladı. Kadriye, kocasının duygu dünyasındaki dalgalanmaları hiçbir zaman anlayamadı.

Kendini işine vererek teselli olan Zeynel'in ayakkabı imalathanesindeki çalışma süresinin artmasıyla, haftalığı da biraz arttı. İşte bu dönemde Boztepe'de aldığı arsaya gecekondu yaptırdı. Sonra eşi Kadriye, kızları Kıymet ve Leman ile Boztepe'ye taşındı.


SELMAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin