Hey, selam.
Buralarda pek aktif değilim, sadece hikayelerime bölüm atıyorum ve panoma yazdıklarınızı okuyorum. Ama Instagram (yesimnehiir) hesabımda sürekli aktifim. Bana oradan ulaşabilirsiniz.Bölümle ilgili yorumlarınızı merakla bekliyorum.
Keyifli okumalar.
Ertesi güne gözlerimi açtığım sırada ağzım ayrılma derecesine gelene dek esnedim. Yataktan kalkarken aklımdan kısa bir plan yaptım. Bacağım daha iyi olduğu için de bugünden itibaren antrenmanlara gidebileceğimi düşünüyordum. Zaten antrenmanlardan çok geri kalmıştım ve rakiplerim benden çok iyi durumda olabilirlerdi. Bu durum kendime öfkelenmemi sağlıyordu. Bir an önce arayı kapatmalıydım. Çok çalışmalıydım.
Üstümü değiştirirken aklımda Batuhan'ın dünkü mesajı dönüyordu. Eğer kanıtlayabilirse ne yapacağımı bilmiyordum, korkuyordum da. Uygar'ı, bendeki onu kaybetmek istemiyordum. Ama o bir katilse...
Hayır, değildi.
Bu düşüncelerden kurtulmak için başımı iki yana salladım, saçlarımı tepeden rastgele bir atkuyruğu yaptım. Yatağımın üzerinde mışıl mışıl uyuyan Safir'in başından öptüm, içine Uygar'ın deri ceketini koyduğum sırt çantamı kapıp odamdan çıkacakken mama kapı gözüme ilişti. Bitmek üzereydi ve bir an önce yerine yenisini koymalıydım. Cebimdeki kalan parama baktım, bir kutu mamaya yetmezdi. Odamdan çıkıp annemin odasına ilerledim. Muhtemelen sızmıştı ama yine de kapıyı çaldım. Tahmin ettiğim gibi ses çıkmayınca kapıyı açıp içeri girdim. Oda leş gibi alkol kokuyordu. Yüzümü buruşturmadan edemedim. Yatağı görüş açıma girdiğinde yatağının üzerinde oturduğunu gördüm. Boş bakan gözleri bana döndü. Soluğumu tuttum. Hiç iyi görünmüyordu.
"Anne," derkenki sesim endişeliydi. Yanına yaklaşırken bakışları beni izliyordu. "İyi misin sen?" Gözleri uykusuzluktan ve alkolden kıpkırmızı olmuştu. Başını onaylar anlamda sallamaktan başka bir tepki vermedi. Uzun bir süre gözlerinin içine baktım. Gerçekten kötü görünüyordu. "Anne, bir şey olmuş sana, söyle," diye konuştum tekrar.
"Yok bir şey, iyiyim," dedi ve ekledi: "Sen neden geldin?" Ters tepebileceğini bildiğimden daha fazla üstelemedim. Elimi enseme götürüp kaşıdım.
"Imm, şey," boğazımı temizledim, "paraya ihtiyacım var. Safir için... mama alacağım da." Başını olumlu anlamda sallayıp komodinin üzerinden çantasını alıp içini açtı. Cüzdanını çıkardı ve bir miktar para çıkarıp bana uzattı.
"Yeter mi?" diye sorarken paraya uzandım.
"Evet." Çok bile vermişti. Safir'e daha fazla mama alabilirim demek oluyordu bu da. Çantasını yerine koyup yatakta kayarak yatış pozisyonuna geçti. Ben de ona son bir bakış atıp odasından ayrıldım. Portmantodan çıkardığım siyah montumu üzerime, botlarımı da ayağıma geçirdim. Evin kapısından çıkarken aklım hâlâ annemdeydi. Umarım gerçekten iyidir diye düşündüm.
Sokağa çıktığımda rüzgar bedenimi yakıp geçti. Titredim. Yağmur yağdı yağacaktı. Kapüşonu başıma geçirdim, ellerimi ceplerime yerleştirip yürümeye başladım. Sokaklarda tek tük insanlar olduğundan dolayı etraf sessizdi. Sahile giden yolda birkaç kedi ve köpekle karşılaşınca başlarını okşadım ve bir dahakine yanımda kuru mama getirmeyi aklıma not ettim. Sahile vardığımda Batuhan'ın yine gelmiş ihtimaline karşı etrafı kolaçan edip gelmediğinden emin olduktan sonra banka oturup Uygar'ı beklemeye başladım. Gelip gelmeyeceğini bilmiyordum her zamanki gibi. Sadece bekliyordum işte. Onu beklemeyi seviyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ATEŞ ÇEMBERİ I & II
Ficção Adolescente"Her ne yapacaksan ateşten bir çemberin ortasına düşebilirsin, biliyorsun değil mi? Uygar, seni oraya itebilir." Anlayışla gülümsedim bu defa."Biliyorum, itebilir," dedim ve ekledim: "İttikten sonra arkasına bakmadan gidebileceğini de biliyorum. Bi...