4.BÖLÜM: TESLİMİYETLER VE GÖZYAŞLARI

5.1K 370 143
                                    

Merhabalar

Lütfen bölümü oylamayı ve paragraf yorumları bırakmayı unutmayın^^ Geri dönüp oy vermediğiniz bölümlere oy verirseniz çok sevinirim :) keyifli okumalar...
Instagram/yesimnehiir

Kalbime minik minik iğnelerin battığını hissediyordum. Hani bazı anlar vardır ya, nefesiniz boğazınızda düğümlenir, nefes almak istersiniz ama zorlanırsınız. İşte bana olan da buydu.

"Sen..." diye mırıldandım. "Buradasın," Bana dönmesini, o mavi gözleri gözlerimle buluşmasını istedim ama tahmin ettiğim gibi bunu yapmadı. "Hatırlıyorsun," dediğimde neden bahsettiğimi anladığını biliyordum. Uzun uzun baktım ona. Göz altlarındaki morluklarla bütünleşen derin çizgiler, ruhsal yorgunluğunun en büyük kanıtıydı. Parmak uçlarımı derin çizgilerinde gezdirmek istedim. Onu neyin bu hale getirdiğini delicesine merak etsem de ona soracak cesareti kendimde bulamadım.

Müzik kesilip yerini telefonumun melodisi aldığında bakışlarını telefonumun ekranıma çevirdi. Ben de onun ardından gözlerimi telefonuma çevirdiğimde ekranda Batuhan ismini fark ettim. Aramayı reddettiğimde müzik sesi kulaklıktan tekrar duyulmaya başladı. Uygar, karşıya döndü. Batuhan'ın ismini gördüğünde yüz hatlarının gerildiğini fark etmiştim. O ikisinin arasında ne tür bir münasebet olduğunu çok merak ediyordum. Ben onun hakkındaki her şeyi merak ediyordum.

"Batuhan ve sen..." dedim ve biraz duraksadıktan sonra ekledim: "Yani aranızda..."

"Kurcalama," diyerek lafımı bir bıçak gibi kesti. Üstelemeyip bu konuyu Batuhan'dan öğrenmeye karar verdim. Uygar'ın hakkında bir şey bilmiyordum; tepkilerini, huylarını ve öfkelendiğinde nasıl biri olduğunu; ama Batuhan hakkında birçok bilgiye sahiptim ve bu sayede merak ettiklerimi ondan bir şekilde öğrenebileceğime inanıyordum.

Safir kucağımda hareketlendiğimde gözlerimi ona çevirdim. İlk önce mavi boncuk rengindeki gözlerini gözlerime dikti, ardından elimi yaladı. Gülümsedim. Acıkmış olmalıydı.

Eve giderken ona mama almayı aklıma not edip gözlerimi deniz manzarasına çevirdim. Martılar, küçük çocukların attığı simitleri yakalamak için denizin üzerinde uçuşuyor, yüksek sesle ötüyorlardı.

"Aslında beni tanıyacağını düşünmüyordum," diye konuştum yine. İçimdeki ses onunla konuşmam için çığlık çığlığaydı ve ben de her seferinde o sesi dinliyordum. Kalp ritmim hâlâ hızlıydı. Konuşmadı yine. Bizim aramızda öyle bir melodi vardı ki içinde tüm sesleri, tüm notaları barındırıyordu. Ve o notalar içimizdeki her bir duygudan birer parçaydı. Onun parçalarını birleştirip henüz bütüne ulaşamasam da bir gün bunu yapabileceğime inanıyordum.

Yaklaşık bir saat daha hiç konuşmadan yan yana oturduk. Şarkı defalarca başa sardı, gözlerimizin önünde yapraklar uçuştu, poyraz çıktı. Gözleri gözlerime hiç değmedi. Güneş yerini dolunaya bıraktı, annem defalarca arayarak şarkının kesilmesine neden oldu ama ikimiz de umursamadık. Yine onu izledim. Yorgun maviliklerini. Ancak Safir yüzümü yaladığında Uygar'da olan bakışlarımı ona çevirdim. Kahretsin! Safir'in karnının aç olduğunu unutmuştum!

"Ben..." diye mırıldandım. Gözlerim solgun yüzünün her bir karışında dolanıyordu. "Gitmeliyim." Kulaklığın onda olan tekini bana bakmadan çıkardığında şarkıyı kapatmadan ayaklandım. Bana döndüğünde mavi irislerinin gözlerime değmesini beklemediğim için bir an afalladım. Bu sabah okulda Batuhan'a baktığı kadar sert bakmıyordu bana. Evet, yine sertti ama bu sertliğin altında daha başka şeyler yatıyor gibiydi. Dikkatimi kucağımda kıpırdanan Safir'e vermeye çalışarak kendimi toparlayıp konuştum. "Yarın okulda görüşürüz." Ona hiç ismiyle seslenmiyordum. Çünkü ismi ilk önce dilimi, ardından engelleyemediğim bir şekilde kalbimi yakıyordu. Tuhaftı. Tehlikeliydi. Araftı. Ama bir çaresi yoktu.

ATEŞ ÇEMBERİ I & IIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin