"Uyudun mu?"
Daha yeni ayrılmıştık niye yazmıştı ki.
"Uyumadım Lisa, efendim."
Cevap anında geldi. "Yarın Taehyung oppaya gidelim mi?"
"Ne alaka Taehyung?"
"Hani model olmayı kabul etmiştin ya, bana da teklif etti seninle resmimizi çizmek istiyormuş. Konusu dostluk olacakmış."
"Peki."
"Tamam yarın öğlen size gelirim oradan gideriz. Good night."
"Gn."
Bu sıcakta modellik falan yapmak istemiyorum ama kabul etmiştim bir kere. Bugün çok yorulmuştum. Çok terlediğim için üstümü çıkarıp duşa girdim.
Duştan çıktığımda üstüme askılı pijamamla şortumu giydim. Yeşildi. Nedense yeşil olan her şey dikkatimi çekiyordu şu sıralar. Saçlarımı kendi halinde bırakıp yatağa oturdum. Telefondan instagram sayfamı gözden geçiriyordum.
Hikayeler bakarken Taehyung'un hikayesinde ben ve Jisoo'nun şarkı söylerken ki videoyu gördüm. Ama sadece bizi değil çoğu kişiyi de çekmişti.
Lisa bugün çekildiği bir fotoğrafı atmıştı. Fotoğrafı beğenip yorum yaptıktan sonra telefonu sessize alıp kapattım. Saçımı tarayıp ışığı söndürdüm. Çok yorulmuştum.
Bugün köpekten kaçarken ve babamın karşısında otururken ki halleri geldi aklıma Chanyeol'un. Sevimliydi.
Ondan uzak durmaya çalıştıkça hep ters tepiyordu. Sanırım uğraşmayacaktım. Belki müzik grubuna katılırsam onunla arkadaş olabilirdim. Çünkü beni arkadaş olarak gördüğünden emindim. O herkesi arkadaş olarak görürdü.
Daha fazla düşünmek istemediğim için kafamı yastığa iyice gömdüm. İşe yaradı mı? Tabiki hayır ne bekliyorsunuz ki.
Ama yine de uyudum. Bu vücut daha fazlasını kaldıramazdı zaten.
"Rose-yah, uyan!" Birisinin popoma oturup bağırmasıyla sinirlerim bozulmaya başlamıştı. Yüzümü kapatan saçlarımı arkaya attım ve doğruldum. Lisa yatağımda oturmuş makyajlı suratıyla gülümseyerek bana bakarken ben de ne olduğunu bilmediğim bir ifadeyle ona bakıyordum.
"Hey Rose, öyle bakma korkuyorum. Annen sana kahvaltı hazırladı kalk da ye, giyin ve gidelim."
"Bir şey söylemeden tuvalete gittim. Tuvaletten çıktığımda Lisa yatağımı düzeltmiş beni bekliyordu. Üstüme basit beyaz bir tişört ve jean şort geçirdim. Birlikte kahvaltı yaptıktan sonra Taehyung'un evine doğru gitmeye başladık.
"Sen nereden biliyorsun Taehyung'un evini?"
"Konum atmıştı zaten ailesinin eviyle aynı sokaktaymış."
Sıcak basınca bileğimdeki mavi tokayla saçımı topladım. Beraber bir apartmana girdik. 2. katta durduk ve kapıyı çaldık. Taehyung kapıyı açtı. Saçı dağınık bir şekilde alnına dökülmüştü. Kulağına bir fırça tutturmuştu ve üstünde boya bulaşmış tişörtü vardı. Muhtemelen resim yaparken bunu giyiyordu.
"Buyurun kızlar." Eliyle geçmemizi işaret etti. Ev küçüktü. Ama tek kişi için idealdi. İçeride hafif bir sigara kokusu vardı. Biz gelmeden önce evi havalandırmış olmalıydı.
Bizi salona aldı. Her tarafta resimler vardı ve hepsi de yakın çevredeki insanların resimleriydi.
"Niye hep model kullanıyorsun."
"Gerçekçiliği seviyorum." dedi bir taraftan malzemelerini hazırlarken. Resimlerin arasında tamamlanmamış bir resim gördüm. Jisoo'nun gözleriydi bu.
"Baek'in istediği resmimi çiziyorsun?"
"O veletin çenesini daha fazla çekemezdim."
Gülümsedim. Gerçekten Baek bazen çekilmez olabiliyordu.
"Kızlar siz şimdi şu koltuğun üstüne oturun. İkimiz yan yana oturunca yanımıza gelip pozisyonumuzu ayarladı. Ben koltuğa yan bir şekilde oturup dizlerimi kendime çekmiş ve başımı kollarımı yaslamıştım. Lisa ise başını benim sırtıma yaslayıp kollarını bana dolamıştı.
"Bu tuhaf hissettiriyor." dedi Lisa gülerken.
"Saçını Rose." Taehyung'dan gelen talimatla saçlarımı özgür bıraktım. Tekrar yanıma gelip saçlarım arasında parmaklarını dolaştırarak saçlarımı düzeltti. Geçen süreçte hep yere bakmıştım. İşi bitince "Güzel" diye mırıldandı.
Yerine geçip yine talimat verdi. "Rose sen bana doğru, Lisa sen ise yere doğru bak. İstersen gözlerini de dinlendirebilirsin."
Taehyung çizmeye başlarken gözlerim onun yumuşak görünen karamel saçlarındaydı. Odaklanmışken kaşları hafiften çatılmış dudakları birbirine bastırılmıştı. Yarım saat aralıksız oturunca sırtım Lisa'nın kafasından dolayı yanmaya başlamıştı.
Taehyung kalemini bırakıp "Mola verelim." dedi. Salondan çıktı. Geri döndüğünde elinde 3 şişe enerji içeceği vardı. Soğuk bir şeyler iyi gelebilirdi. Şişeleri verirken teşekkür ettim. Yamuk bir şekilde gülümsedi.
Saçından bunaldığı için kafasına bandanasını taktı. Şaşırtıcı derecede yakışmıştı. İçecekler bittiğinde yine işe döndük. Birkaç kez göze göze geldik.
"Eyvah kurs saatim gelmiş. Taehyung oppa gitsem sorun olur mu?"
"Sorun değil senin aşaman bitti nerdeyse sadece Rose'nin hatlarını çizmem lazım."
Taehyung çizmeye devam etti. Ben ise aynı pozisyonda oturmaya devam ettim. Başta biraz rahatsız hissetsem de Taehyung rahat davrandığından sorun olmadı. Uykum gelmişti. Kaç saat geçti bilmiyorum. İki mi? Üç mü?
"Çizim işi bitti biraz uzanıp dinlenebilirsin. Sadece boyayacağım."
"İzleyebilir miyim?"
"Tabi."
Yanına sandalye çektim ve resme baktım. Olduğumuzdan daha güzel çizmişti bizi. Nazikçe boyamasını izliyordum. Elleri güzeldi.
"Müzik grubuna katılmayı düşünüyor musun?" Bana bakmadan sorduğu soruya nasıl cevap vereceğimi bilmiyordum.
"Kendimi geliştirmemde yardımcı olabilir."
Hımladı ve boyamaya devam etti. Guaj ve sulu boyayı karıştırarak yeni renkler çıkarıyordu ortaya.
Havadan sudan konuştuk bir süre. Sırtım ağrımaya başladığında koltuğa uzandım. Biraz dinlenip eve gidecektim. Ama uyuyakalacağımı düşünmemiştim.
Koluma değen elle uyandım. Taehyung üzerime doğru eğilmişti. Hava karanlıktı ve yüzü pek görünmüyordu.
"Akşam oldu istersen seni evine bırakayım."
"Zahmet olmasın."
"Zaten yürüyüşe çıkacaktım."
Koltuktan doğrulup üstüme çeki düzen verdim. Taehyung ise tişörtünü değiştirip gelmişti.
Birlikte evinden çıkıp yürümeye başladık. Islık çalıyordu, ben ise taşlara tekme atarak yürüyordum. Evimin önüne gelince ona döndüm.
"Bugün için teşekkür ederim." dedi.
"Rica ederim. Bitirince resmin fotoğrafını atar mısın?"
"Peki. Görüşürüz."
Eliyle başıma dokundu. Okşar gibi yaptı hissedememiştim bile. Eve girdim.
Wow. Sanırım kendince şefkat gösteriyordu bana.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PLATONİK
Short Story"Cidden Rose. Bütün sınıf ondan hoşlandığını öğrendi ama o öğrenemedi. Sence de artık söylemenin vakti gelmedi mi?" Lisa bunu bilmem kaçıncı kez söylüyordu. Ne derse desin platoniklik benim kaderimdi. Ondan kurtulamıyorum.