Sahile geldiğimizde yine onu yerinde bulamayıp kendi yerime oturmuştum. Şu an ise Safir'le birlikte yoğun ve sert dalgalı denizi seyrediyorduk. Deniz kayaya her çarpıp etrafa su sıçrattığında insanlar çığlık atıyorlar, kaçışıyorlar ve aynı zamanda da kahkaha atıyorlardı. Bunlar rahatsız ediciydi. Sessizliği, sükuneti bozan her yüksek ses rahatsız ediciydi. Her yüksek ses ise beni öfkelendiriyordu."Yine onu mu bekliyorsun?" Tanıdık bir ses duymamla yanıma, onun yerine birinin oturması bir oldu. Sesin geldiği tarafa döndüğümde beklemediğim birini gördüm. Kaşlarımı çattım.
"Ne işin var burada?" Kahverengi gözlerinde öfkenin izlerini gördüm. Belli etmemeye çalışsa da onu uzun zamandır tanıdığım için tepkilerini kolayca seçebiliyordum. Gözlerini gözlerimden bir an olsun ayırmıyordu.
"Tabii ki onu bekliyorsun."
"Nasıl buldun beni?" diye bir soru daha sordum, dediklerini umursamadan.
"Sana söyledim Vera, o bir katil ve sen...-"
Bir hışımla sözünü kestim: "Şu kelimeyi kullanıp durma." O kelimeyi aklımdan çıkarmaya çalıştıkça Batuhan ısrarla tekrarlamaya devam ediyordu. Öfkeyle parmaklarını saçlarının arasından geçirdi. Bana inanamıyormuş gibi bakıyordu ve benim sorularımı duymuyordu bile.
"Anlamıyor musun Vera! Katil diyorum sana, o bir katil!" Aklıma o sabah olanlar üşüştüğünde hayali bir elle onları savuşturdum ve ona yaklaşıp sert bakışlarımı öfkeli kahveliklerine diktim. O sırada bakışları saniyelik olarak dudaklarıma kaydığını gördüm. Belki de ben öyle sanmıştım.
"Kanıtla o zaman Batuhan," deyip tek kaşımı kaldırdım, "ve sen elime sağlam bir kanıt getirene dek ben ona inanmaya devam edeceğim." Alay ve sinirlerle karışık sesli bir kahkaha attığında Safir korkup yanıma sığındı. Batuhan'ın hem Uygar'ın yerinde oturması hem de Safir'i korkutması sinirlerimi çok bozuyordu, beni oldukça rahatsız ediyordu.
"Neden?" diye sordu. "Neden bana değil de daha birkaç aydır tanıdığın, hatta daha tanımadığın bir serseriye inanıyorsun?" Buna verecek sağlam bir cevabımın olmaması gözlerimi kaçırmama neden oldu. Kısa bir süre sessiz kalmayı tercih ettim, ardından, "bilmiyorum," dedim. "Yani... Elbette ki sana da güveniyorum, en yakın arkadaşlarımından birisin." Burnundan gülmesini umursamayıp sözlerime devam ettim: "Ama o... Ona güvenmemin bir sebebi yok. Şundan dolayı diyerek bir açıklama yapamam sana Batuhan. Sadece..." Sustum, denize baktım.
"Sadece ne Vera?" Suskunluğum devam etti. Sadecesi çok karmaşıktı; aklım gibi.
Hâlâ onun yerinde oturuyordu.
"Ondan hoşlanıyor musun?" Bu soruyu duymak aklımda binlerce ses yarattı ve her ses birbirine giriyordu. Zihnim, darağacına asılacak birini izlemek için doluşan insan seli kadar kalabalıktı.
Asılacak kişi, masum muydu?
Kurtarılacak mıydı?
Kim kurtacaktı?
Batuhan'ın sıcak nefesini boynumda hissedene kadar kendime gelememiştim. Hissettiğimde ise Safir'i kucaklayıp gitmek için ayağa fırladım. Ancak Batuhan beni kolumdan yakalayıp durdurmasıyla bana sarılması bir oldu. Aramızda Safir olduğu için bedeni bedenime tam anlamıyla değmiyordu. "Vera," dedi, "bunu kendine yapma. Uzak dur ondan." Fısıldayışında acı vardı, öfke vardı, kin ve nefret vardı.
Geri çekilip ona baktığımda bakışları ifadesizdi. Bir şey demeden arkamı dönüp eve doğru yürümeye başladım. Safir'i montumun içine sokarken Batuhan'ın söylediklerini aklımdan çıkarmaya çalışıyordum; ama olmuyordu.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
ATEŞ ÇEMBERİ I & II
Novela Juvenil"Her ne yapacaksan ateşten bir çemberin ortasına düşebilirsin, biliyorsun değil mi? Uygar, seni oraya itebilir." Anlayışla gülümsedim bu defa."Biliyorum, itebilir," dedim ve ekledim: "İttikten sonra arkasına bakmadan gidebileceğini de biliyorum. Bi...