23 | Aşka Dair İtiraflar

266 17 0
                                    

Bölüm Şarkısı: Jack Harlow - First Class

. . .

Soğuk ve kasvetli bir perşembe sabahıydı. Bitkin halde taş binanın duvarına yaslanıp gözlerini denize dikti Egemen. Gökyüzü kapkara ve ruhsuzdu, acı bir rüzgar içine işliyordu. Fırtına kopuyordu, deniz öfkeyle köpürmüştü ve aşağıdaki kayalıklara çarpıyordu. Yaklaşan fırtınadan kopan sulusepken buz parçacıkları Egemen'in suratına kırbaç gibi çarptı.

Çocukken buraya her geldiğinde evin arazisini keşfederken vaktin nasıl geçtiğini anlamazdı. Hatta bir keresinde neredeyse kayboluyordu ama zamanla arazinin en güzel ve gizemli köşelerini keşfetmişti. Egemen kolunu binanın taşlarına koydu, soğuk ve pürüzlüydü ama onca seneler sonra bile hala ayaktaydı.

Ziyareti iyi geçmişti. Levent iki araziyi de ziyaret etmesinde ısrarcı davranarak doğru bir karar vermişti. Onunla ilgili şüphelerini yeniden değerlendirmeye aldı. Egemen'i hep doğru yönlendirmekten başka bir şey yapmıyordu. Belki de gerçekten aileye ve zenginliğine yürekten bağlıydı.

Çalışanlar artık Egemen'in arkalarında olduğunu biliyordu; radikal değişiklikler yapmak istemiyordu. ''Bozuk değilse, tamir etme.'' zihniyetinden yana bir insan olduğunu keşfetti. Gülüşü kederliydi... Ama aynı zamanda şimdilik başka bir şey olamayacak kadar tembeldi. Ancak doğrusu, Egemen'in otoritesi ve zeki yönetimi altında Akmaner arazileri ve ve mülkleri kalkınacak gibi görünüyordu. Umarım onları bu şekilde tutmayı başarabilirdi.

Son birkaç gündür cesaretlendirici ve iyimser olmaktan, üstelik herkesi dinlemekten yorulmuştu. Bu kadar çok pozitif titreşim yaymaya alışkın biri değildi. İki yerde de o kadar çok insanla tanışmıştı ki, her bir arazide çalışan bu kişileri daha önce hiç görmemişti. Çocukluğundan beri bu iki yere de gelirdi ve perde arkasında kaç kişinin görev yaptığı hakkında en ufak bir fikri yoktu. Herkesle tanışmaktan canı çıkmıştı. Konuşmalar, dinlemeler, iç rahatlatmalar, gülümsemeler - üstelik de içinden gülümsemek hiç içinden gelmiyorken.

Egemen denize inen patikaya doğru bakınca çocukluğunda aşağıdaki yumuşak, kumsala kadar nasıl koştuğunu ve rüzgarın tenine değen serinliğinde biraz olsun huzur bulduğunu anımsadı.

Tek çocuk olduğu için çoğunlukla yalnız olurdu ve bu büyük arazide vakit geçirebileceği bir yaşıtı olmadığı için ona eşlik edenler genelde malikanede çalışan personeller olurdu, bu yüzden de çocukluğunun çok büyük bir kısmını sürekli yetişkinlerle geçirmişti. Özellikle onunla ilgilenen bir kadın vardı. Egemen o kadını hiç unutmuyordu. Havalar ısınmaya başladığında ikisi birlikte ellerinde kaseler ve kovalarla, yani taşıyacak her türlü malzemeyle yüklenir, patika boyunca biten çalılardan böğürtlen toplamaya giderlerdi; evin aşçısı, akşam yemeğinde Egemen'in en sevdiği şey olan bademli kremalı böğürtlenli tart yapardı.

Geçmişi düşünmek Egemen'i rahatsız ediyordu. Vazgeçti.

Islık çalarak babasının av köpeklerini çağırdı. Apollo ve Zeus emri alıp patikadaki gezintilerinden geri döndü ve Egemen'in üstüne koştular.

''Gelin bakalım, özlediniz mi babayı?''

Köpekler üstüne atladı, ikisinin de kulaklarını okşadı Egemen. Babasının kahyası bakımlarını üstlenmişti. Hayır, Egemen'in kahyası sayılırdı artık. Köpekleri alıp İstanbul'a götürmeyi düşündü ama onun evi, bu kırsal arazide dolaşmaya ve av oyunlarının heyecanına alışmış iki çalışkan köpek için pek uygun değildi. Babası onlara hastaydı, işe yaramaz av köpekleri olmalarına rağmen. Halit Akmaner ava çıkmayı da severdi bu arada.

Kalp Tutulması (Devam Edecek)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin