TANITIM...
'' Nehir, kızım yok burada kameran. Odadan aceleyle çıkacağım diye unuttun demek ki. Al da gel hadi.''
Unutkanlığım yüzünden denizden istemeyerek çıkıp hızlıca üzerimi kuruladım. Üzerime , giymesi her ne kadar zor olsa da, kalçalarıma kadar anca gelen plaj elbisemi giyip adım attıkça garip sesler çıkaran terliğimi de ayaklarıma geçirip otele doğru yürümeye başladım.
Kapıdan içeri girdikten sonra resepsiyondaki komik görünümlü görevliden anahtarımı aldım. Anahtarlık niyetine takılan süsün ağırlığının taştan pek bir farkı yoktu. Tahmin ediyorum ki onu cebime koymaya kalksam cebim delinirdi. Hoş elbisemin cebi bile yoktu! Elimde bir şey taşımaktan nefret ettiğimi söylemiş miydim?
Islak terliklerim utanmama sebep olacak şekilde garip sesler çıkarırken lobide utana sıkıla yürümeye devam ettim. Çevredekilerin çıkan sese daha fazla katlanmaması ve biraz daha çabuk gözden kaybola bilmek için hızlıca koşmaya başladım. Terliklerimin ayağımdan çıkacakmış gibi hareketlerinden sonra mermer zeminde kayabileceğim sonradan aklıma gelse de aniden durmaya çalışmak dengemi daha çok kaybettireceğinden dikkatlice koşmaya devam ettim.
Yerdeki taş desenleri takip ederek ilerlerken yere yansıyan karartılarla hızla başımı yerden kaldırdım. Elleri belinde, ceketi pelerin gibi geriye kıvrılmış olan siyah takım elbiseli adamı , adamları da diyebilirim, gördüğümde durmaya çalışmak tehlikeli olsa da denedim ama her şey için çok geçti. Terliklerim ayağımdan fırlayıp eğik atış yapıp bilmem kaç metrelik menzil yapıp düştüğünde bende fizik kuralları gereği yer çekimine yenilip siyah takım elbiseli, batman çakması, adamın üzerine doğru uçtum. Baya baya uçtum. Hani reklamlarda temizlik ürünlerini pohpohlamak için tencerenin içinden fırlayan domates sosu var ya işte tamda o sos gibi uçtum tencerenin dibinden.
Düşmemiz kaçınılmaz olunca mantıklı olan bu olacağından ben kendime daha yumuşak bir zemin ve daha yumuşak bir düşüş ayarlamak için adamın ceketine ellerimde ağaç tutkalı kalmış gibi yapıştım ceketinin yakasına ve o korkuyla gözlerimi sıkıca yumup yaptığım dikkatsizliğin sonucuna kuzu kuzu razı oldum.
Önce dizimde bir çarpma ve sonrasında uyuşukluk hissettim. Dirseklerimi güç bela kurtarmıştım kazadan ama gözlerim o sıcak çikolata denizinden nasibini almıştı bile. Üzerine düştüğüm Çakma Batman düşmenin etkisiyle açılan çıplak belime sardığı ellerinin sıcaklığını çok sonradan hissetmiştim. Islak saçlarım yüzümün her iki yanından sarkmıştı, uçlarından akan deniz suyu onun yüzüne damlıyordu bozuk musluk misali. Ben o sıcak çikolata denizinden zor da olsa çıkmayı başardığımda zihnimi de geri kazanmıştım hemen hemen. Biran önce toparlanmak ve af dilemek için deniz yüzünden buruş buruş olmuş ellerimi onun göğsüne yaslayıp alelacele kalkmayı denediğimde burnunu kırıştırması ve acılı bir 'Ah' sesiyle ''Canını daha ne kadar yaka bileceğimi mi deniyorsun Nehir!'' diye kızmıştım kendi kendime.
''Lütfen dur artık! Madem üzerime düştün daha az zarar vermeden kalkmayı dene!'' diyen altımda boylu boyunca misafir yatağı gibi yatan adam gürlemekte haklıydı ve ben onun haklı olmasında daha çok utanmıştım. Sakarım sakar!
O korku ve korkunun verdiği panikle elimi nereye koyacağımı şaşırmış , nasıl kalkacağımı dahi düşünemiyordum. Dizimden destek almak elbette aklıma gelmişti ama şuan onun yüzümün aksine onun morarmakla meşgul olduğunu acı şekilde hatırladıktan sonra acaba yuvarlansam mı diye düşünmedim değil.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AŞKA 'DÜŞÜŞ' (Tamamlandı)
RomanceHer yazın 'güzel' bir hikayesi vardır... Her gün yeni bir umut, yeni bir ufuk ve yeni bir macera demekti onlar için.. Onlar sert zeminli, oldukça lüks kokan, bu zamana dek öğretmen birinin oldukça tuzlu olan o konaklama fiyatını ödeyemeyeceği...