27.Bölüm '' Tehlike Çanları ''

12.7K 575 74
                                    

Keyifli okumalar dilerim hepinize ^_^

Kendimi fazlasıyla kırılgan hissediyordum. Etten, kemikten değil de camdan bir bebek vardı yerimde sanki. Zehra Hanım da bilerek kontrol amaçlı balyoz sözleriyle üzerimde denemesini yapmış beni kırmış, parçalamıştı her parçamı bambaşka  yerlere dağıtmıştı umursamadan. Ne zaman ya da nasıl kayıp parçalar bir araya getirilir, tekrar birleştirilir ve eskisi kadar olmasa bile bana benzeyen, çatlak izleriyle bezeli bir Nehir olurdum...tahmin etmesi zor geliyordu bana. Düşünmeye bile dermanım yokmuş gibi hissediyordum kendimi. Batarya zayıf diyen akıllı telefonlar misali pil tasarrufu yapıyordum artık

Demir kapıya yaklaştıkça arkamda bıraktığım Doruk ve son sözleri için için beni kahrediyordu. İçimdeki derinliklerde kendine kurduğu evin duvarlarında yankılanıyordu  sözleri. O evde ona ait anılar, parçalar vardı her tuğlasında. Mesela sözleri, gözleri, dokunuşları, bakışları, kokusu...

Aslında kırgınlığım ona değildi, annesineydi. Onu dinlemeli kalmalıydım belki de ama sadece birazcık yalnız kalıp benim hakkımda öyle düşünen Zehra Hanım için geçerli bir sebep bulmalıydım, ancak öyle kendimi aklayabilirdim iç mahkememde. Ne yapmıştım da böyle bir ithama maruz bırakılmıştım merak ediyordum. Ve bu meraklı kemirgen beni tüketmeden önce soru işaretlerini çözmeli, çıkışa ulaşmalıydım.

Yol boyunca sessizce yürümüş, arka fondan hayali bir parça olan ve özellikle de ayrılık sahnelerinin vazgeçilmez hiti  olan Kazım Koyuncu'dan ''Gidiyorum'' parçası eşliğinde ilerliyordum. Gerçekten de umutsuz vakaydım...

 Biz ayrılmamıştık. Hiç yoktan bana göre öyleydi en azından sadece bu günü erken sonlandırmıştık zannımca. Çünkü bana karşı acımasız sözler sarf eden Zehra Hanım ile çektiğimiz pil reklamı gereği o 10 kata kadar daha uzun ömürlü olup beni nakavt etmişti. O parkuru güle oynaya kameralara poz vererek bitirirken bense yerde sürünerek bitiş çizgisine ulaşmıştım.

Dorukların evine gelirken aştığımız o tümsek yolu altı düz olan sandaletlerime karşı kayma ihtimalini göz önünde bulundurarak ilk adım ayakkabısı giymiş bebekler gibi arşınladım. Ağrıyan bileğim yetmezmiş de üzerine eşantiyon olsun diye ağrıyan bir kalça istemiyordum gece gece. Yardım isteyecek kimsem de yoktu zaten...birisi vardı fakat onu da arkamda bırakmıştım az önce.

Gece lambalarıyla aydınlatılan ve sıra sıra dizili müstakil ve gösterişli evler arasından kendi yolumu bulmuştum nihayet. Yolun her iki yandan yükselen kıvrak direklere asılmış, kuş yuvalarına benzeyen lambalar eşliğinde zihnimdeki müzik listemden açtığım ''Gidiyorum'' şarkısına tam anlamıyla adeta arabesk bir klip çekiyordum şu halimle. Gerçekten de komiktim. Neden o kadının deli saçması sözlerini kulak ardı edip mutluluğuma sirke katıp artanını da satıyordum ki? Yüzümün sirke sattığını biliyordum, aynada aksimi görme zahmetine girmeme hiç ama hiç gerek yoktu. Olmuyordu ama bir şekilde sözler tekrar kulaklarımda çınlıyor, rahatsız ediyordu beni. Bana kendimi bir daha açıklamam diyen Doruk'unda en kısa zamanda gönlünü almalıydım. Belki de o da benim gibi üzgündü ve tıpkı şu an olduğum gibi desteğe ihtiyacı vardı? Kafam akşamdan kamış sarhoş kafasını aratmıyordu. Düşünmekten, o dakikaları tekrar tekrar başa sarmaktan ağrıyordu artık. Sadece eve gidip, sızlayana bileğimi sarıp dinlenmek istiyordum.

 Yoldan geçen bir taksiyi durdurmak için el ettiğim sırada onu önüne arabasını kırıp geçen kırmızı bir BMW ile neye uğradığımı şaşırmıştım. Araç tam önümde durunca geri kaçma isteği ile dolup taşsam da hareket etmeyip, konumumu değiştirmedim. Siyah cam yavaşça aşağı inerken bende hafifçe öne eğildim ve bu artistin kim olduğunu görmeye bekledim. Yavaşça inen camın ardında bana çarpık bir gülümsemeyle bakan Selim'i yakaladım. Tam da görmek istediğim adam! Diyorum bende biranda ortadan kayboldu nereye gitti meğer doğru zamanda ortaya çıkmayı bekliyormuş solistimiz, artistimiz.

AŞKA 'DÜŞÜŞ' (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin