"Niye geldin?" Sesimin güçlü çıkmasına dikkat ederek konuştum. Ağaçların arasından çıkıp bana doğru gelmeye başladı. Güneş ışınları kahverengi saçlarında can bulurken benim kalbim teklemeye başladı.
Neden buradaydı? Üç ay, tam üç ay boyu ne aramalarıma ne de mesajlarıma cevap vermişti. Olanlar sanki benim suçum gibi davranmıştı. Burada tek üzülen o değildi.
Aramızda iki adımlık mesafe kaldığında durdu. Sevecen bir ifadeyle yüzüme baktı.
"Özledim."
"Hah!" Küstah bir tavırla güldüm. "Ben seni özlerken neredeydin Taehyung?"
Haklıydım, bunu biliyordu.
"Biraz zamana ihtiyacım vardı Rose." Yüzünde hayal kırıklığı vardı. Ne yani beni öylece bırakıp gittikten sonra döndüğünde kollarına atılacağımı mı sanmıştı.
Sıkıntıyla gözlerimi ovuşturdum. Bütün duyguları bir arada yaşıyordum. Kızgınlık, kırgınlık, özlem...
Aramızdaki iki adımı kapattım. Ellerimi beline doladım ve yüzümü boynuna gömdüm.
"Sana trip atamayacak kadar yorgun ve üzgünüm Tae."
Birkaç saniye sonra kolları etrafımı sarmıştı. Naneli sakızıyla sigara kokusu birbirine karışmıştı ve hoş bir koku olmuştu.
"Özür dilerim Rose. Ama böyle olması gerekiyordu."
Daha fazla cümle kurarsa onu yumruklayacaktım.
"Kapa çeneni." Daha sıkı sarıldım. Kampüsteki birkaç öğrenci bize bakıyordu.
"Bir daha beni bırakırsan seni öldürürüm." Yanaklarımdan tutup kafamı kaldırdı ve burnuma bir öpücük kondurdu.
"İstesem bile seni bırakamam Chaeyeong. Beş ay tam bir kabustu."
"Benim için de." Şuan ağlamak istiyordum ama bu anı bozmak istemiyordum.
"Ben eşyalarımı kütüphaneden alıp geleyim birlikte bir yere gidelim."
Cevabını beklemeden içeriye koştum. Masanın üstündeki anatomi kitabımı ve notlarımı çantama tıkıştırıp aceleyle dışarı çıktım. Tekrar gitmesinden korkuyordum.
Dışarı çıktığımda onu bulamadım. Nefesim daralırken etrafa baktım. Ve tanıdık yüzlerle derin bir nefes verdim. Baekhyun ve Taehyung beni arabanın önünde bekliyorlardı.
"Senin ne işin var buradaa?" Baekhyun'a doğru koşup sarıldığımda gülerek beni yanıtladı.
"Abimi ben getirdim. Arabadayken romantik anlarınıza şahit olmak zorunda kaldım."
Baekhyun sürücü koltuğunda ben ve Tae ise arka koltuklarda oturuyorduk. Baekhyun aynadan bakarak konuştuk.
"Seni özledik Rosie. Artık bizimle görüşmüyorsun."
"Bu beni de üzüyor Baek ama elimden bir şey gelmiyor. Siz onun arkadaşısınız, hem benimle hem onunla arkadaşlık etmeniz zor olurdu."
Chanyeol'den bahsediyordum.
"Chanyeol gitti Rose. Japonya'ya eğitim için gitti. Ve bazı psikolojik sorunları vardı profesyonel yardım alıyor."
"Öyle mi?"
"O ruhen iyi değil Rose. Bütün bu saçma davranışları bu yüzdendi ve gerçekten üzgün şuan."
Daha fazla bu konu hakkında konuşmak istemiyordum. Bu bana sadece acı veriyordu.
"Jisoo ne yapıyor."
"Ders çalışıyor. Bildiğin gibi istediği bölümü kazanamadı. Herkes senin kadar başarılı olamıyor."
"Bana diyene bak mimarlık okuyorsun."
İkimiz de güldük. Baekhyun Tae ve beni Taehyung'un evine bırakıp gitti. Bu eve uzun zamandır gelmiyordum. Kendimi Taehyung'un yatağına attım ve yastığına sarıldım. Taehyung kokuyordu.
Taehyung da odaya geldi ve dolabından rahat bir tişört alıp üstündeki gömlekten kurtuldu. Zayıflamıştı. Tişörtünü giyerken hala ona bakıyordum.
"Bu gece bende kal." Bu cümlesi yanaklarımı ısıtırken başımı salladım.
"Rahat bir şeyler vermemi ister misin?"
Olur manasında kafamı salladığımda dolabından siyah büyük bir tişört ve siyah eşofman altı vermişti. Giyinmem için odadan çıktığında üstümdeki gömleği ve eteği çıkarıp verdiklerini giymeye başladım. Eşofmanının belini sıkmam gerekmişti.
Kahverengi saçlarımı ince bir tokayla havada topladım. Odadan çıktığımda Taehyung mutfakta bir şeyler yapıyordu. Arkasından gidip ince beline kollarımı doladım.
"Ne yapıyorsun?" dedim omzunu öperken.
"Sebzeli ramen." Elindeki bıçağı bırakıp bana doğru döndü. Belimden tutup tezgaha oturttu. Bu sayede ondan birkaç santim uzun olmuştum. Elleri hala belimdeydi. İki elimle yanaklarını kavradım. Koyu halkalı gözlerinin altını okşadım. Yorgun görünüyordu.
"Kilo vermişsin."
"Kilo vermişsin."
Aynı anda konuşmamıza ikimiz de güldük. Bol gelen tişörtten açıkta kalan köprücük kemiğimi öptü. Uzun süre orada oyalandığında ellerim ensesine gitti. Onu o kadar özlemiştim ki ona karşı aç hissediyordum. Köprücük kemiğimi ısırdığında yerimden sıçradım. Bunu kesinlikle beklemiyordum.
Kafasını boynumdan kaldırıp baygın gözleriyle yüzüme baktığında benim için ipin kayışı kopmuştu artık. Ensesinden kendime çekip onu öpmeye başladım. Aylardır hasret kaldığım dudaklarını öptüm. Taehyung'un elleri sırtımı okşarken ellerimi ensesinden omuzlarına indirdim.
Ufak bir sesle dudaklarımdan ayrıldı.
"Yemek yiyelim." Kendisini tuttuğunu biliyordum. Ama bu gece tutmayacaktı artık. Tamamen onunla olmaya hazırdım.
Başımı iki yana salladım.
"Seni istiyorum."
Bir süre duraksadıktan sonra ellerini bacaklarıma götürerek beni kucağına aldı ve yatak odasının yolunu tuttu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PLATONİK
Short Story"Cidden Rose. Bütün sınıf ondan hoşlandığını öğrendi ama o öğrenemedi. Sence de artık söylemenin vakti gelmedi mi?" Lisa bunu bilmem kaçıncı kez söylüyordu. Ne derse desin platoniklik benim kaderimdi. Ondan kurtulamıyorum.