II.KİTAP ➺ 10.BÖLÜM: "Yolun Götürdüğü Yer"

1.6K 132 20
                                    

evet, evet, yine ben ve yine yeni bir bölüm......

aşırı bir merakla yorumlarınızı bekliyorum. okurken medyadaki şarkıyı dinlemenizi öneririm. keyifli okumalar^^

instagram/yesimnehiir

Belki de mucizeler, dokunabileceğimiz kadar yakınımızdadırlar, kim bilir?

Kuş sesleri ve yaprak hışırtıları arasında yürüyorduk, yan yana. Bazen aynı anda birbirimize bakıyorduk ve göz göze geliyorduk, bazen ise sadece önümüzde uzanan uzun yolu izliyorduk. Tuhaftı, onun yakınlığını ve ilgisini hissedebilmek. Bu hallerine alışkın olmadığım için de dudaklarının arasından çıkan kelimeler beni çoğu zaman boşluğa düşürüyordu. Söylediklerinin ciddi veya şaka olup olmadığını bilmiyordum. Ancak yine de ona ulaşabildiğimi hissetmek bana daimi bir mutluluk veriyordu. Gözlerimi usulca yanımdaki ona çevirdim ve mavi irisleriyle karşılaşıp gülümsedim.

"Nereye gidiyoruz?" diye sorarkenki ses tonum etrafımız gibi sakindi. Yaklaşık yirmi dakika önce Toprak ile ayrılmıştık ve yirmi dakikadır da bu şekilde yürüyorduk. Önce yola baktı, sonra tekrar bana.

"Yol nereye götürürse oraya," dedi. Ağaçların yol boyunca dizildiği karşıya baktım.

"Tuhafsın," dedim aniden. Ondan hiçbir zaman hiçbir şeyimi saklamamıştım. Ne ona olan sevgimi ne de düşüncelerimi.

Gözlerinin yüzümde gezindiğini hissedebiliyordum. "Bu nereden çıktı?"

"Sadece..." saniyelik olarak duraksadım, "sadece... tuhafsın işte. Bakışların, söylediklerin ve davranışların..." derken önüme bakmaya devam ediyordum. Kuşlar ahenkle bir ağaçtan başka bir ağaça uçuşuyorlardı.

"O sabah... neden gittiğimi sormadın." Göz ucuyla ona baktığımda benim gibi önüne baktığını gördüm. Ellerimi ceketimin ceplerine soktum.

"Sana yaptıklarının nedenlerini sormayı bırakalı çok oldu."

"Pes mi ettin?"

"Öyle olsaydı şu an yanında olmazdım."

"Belki de istemişsindir ama edememişsindir," dediğinde ona baktım. Gözleri gözlerimi fethediyor gibiydi.

"Bankta sana veda ettiğim günü anımsıyorum," dedim. "Hoşça kal demiştim. O gün pes etmiştim aslında. Çünkü çok yorulmuştum. Sana ulaşamamak çok yormuştu beni ve ben de gitmeyi tercih etmiştim." Kahverengi saçları ile rüzgar eşsiz bir dansa kalkarken bakışları derinleşti. Onu izlerken yetenekli bir ressam olmayı diledim. Yetenekli bir ressam olup şu anı, onu çizebilmeyi diledim. Lügatımdaki tüm güzel anlamları ona yükleyip onu resmetmek istedim.

"Ve gidemedin," diyerek cümlemi devam ettirdi. Anlamlı bir şekilde gülümseyerek başımı olumsuz anlamda salladım.

"Hayır, gittim; ama sen döndürdün beni." Başını yere eğip gözlerini kaçırırken hafifçe gülümsediğini gördüm. "Gerçekten çok tuhafsın," diye mırıldandığımda başını kaldırıp bana baktı. Muzipçe gülümserken bakışlarımı canlı ve açık olan gökyüzüne çevirdim. Yakında akşam çökecekti. "Duvarlarının katmanlarını azaltıyorsun yoksa?"

"Hayır," dedi ve gülümsemem soldu. Tam bir şey diyecektim ki o benden önce davranıp cümlesini bitirdi: "Duvarlarımı kaldırıyorum." Ayaklarım yere çivilendi. O önümde birkaç adım ilerlerken ben kalakaldım. Durdu, geriye dönüp şaşkın olan bana baktı. Arkasından güneş vuruyordu, mavi gözleri gözlerimdeydi ve Uygar, gülümsüyordu. Ruhumun bahar rüzgarıyla ona doğru savrulduğunu hissettim.

ATEŞ ÇEMBERİ I & IIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin