ve finalden önceki bölüm :)
Öyle bir gittin ki,
‘DÖN’ demeye dilim varmıyor...
Öyle bir kırdın ki duygularımı,
Yüreğim sana özledim bile diyemiyor-*-
Rüzgar dönüp dönüp videoyu açıyor ve karşısında oturan ikiliye saydırıyordu. “Hayır ben içmişim, bilinç yok bende, Rüya sen nasıl yollarsın bu videoları Beste’ye Allah aşkına? Aklını peynir ekmekle mi yedin? Yuva yıkıcı mısın sen? Amacın neydi yani?” yeniden bakıp yüzünü buruşturdu, “Söylediğim şarkıya bak, gelmezsen gelme! Bok döner bu saatten sonra bana.” Ayağa kalktı. “İkinizle de sonra görüşeceğim. Dua edin telefonlarımı açsın. En azından çocuklarımı gösterse minnettar kalacağım kadına.”
Selim elindeki buzu kafasına koymuş karşısında konuşan adama ofladı, “Abi yeter ne çok kafa ütüledin lan! Zaten kafam kazan gibi. Hayır dert senin, tasasını ben çekiyorum. Ayrıca ben ne bokuna içtim o kadar?” karısına baktı, “Hepsi senin yüzünden! Durdursana beni.”“Bağırma lan kardeşime!”
Selim kaşlarını çattı, “Sende bağırdın, ben bir şey dedim mi?”
“Ben bağırırım, benim kardeşim. Sen bağıramazsın!” sonra yine kardeşine bakınca öfkelendi, “Yine de affetmiyorum seni.”
Rüya da hemen lafa girdi, “Aslında şarkı iyiydi de, o dönüp dönüp birleşmiş ve kaynaşmış kelimeyi tekrar etmen olmamış yani. Keşke çok fazla kullanmasaydın.”Rüzgar ona ‘gerçekten mi?’ der gibi bakıp ardından, “Bu mu sorunumuz bir tek Rüya? Ciddi misin sen abiciğim?” dedi ve anahtarlarını aldı.
“Nereye şimdi ya?” diye bağırdı Selim arkasından.
“Mardin’e Allah’ın cezası! Mardin’e!”***
Eyşan sıkı sıkı tuttuğu eli sonunda bıraktı ve başını eğip dövmeye baktı. Göğsünün üstünde el yazısı ile ‘Yağız’ yazıyordu. Gülümseyerek kocasına baktı. “Oldu mu bay megaloman kocacığım?” yeniden baktı, “Çok acıdı ama ya.”
“Çok mu acıdı?” diye sorup, yavaşça eğildi ve tam dövmenin üstüne küçük bir öpücük kondurup, kızın gözlerinin içine bakarak, “Geçti mi?” dedi.Eyşan gülerek başını aşağı yukarı salladı, “Geçti.” Sonra Yağız’ın gülerek beyaz gömleğinin düğmelerini açtığını görünce “Ne yapıyorsun?” diye sordu.
“Senin bana ‘sende yaptıracaksın’ diyeceğin yok, bari kendi kendime yaptırayım,” dedi ve kızı kaldırıp, kendi oturdu, karşısındaki arkadaşına, “Eyşan, yazılacak, aynı yere,” dediğinde Eyşan inanamadı.
Ve dövmeciden çıktıklarında el ele tutuştular. Yağız onu kendine çekip, dudaklarına küçük bir öpücük bıraktı. “Şimdi seni kuaföre bırakayım, bende berbere gideceğim.”“Tamam canım.”
“Canın diyen o ağzını ben bu gece öperdim de, dua et engellerim var.”
Eyşan bir şey demeden gülümsedi. Bu gece bir engel yoktu, son günüydü, bir sakınca yoktu yani. Ama bunu şimdi söylese emindi ki o baloya hayatta gidemezdi. O yüzden bu ufak ayrıntıyı gecenin sonuna bıraktı.*
“Hazır mısın Eyşan? Ben yarım saate gelirim,” dedi arabayı otoparktan çıkarırken.
“Evet. Kuaförden geldim. Elbisemi giyince hazırım.”
“Çok süslenmemişsindir inşallah, çünkü kıyafetin zaten başa bela, kuaföre hacet yoktu.”
“Sen bence oyalama beni Moran. Yoksa kapıda beklemek zorunda kalacaksın,” deyip, üzerindeki günlük elbisesini çıkardı.
“Hımm... Şimdi evde misin?”“Evet Yağız, hadi soyundum giyineceğim. Oyalama beni.”
Yağız derin bir nefes alıp verdi. Bu kadının tek bir kelimesi ile baştan çıkmaya başlamış olması normal miydi? Kesinlikle değildi. “Bekle,” deyip telefonu kızın yüzüne kapadı, ardından görüntülü aradı.
Merak eden Eyşan telefonu açtı, “Yağız ne oldu?” derken sadece yüzü gözüküyordu.
“Şimdi o telefonu bir yere yerleştiriyorsun ve giyinirken ben seni izliyorum.”
Eyşan adamın dediğine inanamadı ve “Hii! Çok beklersin,” diyerek telefonu kapattı. “Adama bak, sapık!”
Yağız ise kaşlarını çatmıştı, “Bak ya! Resmen suratıma kapadı telefonu. Ben sana bunu ödetirim ama küçük Moran!”
ŞİMDİ OKUDUĞUN
RÜZGAR'ın BESTE'si / Y.S.S. I - FİNAL
RomanceBir sonbahar klasiği... Bir Eylül senfonisi... Geçmişi silinen bir adam. Kendi geçmişini silen bir kadın. Rüzgar ve Beste... Aşkın her halini yaşayan iki genç... Arkadaş, dost ve iki inatçı aşık... Gençliğini onun abisi ile yaptığı çapkınlıkları...