Garry şaşkınlıktan konuşamıyordu. Dik dik ona bakmaya ve susmaya devam ediyordum. Beş karış açık ağzını kapayıp zoraki yutkundu.
-"A-Abi?"
Ona cevap vermedim. Gözlerimi bir an olsun kaçırmadan yüzüne bakıyordum.
-"Sen... Ne zaman..." Ayağa kalktı. "Kaçırıldığını sanıyordum. Tanrım..." Yanıma yaklaşıp bana sarılmaya kalktı. Onu ittirdim.
-"Bunu neden yaptın?"
-"Ne? Neyi? Bana neden böyle davranıyorsun? Senin için çok endişelendim."
-"Leon' un adresini bilmediğini söylemiştin. Neden? Neden bana yine yalan söyledin?"
-"Ah, o mesele... Artık sizin meselenize burnumu sokmak istemiyordum. O yüzden karışmamaya karar verdim."
-"Doğruyu söyle."
-"Ama doğru bu. Adresi vermemenin nedeni de bu. O seni çok istiyorsa seninle bir şekilde iletişime girerdi nasılsa. Görüyorum ki öyle de olmuş. Yoksa adresi bildiğimi nereden bileceksin ki..."
Garry' e inanmayan gözlerle bakmaya devam ederken omzumu tuttu.
-"Abi... Ne oldu? Neden ortadan kayboldun? Polise bile haber verdim. Bir yerlerde öldürüldüğünü düşünmeye başlamıştım" derken gözleri doldu. O an samimiyetinden şüphe etmemem gerektiğini bir kere daha anladım. Garry kolay ağlayan biri değildi.
-"Leon beni İngiltere'ye kaçırdı"
-"Ne?" diyerek sırıttı.
-"Ben işlerin başına dönüyorum" diyerek onu umursamadan kapıya yöneldim.
-"Abi!" Beni kolumdan tuttu ve kendine çevirdi. Sıkıca sarıldı. "İyi olmana sevindim."
Ona karşılık vermedim. Elimin birini başına atmak için kaldırdım ama Leon' un yokluğunda çektiğim eziyete göz yumması, bana oynadığı oyunlar ve söylediği yalanları unutmuş değildim. Elimi geri indirdim.
-"Çalışmam gerek" diyerek onu ittirdim ve odasını terk ettim.
Ona olan öfkemi atamamın verdiği doluluk hissiyle koridorda küp gibi ilerliyordum. Oysa niyetim kavga çıkarıp kıçını bir güzel tekmelemekti. Her nedense yapmamıştım ve ona inanmayı seçmiştim. Her ne kadar tam olarak inanmasam da...
Öfkeli adımlarımı ofisime yönelttim. İşlerle ilgilenmeye yeni başlamıştım ki kapım tıkladı ve Albert içeri girdi. Elinde kahve vardı.
-"Buyurun efendim" bana işveli bir şekilde gülümsedi.
Ona tip tip baktım. Kahveyi alıp yudumlamaya başladığım esnada koltuğun arkasına geçti. Ellerini omuzlarıma yerleştirdi.
-"Sizi biraz gergin görüyorum. Gevşetmeme izin verin."
-"Öyle mi?" dedim imalı bir tonda.
-"Öyle."
Ellerini omuzlarımdan ittirdim. Kolundan tutup kendime doğru çektim.
-"Ah!"
-"Beni gevşetmek mi istiyorsun?" Gözlerimi kıstım ve yüzümü yüzüne yaklaştırdım.
-"E-evet"
Kolunu bırakmadan ayağa kalktım ve onu uzun sofaya ittim. Kravatımı gevşettim. Pis pis sırıttı. Önümü okşadı.
-"Pantolonunu aç ve arkanı dön"
Ayağa kalkıp pantolonunu çözerken dudaklarımı öpüp çekildi. Yüzünü ittirdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Candy Man III
Romance"Candy Man" adlı hikayenin devamı niteliğinde olup, serinin üçüncü sezonudur.