Bekleyeceğim

639 50 64
                                    

  Yemekte olduğum aşırı baharatlı ramenimi yerken gözümden yaşlar fışkırıyordu adeta. Tanrım bu nasıl bir acıdır. Ramenimi hızla bitirdikten sonra buz gibi suyu içtim. Karşımda oturan Taehyung ise sakince sebzeli ramenini yiyordu. 

 Yemeği hızlı yediğim için tıkanmıştım. Elimi midemin üstüne koyarak sırtımı sandalyeye yasladım. 

Sakince yemeğini yiyen kahverengi saçlı çocuğu izledim bir süre. O da yemeğini bitirince bir şey demeden oturduk. 

"Soju içmek ister misin?" 

Normalde pek alkol kullanan biri değildim. Ama neden olmasın?

"Olur." 

Garsonu çağırıp iki şişe soju istedi.

"Taehyung ben bir şişe soju bitiremem."

"Pek ağır değil içersin. İçemezsen de ben içerim seninkini."

Yine arkama yaslandım. Pencereden yolda gidip gelenleri izledim. Şuan tuhaf hissediyordum. 

Eğer Chanyeol beni birkaç ay önce öpse kesinlikle tepkim daha farklı olabilirdi. Neden öyle olduğunu inanın ben de bilmiyordum. 

Anlamıyordum yani ben ondan hoşlanırken o Nayeon'u seviyordu. Ne ara ondan vazgeçip beni herkesin ortasında öpebileceğini düşünmüştü. 

"Taehyung?"

"Hım?"

"Aşırı mı tepki verdim sence? Yani tokat atmak falan." 

"Henüz ergen bir kız olarak hoşlantını bastırmaya çalıştığın çocuk tarafından herkesin önünde öpüldün. Ve sonra çocuğun suratına bir tokat geçirdin. Ne aşırısı canım ben olsam kafasını duvara vururdum."

"Dalga geçme. Ne hissettiğimi tam olarak bilmiyorum. Tuhaf bir durum. Ayrıca çok utandım."

Kafamı masaya gömdüm.

Biraz sonra garson iki şişe soju ve bardaklarla geldi. Taehyung kendinin ve benim bardağımı doldurdu. Sonra da tokuşturup içtik. 

Taehyung'un suratında hiçbir değişiklik olmazken ben limon yemiş gibi suratımı buruşturmuştum. 

Ama o kadar da acı değildi. 

Bir, iki, üç derken şişeyi yarılamıştım. Vücuduma bir rahatlık gelmişti. Şuan sandalyeden 45 derecelik bir açıyla oturuyordum. 

Konuşmaya başladık. Oradan buradan. Ve dilime mani olamadım. 

"Çok yakışıklı görünüyorsun Taehyung."

 "Bana bilmediğim bir şeyler söyle."

"Ayş, seni her zaman havalı sanırdım."

"Değil miyim?"

"Bilmem, değişiksin seni çözemedim henüz."

"Ben seni çözdüm Rose."

"Öyle mi? Anlat bakalım sanata aşık adam."

Bu dediğime gülümsedi. 

"Sen çok kör bir kızsın Rose."

"Nasıl yani?" Bu dediğini gerçekten de beklemiyordum.

"Seni önemsemeyen birine kafayı takmışsın ama seni önemseyenleri göremiyorsun."

"Böyle mi düşünüyorsun, kafayı taktığımı. Benim açımdan bir baksana Avustralya'dayken tamamen yalnızdım. Buraya gelince ilgi gördüm. Chanyeol bana ilgi gösterdi. Bunun karşısında nasıl boş kalabilirdim. İlk defa gerçekten ilgi gördüğümü hissetmiştim. Ama sonra o bana geldi ve en yakın arkadaşından hoşlandığını söyledi. Kız da ondan hoşlanıyordu. Bu durumda bir şey yapamazdım. Yine de içten içe seviyordum işte. Ama herkes bu çok büyük bir hataymış gibi yaklaştı. En başta Lisa. Sonra sen."

Burada biraz duraklamıştım. Boğazım kuruduğu için bir bardak daha içtim. 

"Tek ilgi gösteren o değildi Rose. En baştan beri seni üzüntüden korumaya çalıştım. Neden bilmiyordum. Bunu sana zorunluymuşum gibi hissetmiştim. 

 Ben Chanyeol'un ağzını arıyordum eğer sana karşı ufacık bir hoşlantısı varsa aranızı yapmayı düşündüm. Ama yoktu. Bu akşma yaptığını kimse beklemiyordu. Baekhyun da şok oldu. Ama artık bencil olacağım Rose."

"Anlamıyorum."

"Boşuna kör demiyorum sana. Yaptıklarımı bir düşünsene Chan ve Nayeon flörtleşirken seni onları izlemekten kurtardım. Daha sonra seni kendi mezuniyetime eşim olarak götürdüm. Sence senden başka bir eş bulamaz mıydım, ya da resmini çizeceğim bir model. Sen bana ilham oluyordun. Bu ilham başka bir şeye dönüştü sonra. İlk kez seni resim çizmeye çağırdığımda bile rahatsız olma diye Lisa'yı da çağırdım. Bir süre sonra kalemim hep seni çizmeye başladı. Model olarak durmana bile gerek yoktu, çünkü seni ezbere biliyorum. Ben sana bakmaya bile kıyamazken Chanyeol gelip seni öptü. Ama buna rağmen burada gelmiş seni teselli ediyorum." 

Kendi kendine güldü. Ciddi anlamda başım dönüyordu. 

"Taehyung uyumak istiyorum."

"Cidden! Onca söylediğim şeyden sonra dediğin bu mu?"

"Ne diyeyim? Ben de seni beğeniyorum ve yanımda olman hoşuma gidiyor. Ama sana karşı güçlü duygular hissediyorum dersem yalan olur."

Bunları olabildiğince yavaş ve sessiz bir şekilde söylemiş aynı zamanda ise bardağın üstünde daireler çiziyordum. 

"Bu bana yeterli."

 Bu konuşma çok farklı yerlere gittiği için sendeleyerek ayağa kalktım. 

"Gidelim mi geç oldu. Uykum var." Sanırım gittikçe peltekleşiyordum.

Onaylayıp kalktı ve hesabı ödedi. Birlikte karanlık olmayan sokakta yürümeye başladık. Ayaklarım birbirine dolanırken topuklu ayakkabıyla yürümek zordu. Taehyung bunu fark edince kolunu uzattı. Uzattığı koluna tutunarak yürümeye başladım. 

Sanırım içimde kalorifer yanmaya başlamıştı. Benim evimin önüne gelince ona döndüm.

"Bugün için teşekkür ederim. Ramen ve soju iyi geldi."

"Ben teşekkür ederim."

Söyleyecek bir şey kalmamıştı ama ikimizde gidemiyorduk. Ayaklarım zemine çakılmış gibiydi. 

Sanki kıyafetlerimizde mıknatıs varmış gibi yakınlaşmaya başlamıştık. Çok tuhaf bir ortamdı. Saç diplerim terlemeye, midem kaşınmaya başlamıştı. Şuan ne yapmak üzere olduğumuzun farkındaydım ama kendimi geri çekemiyordum. 

Nefesini dudaklarımda hissederken Taehyung başını yana eğdi ve yanağıma yumuşak bir öpücük kondurdu. 

"Ben onun gibi değilim Chaeyeong. Duygularından emin olana kadar seni bekleyeceğim."

Fısıltıyla karışık söyledikleri mideme bir öküz oturtmuştu. 

PLATONİKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin