Sev beni bir ömür,
Başkası girmesin kalbine...
Bu gönül sensiz ölür,
Varlığını kat benliğime...---
Rüzgar heyecanla avcunun içindeki elleri daha da sıkı tutup, kadının gözlerinin içine baktı, “Evet Beste seni bekliyorum cevabın ne?”
Beste ne diyeceğini bilemedi. Önceden hiç düşünmeden ‘Evet’ demişti. Ama şimdi? Ne diyecekti. Bu karşısındaki adam sevdiği adam mıydı? Evet, oydu. Ama onu sevdiğini unutan adam da oydu. Ya hiç hatırlamazsa, ya eskisi gibi sevilmezse onun tarafından? Üstüne üstlük o sevgiyi, o tutkuyu, o aşkı yaşamışken; Rüzgar tarafından duygusuz bir birlikteliği kaldıramazdı.Derin bir nefes alıp verdi Beste, “Rüzgar...” dedi içten bir sesle, “Yani buna mecbur değilsin. Ben evlilik hakkındaki düşüncelerini biliyorum, dahası bir çocuk için evlenmek ne derece doğru onu da bilmiyorum. Ya hatırlamazsan ya bir daha o sevgi oluşmazsa aramızda, ben...” gözlerini yumup açtı, “O zaman daha çok yara alırım,” diye konuşmaya devam ederken Rüzgar lafını böldü.
“Beste, ben ne istediğimi çok iyi biliyorum ve bu evliliği istiyorum Meleğim. O yüzden bunları es geçip, cevabını verir misin? Sen istiyor musun?”Beste gülümsedi. Ne diyebilirdi ki? Bu adama nasıl karşı gelebilirdi ki... “Evet Rüzgar. Ben de seninle evlenmek istiyorum.”
Rüzgar şımarık bir çocuk gibi gülümsedi ve “Peki beni affettim mi Beste?” diye sordu. “Biliyorum çok olacak ama...”
“Affettim diyelim, ama...” dedi ve adımın elini tuttu. “Sana beni sevmeyi yeniden öğreteceğim Rüzgar...”
“Hay hay küçük hanım. Hatta bazı şeylere bu akşamdan başlayabilirsin öğretmeye,” deyip göz kırptı.
“Rüzgar çok edepsizsin,” kıpkırmızı olmuştu. Dudağını ısırdı, “Bende tam onu diyecektim.”“Neyi sevgilim?” dedi. Artık sevgilisiydi sonuçta değil mi?
Beste sırıttı ve hafifçe öne eğildi, “Derslerimizde yavaş yavaş, sakin sakin ilerleyeceğiz.”
“O ne demek anlamadım canım?” diye tedirgince sordu.“Öyle bütün bilgileri bir gecede öğrenmek olmaz. Sana da yazık-”
“Hayır hayır, yazık değil. Kaldırırım ben-”
“Olmaz bebeğim,” derken Rüzgar kadının gözlerindeki kırmızı intikamın ışığı olan o pırıltıyı gördüğüne yemin edebilirdi. Bu kız cadıydı ve ona çektirecekti. “Beni sevmeyi öğrenmeden...” dudağını ısırdı, “Bana dokunmayacaksın.”
“Siktir!”*
Öğleden sonra mobilyalar gelmiş ve Beste’nin eski odasına yerleştirilmişti. Akşam Rüzgar yine yemekleri kendi yapmış ve birlikte güzel bir akşam yemeği yemişlerdi. Çınar’ın babasıyla iletişimi o kadar kolay olmuştu ki, Beste oğlu adına da ayrıca doğru kararı verdiği için içi rahatlamıştı. Yemekten sonra Çınar koltukta esnemeye başlamış, bir iki dakika sonra da Beste’nin kucağında uyuyakalmıştı.
Televizyonda kanalları kurcalayan Rüzgar, “Uyudu mu?” diye sordu Çınar’a bakarak.“Evet. Ben yatırayım.“ deyip kalktı kadın.
Rüzgar da arkasından gitti. O odaya girmeden ışığı kısık bir şekilde açtı. Beste dikkatlice odasındaki yatağa yatırıp, her gece yaptığı gibi tombik bacağından öptü onu. Telsizi açıp arkasını dönüp çıkacakken Rüzgar’la kapıda karşı karşıya geldiler. Beste’nin kalbi olduğundan daha hızlı çarpıyordu. Neden gitmemişti bu adam da, böyle bekliyordu.
“Yatırdım. İnelim.”“Öyle mi?” diye bastıra bastıra soran Rüzgar’ın gözleri Beste’nin dudaklarındaydı.
Beste bunu fark ettiğinde onu ilk öptüğü anı hatırladı ve bütün kelebekler içinde uçuşmaya başladı, bahar ayı gibiydi içi. Ilık ılık bir esinti vardı sanki. Etraf rengarenk çiçeklerle doluydu.
Rüzgar daha fazla dayanamadı ve genç kadını belinden tutup, kendine çekti.
“Beste, seni ilk öptüğüm anı, ilk birlikte olduğumuz anı hatırlamayı deli gibi istiyorum, o anları yeniden yaşamayı da.”
ŞİMDİ OKUDUĞUN
RÜZGAR'ın BESTE'si / Y.S.S. I - FİNAL
RomanceBir sonbahar klasiği... Bir Eylül senfonisi... Geçmişi silinen bir adam. Kendi geçmişini silen bir kadın. Rüzgar ve Beste... Aşkın her halini yaşayan iki genç... Arkadaş, dost ve iki inatçı aşık... Gençliğini onun abisi ile yaptığı çapkınlıkları...