Bölüm Şarkısı: Sam Smith - Dancing With A Stranger (With Normani)
• • •
Her hayatta bir dönüm noktası vardır. Bu öyle muazzam, keskin ve belirgin bir andır ki insan şüphenin en ufak gölgesi olmaksızın hayatının bir daha asla aynı olmayacağını kesinlikle bilir.
Egemen Akmaner için bu dönüm noktası, Sidelya Saraçoğlu'nu ilk kez gördüğü andı. Evet, kalbinin hiçbir zaman birine bağlanmasına müsaade etmeyen Egemen ona bir kez bakmış ve âşık olmuştu.
Bilinci ve farkındalığı arttıkça insan her şeyi görür. Sahteliği, yapaylığı, gerçek olmayanı, samimi ve içten olmayanı görür ve anlar. En önemlisi de tüm bu sahtelikten uzaklaşıp kendine döner... kendine yatırıp yapmak için her saniyenin kıymetini bilir hale gelir.
Egemen otuz üç yıllık hayatı boyunca seçilmiş yalnızlığından hiçbir zaman rahatsız olmamıştı. Ta ki... Ta ki! Tam da Sidelya ile tanıştığı bugüne kadar...
Aşk... İnsanoğlunun en büyük sırrı. Ne kadar zaman olmuştu bu tehlikeli duygunun varlığını düşünmeyeli? Aşkın kalbine girmeyeceğine pek çok kez söz vermişti içinden ama içgüdüleri her sözden daha kuvvetliydi, yoksa kuvvetli olan Sidelya'nın varlığı mıydı?
Bu kız farklıydı. Aklın güzelliği, ruhun zenginliği ve kalbin şefkati vardı. Herkesin ona erişimi yoktu çünkü huzuru ilgiden çok istiyordu. İnsanı çılgınlıklara sürükleyebilecek o mavi gözleri, ruhunda taşıdığı vahşi aşkla ilgili duyduğu tutkuyu yansıtıyordu. Gözleri iyiyi, kötüyü, geçmişi ve şimdiyi anlatıyordu. Yaşadıkları hakkında, hayatını berbat eden çılgın fırtınalar hakkında, ve o fırtınalarla nasıl mücadele ettiğini anlatıyordu. O güzel gözler tutkulu bir aşkı kaldıramayanlara ağır gelirdi.
Hele o gülüşü...
Gülüşü kendini sevdiğini yansıtıyordu, en zor anlarda bile kalbini kendi kendine nasıl sakinleştirebildiğini bildiğini ve kendi değerinin bir başkası tarafından biçilmediğinin farkında olduğunu yansıtıyordu.
Sidelya Saraçoğlu vahşi, isyankar ve çılgın bir doğa eylemi gibiydi. Rüzgar adını fısıldıyor, gözlerindeki fırtına hikayesini anlatıyor ve gülüşü ise bunlarla nasıl barıştığını gösteriyordu. Konuşmaya ihtiyacı yoktu, sessizce o ezici güzellikteki gözleri zaten konuşuyordu.
Her şey onu gördüğünde başladı. Her şey sessizlikle başladı. Her şey göz temasıyla başladı. O mavi gözler... şimdiye kadar gördüğü en seksi gözlerdi ve sadece o tek bir anda Egemen bu kız için tüm dünyayı yakabileceğini anlamıştı.
O anda anladı, artık geri döndüğü için kendini hiç olmadığı kadar şanslı hissediyordu.
Aslında, dünyanın her yerini gezmiş ve bundan aşırı keyif almıştı. Avrupa'yı enine boyuna dolaşmış, yelkenliyle Akdeniz'in büyülü sularına açılmış, Kuzey Afrika'nın gizemini araştırmıştı. Oradan Okyanusya'ya geçmiş, henüz eve dönme zamanının gelmediğini anlayınca da Atlantik'i geçip Batı Hint Adaları'na ulaşmıştı. O dönem Amerika'da kalmayı düşünmüş ama babasının vefat etmesi onun bundan vazgeçmesine sebep olmuştu.
Yıllardır hasta olan babasının ölüm haberini almış olması son derece ironik bir durumdu. Egemen, dünyayı gezdiği o yılları hiçbir şeye değişmezdi. On yıl boyunca düşünecek bol bol vakti olmuş, kendi ayaklarının üzerinde durmanın ne anlama geldiğini öğrenmişti. Böyle olduğu halde, o zamanlar yirmi iki yaşındaki Egemen'in ülkesinden ayrılmasının tek nedeni babasının aniden onu oğlu olarak kabullenmesi olmuştu.
![](https://img.wattpad.com/cover/97817957-288-k19488.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kalp Tutulması (Devam Edecek)
RomanceHerkesin bir tutkusu vardır. Eğer kendinizinkinin ne olduğunu bilmiyorsanız, henüz keşfetmemişsiniz demektir. Belki de keşfettiniz, fakat ellerinizden kayıp gitti. Önüne çıkan, kendisine engel olan tüm bu sıkı kuralları aşmaya hazır olmalıydı insan...