11.BÖLÜM: BUZA TUTKUN ATEŞ

2.5K 157 29
                                    

Bazılarımız şiirlere tutunuyor, bazılarımız şarkılara.

Bazılarımız filmlere tutunuyor, bazılarımız kitaplara.

Sanırım artık insan, tutunamıyor insana."

Oğuz Atay/Tutunamayanlar

***

Yanı başımda oturuyordu, nefesini dinlediğimi bilmeden. Gözlerine bakmaya her çalıştığımda buz gibi bakışlarından karşılaşmaktan korktuğumu da bilmiyordu. Her anımda onun bana sağladığı anlamsız güven duygusunu aradığımı da. O beni de bilmiyor, tanımıyordu. Belki tanımak da istemiyordu. Ama ben onun gözlerindeki buzu çözmek istiyordum.

Kulaklıkta çalan, dilini tahmin bile edemediğim şarkı iliklerime işliyordu sanki. Melodisi, kadının sesi ve şarkının o tuhaf havası bir şeyler haykırıyordu. Kimsenin anlayamayacağı şeyler.

"Benim yüzünden mi eve gelmiyorsun?" diye bir cümle firar etti dudaklarımdan. Bana bakmadı yine ben ona kilitlenmişken.

Birkaç saniyelik sessizliğin ardından "Hayır," dedi. Sesini duyar duymaz kalbim şâha kalkan bir at misali atmaya başlamıştı.

Boğazımı temizledim. "Neden gelmiyorsun peki?" Kucağımdaki Safir hareketlendiğinde bakışları saniyelik olarak ona kaydı.

"Çok soru soruyorsun," diye mırıldandı usulca. Sonra buz mavisi gözlerini tekrar denize çevirdi. Sesinin derinliği beni hafifçe gülümsetti. Şarkıyı ruhunda hissediyormuş gibiydi.

Montumun içindeki Safir hareketlendi ve monttan çıkıp minik patileriyle bacağımın üstünde ilerledi, Uygar'ın kucağına oturdu. Safir de benim gibi onu izliyordu. Uygar'ın bakışları tekrar Safir'e kaydı ve sağ elini onun başına koyup okşadı. Safir olduğu yerde daha çok yayıldı.

Bir saate yakın orada öylece oturduk. Ben Safir ile ona baktım, o ise bir denize bir Safir'e baktı. Gözleri yine bana hiç değmedi. Alışmıştım artık bu duruma. Onu izlemeyi seviyordum.

Safir Uygar'ın kucağından kalkıp bana gelirken Uygar telefonunu cebinden çıkardı ve bir numara tuşlayıp aramaya bastı. Arama cevaplandığında olduğumuz yere bir taksi istedi. Ve yine bir sessizlik. Taksi yaklaşık on dakikanın sonunda burada olduğunda Safir'i sımsıkı kavrayıp ayağa kalktım. Uygar çoktan ayağa kalkıp taksiye doğru yürümeye başlamıştı bile. Ben de ağır aksak adımlarla peşindeydim. O sırada taksinin camından eğilip şoföre cüzdanından bir miktar para verdiğini ve bir şeyler söylediğini gördüm. Şoför başını onaylar anlamda salladı. Uygar arka yolcu koltuğunun kapısını açıp binmemi bekledi. "Sen gelmeyecek misin?" diye sorduğumda birkaç saniyeliğine bana bakıp "Hayır," dedi. Başka bir şey demedim ve ona son kez bakarak taksiye bindim. Kapımı kapatır kapatmaz taksici gaza bastı. Arkamı dönüp ona baktığım sırada ters yönde telefonuna bakarak ilerlemeye başlamıştı bile. Her ne kadar nereye gittiğini merak etsem de öğrenemeyeceğimi bildiğimden önüme dönüp Safir'le birlikte camdan dışarıyı izlemeye başladım.

Kısa bir yolculuğun ardından taksi binanın önünde durdu. Kapıyı açıp Safir'le zar zor taksiden inip kapısını kapattım. Binaya girmeden önce posta kutusunun dibinden yedek anahtarı aldım. Önce binaya girdim, sonra da eve. Kapıyı arkamdan kapatıp Safir'i yere bıraktım. Koşarak koltuğun üzerine çıktı, bir şeyler ararcasına koklamaya başladı. Ayakkabılarımı ve montumu çıkardım, portmantoya astım. O sırada sabah üzerinde beyaz tozlar gördüğüm ama şimdi olmayan koltuğa kaydı bakışlarım. Toprak beni bıraktıktan sonra eve dönüp temizlik mi yapmıştı?

ATEŞ ÇEMBERİ I & IIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin