"Anne ben gidiyorum." Botlarımı giydim ve dışarı çıktım. Ve o an aklıma geldi. Gitarımı unutmuştum. Kapıyı çaldım. Annem açınca "Gitarımı unutmuşum." dedim.
"Bir şeyi de unutma kızım." dedi. Ve odamdan gitarımı getirdi.
Onu öpüp okula gitmeye başladım. Okula girdiğimde Lisa ile karşılaştım. Etraftakilerle şakalaşıyordu. Çok rahat bir tipe benziyordu.
Beni görünce el sallayıp yanına çağırdı.

Gitarıma sıkı sıkı tutunup yanlarına gittim.
"Günaydın!" diye sevinçle şakıdı Baekhyun. Bu çocuk her zaman böyle neşeli miydi?
Ben de herkese hitaben günaydın dedim.
"Bugün en sevdiğim gün! Çünkü müzik dersi var ve Chanyeol ve ben sınıfı coşturacağız." dedi Baekhyun.
"Chanyeol de buna karşılık güldü.

Zil çalınca içeri geçtik. Dersimiz matematikti ve bu en sevmediğim dersti. Müzik en son dersti. Heyecanlanıyordum ister istemez.
Teneffüslerde Jennie ve Jisoo sınıfa geliyorlardı. Ve bir şey fark etmiştim ki Jisoo Baekhyun'dan hoşlanıyordu ya da tatlı buluyordu. Ki zaten ikisi de benzerdi.
Nayeon Baekhyun ve Chanyeol üçlüsü birlikte takılıyordu. Ben ise kendi halimdeydim. Ara sıra Baekhyun ve Lisa yanıma geliyorlardı. Jennie ve Jisoo da iyiydi. Çok tatlılardı.
Müzik dersi gelip çatmıştı. Müzik öğretmenimiz güzel bir kadındı. Öğretmen
"Evet her zamanki gibi Nayeon ile mi başlayacağız?" diye gülümsedi. Nayeon gülümsedi ve sınıfın ortasına geldi. Bir sandalyeye oturdu ve yanına Chanyeol'u çağırdı. Chanyeol gitarıyla ona eşlik etti. Nayeon'un tatlı bir sesi vardı.

Onlar bitirince sınıftakiler alkışlamaya başladı. Sonra öğretmen beni fark etti.
"Oh Rose sen de gitar getirmişsin. Çalmak ister misin?" Biraz çekinmiştim ama öğretmenin sevecen bakışlarıyla cesaretlendim. Yavaşça sınıfın ortasına geldim.
Gitarımı kılıfından çıkardım. Üstünde Rose yazıyordu. Bunu babam yazmıştı.

Şarkı söylemeye başlayınca sınıftakiler pür dikkat dinlemeye başlamıştı. 2NE1'ın Lonely şarkısını söylemiştim. Bitirdiğimde sınıf alkışlamaya başladı. Bir kişi hariç... Nayeon.
Baekhyun sınıfın ortasına geldi ve "Şimdi Chanyeol ve ben sizleri coşturacağız!" dedi.
Cidden bu çocuk değişikti. İkisi neşeli şarkılarına başladı. Baekhyun'un sesi beklediğimden de iyiydi. Ardından Chanyeol rap yapmaya başlayınca ağzım açık kalmıştı.
Şarkının en heyecanlı bölümünde Lisa da dahil oldu ve muhteşem rapiyle bir kez daha şok oldum. Ne kadar yetenekli bir sınıftı.
Alkışlar arasında ben de kendimi kaptırıp parmaklarımı ağzıma götürüp ıslık çaldım.
O sırada Chanyeol'un gözleri beni buldu ve gülümsedi. Bunu beklemediğim için belirsiz bir gülüş sundum ve gözlerimi kaçırdım.
Okul çıkışında yavaşça yürümeye başladım. Eve gidesim yoktu ben de biraz dolanmaya karar verdim.
Dün akşam geldiğimiz parka gittim ve bir banka oturdum. Kulaklıklarımı taktım ve Taeyeon'un muhteşem sesinden şarkı dinlemeye başladım.
Gözlerimi kapattım ve başımı arkama yasladım.
Bu ortama yeni gelmiştim ve pek alışamamıştım.Kulağımdan kulaklığın çekilmesiyle gözlerimi açtım. Bu Chanyeol'du.
"Ne dinliyorsun?"
"Taeyeon-U R, dinlemek ister misin?Başını usulca sallayınca bir kulaklığı onun kulağına taktım.
Birlikte dinlemeye devam ettik. Ve anladım ki sadece ortama değil şuanki hissettiklerime de alışamamıştım.
Park Chanyeol, sen nasıl bir çocuksun?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PLATONİK
Short Story"Cidden Rose. Bütün sınıf ondan hoşlandığını öğrendi ama o öğrenemedi. Sence de artık söylemenin vakti gelmedi mi?" Lisa bunu bilmem kaçıncı kez söylüyordu. Ne derse desin platoniklik benim kaderimdi. Ondan kurtulamıyorum.