Sana İlk Kar Gibi Geleceğim

322 24 2
                                    

 Bunaltıcı ve bol stresli bir günden sonra Taehyung'la buluşmak iyi gelmişti. Şehir dışında çalıştığı için hafta sonları eve dönüyordu. Zaten yorgun olduğu için onu dışarı çıkararak daha da yormak istemiyordum. Bu yüzden evine gittim. Ama bu gece onda kalamazdım eve dönmeliydim. Kapıyı çaldığımda saat 15.34'tü. Kapıyı gülümseyen bir surat eşliğinde açtı. Kahveden kumrala geçen saçları dağınıktı, üstünde beyaz bir tişört altında da kareli bir pijama vardı. 

İki kolumdan tutup kollarımı kendi vücuduna sardı. Yüzüm boynuna gömülürken kafamı okşuyordu. Yemin ederim dünyada bundan daha tatmin edici ve huzurlu bir his yoktu. 

Ayrıldığımızda yanağından öptüm. Dağılmış saçlarını parmaklarımla düzelttim. 

"Evine hoş geldin Miss Roseanne." diyip reverans yaptığında hırkamın uçlarını etekmiş gibi tutup eğildim. Bana kendimi hayatındaki tek varlıkmışım gibi hissettirmesi mükemmeldi. 

Çantamı mutfağa bıraktım ve yatak odasına yöneldim. Dolabından lacivert bir pijama altı çıkardım ve paçalarını kıvırdım. Saçlarımı çantamdan bir kalem çıkarıp onunla topladım. Mutfak masasında otururken saçımı toplamamı izliyordu.

"Sen içeri geç ben sana yemek hazırlayacağım." dedim.

Başını küçük bir çocuk gibi iki yana salladı. "Senin resmini çizeceğim."

"Ama yemek yaparken sabit duramam ki."

"Sadece olduğun gibi davran gerisini bana bırak." 

Omuzlarımı silktim.İşi resim çizmekti, hiç resim çizmekten bıkmıyordu. Dolaptan gerekli malzemeleri çıkardım ve işe koyuldum. Elim çok lezzetli olmayabilirdi ama annemden birkaç yemek öğrenmiştim. 

Pirinçleri yıkarken önümde bir kolun belirmesiyle gözlerim açıldı. Taehyung arkadan bana sarılmış ve başını omzuma koyarak selfie çekmişti. Hemen arkamı döndüm.

"Onu siliyorsun hemen!"

"Yoo."

"Ya Kim Taehyung! Çirkin çıktım sil onu."

 "Çirkin olsan bile bu fotoğraf bende duracak."

Su kaptan taşmaya başlayınca bu tartışmayı bitirmek zorunda kaldım. Bir ara dönüp baktığımda elinde kalem ve defteriyle çok dalmış olduğunu gördüm. Yemeği hazırladığımda Taehyung masayı kurmama yardım etti. 

Tavuklu ve sebzeli pilav yapmıştım. Üstüne 3racha sos eklediğimizde gayet güzel olmuştu.

İlk kaşığını aldığında Taehyung'un tepkisini ölçmek için yüzüne bakıyordum. Beğenmiş bir yüz ifadesiyle baş parmağını kaldırdığında ellerimi çırptım ve yemeye başladım. Bir taraftan bu hafta neler yaptığımızı anlatıyorduk. Taehyung bir reklam şirketinde çalışıyordu. Ve bilgisayardan tasarımları çiziyordu. Ben ise derslerle ve sınavlarla boğuşuyordum. 

Yemeğimiz bittiğinde ortalığı topladık ve oturma odasına geçtik. 

"Bana gitar çalsana Baekhyun gitarını evde bırakmış."

"Uzun zamandır çalmadım ama."

"Olsun çal, dinlemek istiyorum."

"O zaman bir şartım var. Bana çizdiğin bütün resimleri göster." 

Kabul anlamında elimi sıktığında gülümsedim. Taehyung eline telefonunu alıp çekmek için hazırlandı. Ben de gitarı elime aldım ve akordunu kontrol ettim. Taehyung gittiğinde sürekli dinlediğim şarkıyı çalmaya başladım. Goblin dizisinden i will go to you like the first snow. Belki aşkımız bir peri masalı değildi. Ne o goblindi ne be goblinin gelini. Hayatımızda azrailler veya hayaletler yoktu. Ama bu şarkı bana çok şey hissettirmişti.

Şarkıyı sadece gitarıma bakarak söyledim. Taehyung'a bakarsam ağlayabilirdim. 

Şarkıyı bitirdiğimde videonun kaydını durdurdu ve gelip bana sarıldı Tae. 

Yüzüme onlarca öpücük kondururken konuştu.

"Seni seviyorum gelinim."

Bu diziyi birlikte izlemiştik. 

PLATONİKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin