Tıp fakültesinin kütüphanesinde ders çalışırken bunalıp bahçeye çıkmaya karar verdim. Güneş gözlerimi kamaştırırken gözlüğümü çıkarıp beyaz gömleğimin yakasına taktım. Bahçedeki büyük ağaçlara doğru giderken orada bir silüet fark ettim. Ayaklarım toprak zeminde durakladı. Onu yeniden görmek onu ne kadar özlediğimi hatırlattı bana.
5 Ay Önce
Taehyung'la güzel bir ilişkimiz vardı. Birlikte çok vakit geçiriyorduk. Bana resim çizmeyi öğretiyordu. Birlikte Incheon'a bile gitmiştik. Bana beni sevdiğini söylüyordu. Saçımı okşayıp kokluyordu. Yanaklarımı öpüyordu. Ben ise onun boya lekeli ellerini öpüyordum.
Ne Chanyeol ne de diğerleri umurumdaydı. Bazı geceler Lisa'ya gidiyorum diyerek Taehyung'la evinde film izlemeye gidiyordum. Oysaki Lisa ile de konuşmuyorduk artık. Her şey güzeldi ta ki mezuniyet geceme kadar. Taehyung gelememişti çünkü başka şehirde bir işi vardı.
Herkes kavalyesiyle gelirken ben tek gelmiştim. Kırmızı kısa bir elbise giymiştim ve kahverengi saçlarımı dalgalandırmıştım. Güzel görünüyordum. Taehyung'un beni böyle görmesini isterdim.
İki kadehten sonra vücudum ısınmaya başlamıştı. Yanıma Chanyeol geldiğinde onu yanımdan kovacak gücü kendimde bulamamıştım. Üstünü süzdüm. Yakışıklı görünüyordu.
"Yalnızsın Rosie."
Bana Rosie demesinden nefret ediyordum.
"Sen de yalnızsın." dedim etrafta dans edenlere bakarak.
"Nayeon ile geldim." Başımı salladım. Nayeon gerçekten bana yardım etmek için benimle konuştu sanmıştım ama yanılmışım. Chanyeol'u tamamen benden uzaklaştırdıktan sonra onunla çıkmaya başlamıştı. Ne acınası!
"Taehyung hyung nerede?"
"İşi vardı gelemedi."
"Ben olsam ne işim olursa olsun seni yalnız bırakmazdım."
"Bu seni ilgilendirmiyor Chanyeol."
"Rose onu bırak."
"Ne?"
"O gün seni öptükten sonra fark ettim. Ben seni seviyorum ve seni kaybettiğim için çok pişmanım."
Ağzımdan bir kahkaha kaçtı.
"Bunu aylar sonra mı fark ettin?"
"Hadi ama bana karşı boş olmadığını biliyorum. Taehyung hyungla da beni unutmak için çıkıyorsun."
Tamam, artık sınırını aşmıştı.
"Evet sana karşı boş değildim. Ama sen ne yaptın? Duygularımı hiçe saydın. Duygularımı biliyordun değil mi? Ama safa yattın. Sen bana acı çektirirken o benim yanımdaydı. Başlarda seni bana unutturuyordu doğru. Ama artık öyle değil Chanyeol. Sana karşı zerre kadar bir şey hissetmiyorum."
Chanyeol'un sinirlendiği yumruklarını sıkmasından belliydi.
"Geç kaldım tamam mı!" Yüzüme doğru bağırdığında bir adım geriledim. Etraftaki birkaç kişi bize bakmıştı.
"Her şeyi fark etmekte geç kaldım. Duygularına karşılık vermekte geç kaldım. Geç kalmasaydım eğer birlikte olabilir miydik?"
Bana yaklaşarak sorduğunda geriledim.
"Chanyeol bunları konuşmanın sırası değil. Olan oldu."
"Cevap ver bana!"
"Bilmiyorum, bilmiyorum tamam mı?"
Arkamı dönüp gidecekken Park Chanyeol yine bildiğini okudu. Kolumdan tutarak beni kendine çekti ve öpmeye başladı. Alkollüydü.
Ayrılmaya çalıştığımda kollarının arasından kurtulamadım. Çok güçlüydü. Pes ettim ve kıpırdamadan bitirmesini bekledim. Yavaşça benden ayrılıp gözlerime baktığında topuklu ayakkabımla bacağına sert bir tekme geçirdim. O yere yığılırken sendeleyerek dışarı çıktım.
Tekme attığım ayağım zonklamaya başlamıştı.
Hayır, onun yüzünden bir daha ağlamayacaktım. Ama dayanamadım ve bir banka çöküp ağlamaya başladım.
Sarsılarak ağlarken omuzlarımı sıcak bir şey örttüğünde kafamı kaldırdım. Kesinlikle Taehyung'u görmeyi ummuyordum.
"Her şeyi gördün mü?"
Başını salladı ve bana sarıldı.
"Taehyung yemin ederim karşılık vermedim. Hatta tekme bile attım."
"Biliyorum." dedi saçlarımı okşarken.
Ağlamam bittiğinde ondan ayrılıp yüzüne baktım.
"Kızgın mısın?"
"Hayır."
Biraz daha bankta oturduk. Beni evime kadar arabayla götürdü. Evimin önünde durduk. Arabadan indiğimde o da arabadan indi.
Karşımda durdu. Ve ağzından çıkan kelimelerle beni yıktı.
"Ayrılalım Rose. Fazla acele ettim. Onu unutmanı beklemeliydim. Chanyeol haklı. Doğrusu budur belki. Daegu'ya gidiyorum, iş teklifi geldi."
Yanaklarımdan yaşlar süzülürken zorlukla konuştum.
"Yapma."
Ama gitti. Ve aylarca ondan haber alamadım. Sadece Baekhyun'la konuştukları kadarını biliyordum. O gece Park Chanyeol mezuniyetimin ve aşkımın içine sıçmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PLATONİK
Short Story"Cidden Rose. Bütün sınıf ondan hoşlandığını öğrendi ama o öğrenemedi. Sence de artık söylemenin vakti gelmedi mi?" Lisa bunu bilmem kaçıncı kez söylüyordu. Ne derse desin platoniklik benim kaderimdi. Ondan kurtulamıyorum.